Ergenekon davasını değerlendiren Economist, 'Bu dava Türk demokrasisi için ileriye doğru atılmış, geri dönülmez bir adım olacaktı ancak ağır kararlar pek çok kişinin, aksi yöne gidildiği inancını pekiştirdi' yorumunu yapıyor.
Abone olHaftalık yayınlanan Economist dergisi, bu hafta sona eren Ergenekon davasıyla ilgili bir değerlendirme yazısına yer veriyor bugünkü sayısında.
Dergi yazıya "Türk demokrasisi için ileriye doğru atılmış, geri dönülmez bir adım olacaktı. Ancak beş yıl süren ve aralarında ordu mensupları ve onların işbirlikçisi olduğu iddia edilen 275 sanığın darbe komplosu kurmakla suçlandıkları Ergenekon davasında 5 Ağustos'ta verilen ağır cezalar, pek çok kişinin, aksi yöne gidildiği inancını pekiştirdi" sözleriyle başlıyor.
'Adalet değil intikam'
Dergi "Saygı gören eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ve diğer 18 sanığa, ılımlı İslamcı Adalet ve Kalkınma Partisi'ni devirmek için komplo kurmaktan ömür boyu hapis cezası verildi" derken aralarında avukatların, gazetecilerin ve akademisyenlerin de bulunduğu diğer 256 sanıkta. 21'inin beraat ettiğini belirtiyor.
Ergenekon davasının, ordudaki generallerin, AKP'nin itibarını düşürmek için bir 'kirli işler' birimi kurduğu savına dayadığını yazan Economist, hazırlandığı iddia edilen komplo çerçevesinde camilerin bombalanmasının ve Hıristiyanlar'ın öldürülmesinin planlandığının iddia edildiğini aktarıyor.
Dergi "Ordunun muhalif Kürtler'in topluca öldürülmesine ve diğer 'devlet düşmanlarının' işkence görüp cezaevine atılmasına verdiği destekle dolu siciline bakıldığında bu iddialar inandırıcı gelebilir" yorumunu yapıyor.
'Tarih affetmeyecektir'
"Generalleri saf dışı bırakma Erdoğan'ın bugüne kadar elde ettiği en büyük başarı" diyen Economist, bu hafta verilen cezaların, gelecekte benzer planlar yapacak kişilere de açık bir mesaj verdiğini belirtiyor.
Ancak, bu dava için özel inşa edilen duruşma salonunda yapılan yargılamanın, başından beri tartışma yarattığını vurgulayan dergi, 2007'de ordu tarafından devrilmek istenen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bile dava ve yargı süreci konusunda bazı endişeler dile getirdiğini hatırlatıyor.
Dergi yazısını, "Bu endişeler, hükümetin Kürtler'le siyasî bir çözüm arayışına destek veren Başbuğ'un 2012'de tutuklanmasıyla arttı" diyen dergi Erdoğan da yakın zamanda "Başbuğ'a terör örgütü üyesi diyenleri tarih affetmeyecektir" dedi. Başbuğ'un kızı Feride davayı 'komedi' diye nitelerken, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise savcıların 'adalet değil intikam' peşinde olduğunu savundu" sözleriyle sürdürüyor.
Savunma avukatlarının uzun süredir, müvekkilleri aleyhindeki kanıtların ya uydurma ya da tahrif edilmiş olduğunu söylediğini aktaran Economist, davayı izleyen Batılı diplomatların da, 'davanın geçerliliğine gölge düşürmeye yetecek kadar çok açık olduğu' görüşüne katıldığını belirtiyor.
Erdoğan, 'Gülen kadrosunu' temizlemek istiyor
Economist, "Kimileri de bu davada, Amerika Birleşik Devletleri'nde sürgünde yaşayan Fethullah Gülen ve ona bağlı hareketin parmağı olduğunu düşünüyor" diyor ve ordunun peşini hiç bırakmadığı Gülen hareketinin AKP iktidarında canlandığını vurguluyor. Dergi, "Gülen hareketinin polis güçlerine ve yargı kadrolarına o kadar büyük sayılarla sızdığı söyleniyor ki, bunu kendisine bir tehdit olarak gören Erdoğan, bu kadroları temizlemek istiyor" saptamasında bulunuyor.
"Eğer Erdoğan'ın giderek artan baskıcı yönetimi olmasaydı, kamuoyu, bu davayı olumlu bir ışık olarak görebilirdi" diyen Economist, binlerce kişinin yaralanmasına beş kişinin de ölümüne neden olan Haziran ayındaki protesto gösterilerine hükümetin verdiği sert yanıtın, tüm dünyada imajını zedelediğini belirtiyor.
Dergi, "Bunu hiç umursamayan Erdoğan, Yahudileri kastederek, bir faiz lobisinin ve onların piyonlarının, Türkiye'yi zayıflatmak ve AKP'yi devirmek için bu protestoları planladığını söylemeye devam ediyor" diyor ve yazısını şöyle noktalıyor:
"Türkiye'nin en büyük sanayi kuruluşu Koç Holding, İstanbul'daki otellerinin kapılarını polis vahşetinden kaçan protestoculara açtığı için hedef alınırken Erdoğan, Divan Oteli'nin suçlulara yardım ve yataklık ettiğini söyledi. 24 Temmuz'da polis destekli vergi müfettişleri, aralarında Tüpraş'ın da bulunduğu, Koç Holding'e ait şirketlerin merkezlerine baskınlar düzenledi. Baskın haberinin ardından, Koç'un İstanbul Borsası'ndaki hisselerinin fiyatları dibe vurdu. Şirketin bir gündeki kaybının 1,8 milyar lira olduğu söyleniyor. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bu teftişlerin rutin çalışmalar olduğunu söyledi. Ancak İstanbul merkezli bir büyük işadamı, "Bunlar, baskı ve korku salma taktikleri. Rutin olan asıl bu" diyor".