BIST 9.550
DOLAR 34,53
EURO 36,15
ALTIN 2.998,83
HABER /  GÜNCEL

Ecevitin sansürlediği cümle

Ecevit yıllar önce, bir gazeteciye telefon ederek, sarf ettiği bir cümlenin yayınlanmamasını ister.

Abone ol

Ecevit yıllar önce, bir gazeteciye telefon ederek, faili meçhul cinayetlerle sarf ettiği bir cümleyi yayınlamamasını istedi. İşte o gün sansürlenen ilginç tespit.

Türkiye bir haftadır iki konuda olumlu cevap beklentisinde. Bunlardan ilki Danıştay'a yapılan saldırının tüm yönleriyle aydınlatılması, diğeri de eski başbakanlardan Bülent Ecevit'in sağlık durumunun düzelmesi beklentisi... Şu satırların yazıldığı dakikalarda Ecevit'in sağlık durumu ciddiyetini koruyordu.

Danıştay'a yapılan saldırının gladyo türü bir yapılanmayı hatırlattığını söyleyen Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in sözleri bana, Ecevit ile ilgili bir hatıramın canlanmasına neden oldu.

Ecevit ile ilk televizyon programımı 21 Haziran 1995'te STV için gerçekleştirdim. DSP'nin o dönem Meclis'te sadece 7 milletvekili vardı. O zamanlar özel televizyonların çoğunun Ankara'dan canlı yayın imkanı yoktu. Yayınlar banda alınır, kasetler İstanbul'a gönderilirdi. Yayın için Meclis TV stüdyolarını kiraladım.

Program öncesi iyi hazırlık yapardım. Konukların daha önce söylediklerine soru içinde yer verir, yeni şeyler söyletmeye gayret ederdim. O gün de öyle oldu.

Faili meçhul cinayetler

ÜLKENİN 12 Eylül ortamına hangi şartlarda geldiğini konuşurken, önce 1990'lı yılların ilk yarısına damgasını vuran Uğur Mumcu, Muammer Aksoy ve Bahriye Üçok gibi faili meçhul cinayetleri hatırlattım. Ardından da; ülkede karışıklık çıkarmaya yönelik faili meçhul cinayetlere ve bunda kontrgerillanın etkisine ilk siz dikkat çektiniz dedikten sonra, Ecevit'in daha önce bu konularda söylediklerini kısaca hatırlattım ve yeni bir ayrıntı vermesini sağlayacak ortam oluşturdum. Ardından sorumu sordum.

Kontrgerilla iddiası

ECEVİT 1980 öncesinin karışık ortamını anlatırken bir ara sustu, peşinden şunları söyledi:

- Kontrgerillanın olayların içinde olduğunu anlamıştık. İşin daha da vahimi, kontrgerillanın Amerikan Büyükelçiliği'nden yönlendirildiğini öğrendik.

Bir gazeteci açısından bu sözler bomba gibi haberdi.

Yayın bitti. Kaseti alarak İstanbul'a geldim. Ertesi sabah programın tanıtımı için fragman hazırlamak üzere izleme yaparken, sıra Ecevit'in o sözlerine gelince durdum. Ecevit'i aradım. Önce yayın için teşekkür ettim. Ardından, yukarıdaki açıklamasını hatırlattım. Eğer, bu sözlerinizin sıkıntı doğuracağını düşünüyorsanız, bu kısmı çıkarabilirim dedim. Bunu benim için yapar mısınız? dedi. Elbette dedim.

Ardından Ecevit, O sözlerimden dolayı daha sonra çok huzursuzluk duydum. Uykum kaçtı. Türk - Amerikan ilişkileri günümüzde çok iyi durumda. Dün yaşananları bugün gündeme getirerek araya soğukluk girmesini ve iki ülke ilişkilerinin sıkıntıya düşmesini istemem dedi. Kasetin arşivdeki ham halinde o sözler hala dursa da, yayın kasetinden o kısmı çıkarttım.

Başbakan arar mı?

HEP gerilimli şeyler anlatacak değiliz ya... Bu vesileyle muzip bir hatıramı da paylaşacağım. Bir pazar günü Sayın Baykal'ı yayında konuk etmiştim. Ertesi günü İstanbul Üniversitesi'ndeki dersime gitmek üzere Mecidiyeköy'den otobüse bindim. Tam Haliç Köprüsü üzerinden geçiyorduk ki, cep telefonum çaldı. Başbakan Ecevit'i hemen sesinden tanıdım. Bütün ciddiyetimi takınarak Buyurun Sayın Başbakan'ım der demez, etrafımdaki insanların bana bakarak gülüşmeye başladığını fark ettim. Yolcular açısından anlaşılması güç bir durum tabii ki... Bir başbakanın kendisini telefonla arayacak kadar samimiyeti olan bir kişinin, körüklü otobüste vatandaşların arasında ne işi olabilir ki diye düşünmüş olmalılar.

Baktım ki, bakışlarıyla bana çatlak muamelesi yapıyorlar, görüntü hiç de hoş değil, Efendim, ben sizi 5 dakika sonra arayabilir miyim? dedim. Olur dedi. Edirnekapı Şehitliği önündeki durakta otobüsten indim ve şehitlik içindeki o küçük sevimli caminin sessiz ortamına geçerek Ecevit'i aradım.

Dilerim Sayın Ecevit bir an evvel sağlığına kavuşur.

Özellikle, üzerinde çalıştığı Osmanlı Tarihi kitabını tamamlaması, yakın tarihteki olayların Ecevit perspektifinden nasıl algılandığını görme adına önemli olacağını düşünüyorum.

Osman Özsoy / Tercüman