BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Ecevitin hastalığı da iddianamede

Rahşan Ecevit'in "Ne zaman ki Başkent Hastanesi'nden çıktık iyileşti" dediği hastalık Mehmet Haberal'la ilgili bölümde detaylı bir şekilde yer aldı

Abone ol

Bülent Ecevit rahatsızlandığında Mehmet Haberal'ın sahibi olduğu Başkent Üniversitesi'nde tedavi görmüştü. İddianamede Ecevit'in burada sağlık bakımından sıkıntı yaşadığı öne sürülüyor. Rahşan Ecevit'in söylediği "Ne zaman ki Başkent Hastanesi'nden çıktık. Ecevit ayaklandı, görevini daha iyi yapar hale geldi"  sözleri de o günlerde ortalığı karıştırmıştı.

Ecevit'in koruma müdürlüğünü yapan DSP Milletvekili Recai Birgün ise Ergenekon savcılarına ifade verrmişti. Birgün'ün 29 Nisan 2004 tarihinde verdiği ifade, 3. iddianamenin tutuklu sanıklardan Prof. Dr. Mehmet Haberal ile ilgili bölümünde detaylı bir şekilde yer aldı. İşte o ifade:

ECEVİT'E KONUŞMA KÜRSÜSÜ HAZIRLANDI, AMA KONUŞAMADI

“Sayın Ecevit, 04.04.2002 tarihinde bir rahatsızlık geçirdi. Tedavisi için Başkent Hastanesi’ne gittik. Bir günlük tahlil ve tedavi sonucu eve geri geldik. Evde 3 gün sonra birden sırtında bir acı hissetti ve tekrar Başkent Hastanesi’ne gittiğimizde, kaburgasında kırık olduğu söylendi. 11 gün kadar hastanede kaldı. 11 günün sonunda tedavisinin evde yapılması için hastaneden ayrıldık. Ecevit hastaneden çıkarken, gazetecilerin dışarıda olduğu söylendi. Kendisine yorgun olduğunu ve herhangi bir açıklama yapmaması gerektiğini ısrarla söylememize rağmen, o sırada Mehmet Haberal, mutlaka birkaç kelime söylemesi gerektiğini söyledi. Dışarı çıktığımızda bütün gazeteciler oradaydı. Başkent Üniversitesi’ne ait kürsü dahi hazırlanmıştı. O sırada Bülent Ecevit, kürsüde konuşma yapmak istediğinde konuşamadı. Boğazı düğümlendi. Hatta Mehmet Haberal’ın ismini dahi söyleyemedi. Daha sonra konuşma yapmadan ayrıldık. Haberal’a, niye böyle oldu diye sorduğumda, ’Biz beyefendiye endoskopi yaptık ve boğazını da uyuşturduk, bunun için konuşamamış olabilir’ demesi üzerine, madem böyle bir durum vardı, neden konuşmasına izin verip, birkaç kelime söylemesini istediniz diye sordum. Haberal, ’Neyse olur böyle şeyler’dedi.”

EVDE NORMAL BİR İNSAN GİBİYDİ, HASTANEDE OMURGASI ÇÖKMÜŞ DENDİ

“Hastaneden eve geldiğinde tekrar bir sırtında yanma hissedince hastaneye geri götürdük. Burada Ecevit’in omurgasının çöktüğü ve bunun çok sıkıntılı bir şey olduğu söylendi. Buna rağmen ben, tedavinin evde yapılmasında ısrar ettim. Tedavi sırasında doktorlar kesinlikle yataktan kalkmaması, tuvalete dahi gitmemesi gerektiğini söyledi. Bu arada Bülent Ecevit, evin içinde bütün gün normal bir insan gibi ihtiyaçlarını gidermesine rağmen, doktorlara saygısından ötürü doktorlar geldiğinde yatakta kıpırdamadan yatıyordu...”

DOKTORLAR ISRARLA ÇOK HASTAYMIŞ GİBİ DAVRANDI

“Daha sonraki dönemde gelip, ’Düzeliyorsunuz, iyi gidiyorsunuz’ şeklinde her gün aynı tür kontroller yaptılar. Bu durum yaklaşık 3 ay sürdü. Biz, Bülent Ecevit’in evde gündüz herhangi bir rahatsızlığı ve hastalığı olmadığını gördüğümüz halde, doktorlar ısrarla kendisinin çok hastalığı varmış gibi davrandı... Bu durumun devam etmesi üzerine, Rahşan hanıma, bir ortopedist arkadaşımın olduğunu, onu çağırıp bir kontrol ettirelim dedim. Bu konuyu Bülent Ecevit’e açtık. Onun da uygun görmesi üzerine, benim arkadaşım olan, Mücahit Pehlivan’ı gizli olarak eve getirdik.

Pehlivan, kendisi muayene ettikten sonra herhangi bir hastalığının olmadığını, omurga çökmesinin iyileştiğini söyledi. Muayene ettiği kişinin Başbakan olduğu, lafla bu tür şeylerin söylenip, ileride herhangi bir sıkıntı olduğunda ciddi bir spekülasyona yol açacağını söyleyince, gece gizlice bir özel hastanenin seyyar röntgen cihazlarını alıp eve getirdi. Filmi çekti ve orada da aynı şekilde hastalığın tamamen iyileştiği, hiçbir sıkıntı olmayacağı, ama yine de hareketlerine dikkat etmesinin gerektiği kendisine ince, kibar ve ufak bir korse takması söylendi. Bu arada Bülent Ecevit ara ara dışarı çıkmaya başladı. Dışarı çıktığı zamanlarda doktorlar sürekli beni arayıp, ’Niye çıkarıyorsunuz, bir şey olursa sorumluluğu kim alacak’ şeklinde yoğun baskı oluşturdu."