"Af konusunda başımıza gelmedik kalmadı" diyen Ecevitler kendilerini affetmiyor. Ecevitler, kader kurbanları için düşünülen affın katillere yaramasından şikayetçi.
Abone olEcevit Ailesi'nden Hikmet Bila'ya özeleştiri. Ecevitler, "Af konusunda başımıza gelmedik kalmadı. Kader kurbanları için düşünülen bir iş katillerin bırakılmasına vardırıldı" diyor. İşin gerisini Fikret Bila'nın bugünkü haberinden okuyalım:
Yazı: Hikmet Bila
Kaynak:
Bülent Ecevit'le yaptığımız ve zaman zaman Rahşan Ecevit'in katıldığı sohbetin konularından biri de aftı.
Son günlerde terörle mücadele bağlamında genel af çıkarılmasına yönelik talep ve önerilerden söz açılınca Ecevitlerin fikrini sordum.
Her ikisi de "af" sözcüğünü duyunca "Aman" dediler, "Af deyince geriliyoruz..."
Nedenini önce Bülent Ecevit aktardı:
"Af konusunda Rahşan'la benim başımıza gelmedik kalmadı. Kader kurbanlarına, garibanlara bir şans daha verelim dedik, iş nerelere kadar uzandı, biliyorsunuz."
'Katiller bırakıldı'
Rahşan Hanım araya girip devam etti:
"Af konusu hep bana mal edildi. Oysa ekonomik ve sosyal dengesizlikler nedeniyle kader kurbanı olmuş kişiler için bir düşünce ortaya atmıştım. Sonra olay birçok aşamadan geçti. Komisyonlardan geçti ve nerelere vardı. Kader kurbanları için düşünülen bir iş katillerin bırakılmasına kadar vardırıldı. Benim düşüncemle ortaya çıkan kanunun hiç alakası yoktu. Bu konu her zaman istismar ediliyor. Şimdi de Madımak olayını yaratanlar serbest bırakılıyor."
PKK'lıların dağdan indirilmesi, terörle mücadelede etkili olunması bağlamında genel veya kısmi bir affın yararlı olacağını savunanlara Bülent Ecevit, katılmıyor. Ecevit, PKK konusunda, "aftan çok ABD'nin önemli olduğunu" düşünüyor. Bu düşüncesini şöyle açıklıyor:
"Af, dediğim gibi, istismara açık bir konu. Terörle mücadele, PKK, Kuzey Irak konusunda ABD'nin tutumu çok daha önemli. ABD'nin Kürtçü akımlardan yana tavır koymaması lazım. Bu yönde koyduğu tavır ve Kuzey Irak'taki tutumu değişmedikçe bu sorun devam edecektir. Kuzey Irak'a asker göndermemize taraftar değil, karşı çıkıyor. Açık beyanları var. 'Kuzey Irak'ın kritik yerlerinde askeri tedbirlerimizi alalım' diyoruz, ona da yanaşmıyor. Peki 'Siz alın' diyoruz, 'Hayır' diyor. Peki, 'Ne yapacaksınız?' diyoruz, 'Bilmiyorum' diyor. Terörle böyle mücadele olmaz ki!
ABD hem terörle mücadele diyor, hem de elimizi kolumuzu serbest bırakmıyor. Bu tutum ancak kötü niyetle bağdaşır. ABD'nin Türkiye'nin güneydoğusunda devlet kuruluyormuş gibi bir tavrı var."
Ecevit, sınır ötesi bir harekâtı mümkün görüyor mu?
Bu soruyu yanıtlarken, hükümet ve Genelkurmay'ın birlikte karar vermeleri gerektiğini vurgulayan Ecevit, şu değerlendirmeyi yapıyor:
"Mevcut şartları göz önüne alarak gerekli güvenlik tedbirlerini yetkili kurumların alması gerekir. Hükümetle Genelkurmay'ın konuyu detaylı biçimde değerlendirmesi ve birlikte karar oluşturmaları normal olan yoldur. Bu kararı alırken dikkat edilmesi gereken, bölücü akımların ve bunları destekleyenlerin, himaye edenlerin Türkiye'nin güneydoğusunda bir devlet kurma niyetleri ve bu yöndeki çabalarıdır. Bunu nasıl önlemek gerekiyorsa öyle önlemek gerekir. Hükümetin olaya böyle bakması doğru olur."
Demirel: Af yetmez
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de af konusunda Ecevit'le benzer düşüncelere sahip. Demirel, PKK'lıları dağdan indirmeye, af düzenlemelerinin yetmeyeceğini belirtirken, şöyle diyor:
"Bunlar daha önce de yapıldı. Ceza indirimleri de yapıldı. Ama olay siyasi nitelik kazanmış durumda. Adam dağa bir siyasi bilinçle çıkıyor. Eğitimi yok. Ölmeye ve öldürmeye şartlandırılmış. Onu göze almış. Ayrı millet, ayrı devlet istiyor. Olay bu. Devlete (T.C.) diyor. Burada önemli olan, Avrupa'nın bu hadiseyi terör hareketi olarak değil de halkın hürriyeti hareketi gibi görmesidir. Yanlış olan budur."
40 bin kişi faydalandı, 11 bini cinayet işlemişti
Eski DSP Genel Başkan Yardımcısı Rahşan Ecevit'in önerisiyle 2000'de çıkarılan Şartla Salıverme Yasası sayesinde, 23 bin 397 tutuklu ve hükümlü özgürlüğe kavuştu, 7 bin 232 kişi cezaevine girmekten kurtuldu, 9 bin kişi hakkındaki dava ve soruşturmalar ortadan kalktı. Tutuklu ve hükümlü sayısı 68 binden 45 bine düştü, kısa sürede yine 65 binlere ulaştı. Dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün soru önergelerine verdiği yanıtlara göre, 'adam öldürmek, kasten adam öldürmek'ten 11 bin 571, 'gasp, hırsızlık, dolandırıcılık'tan 11 bin 321, 'şahıslara karşı müessir fiil'den 3 bin 977, 'karşılıksız çek'ten 3 bin 155, "terör örgütüne yardım'dan 2 bin 271, 'sarkıntılık, alıkoymak, evlenme vaadiyle kızlık bozmak, zorla ırza geçmek'ten 1122 kişi yasadan yararlandı.