Barış Yarkadaş, Ecevit'in CHP'de Deniz Baykal'dan duyduğu rahatsızlığın sebebini yazdı.
Abone ol3
BARIŞ YARKADAŞ
Ecevit: Yeni bir dönemin habercisi
Genç Ecevit, 14 Mayıs 1972'de Atatürk ve İnönü'den sonra CHP'nin üçüncü genel başkanı olduğunda gücünün doruğundaydı. Ancak, yine de parti içindeki duruma tam olarak hakim olamadığını düşünüyordu. Ecevit, daha güçlü olabilmek ve yeni politikalar üretebilmek amacıyla, güçlü isimlerden oluşan bir çekirdek kadro kurmayı planladı. Yaklaşan seçimlerde CHP'nin düşen oylarını yeniden artırabilmek amacıyla bunun şart olduğunu düşünüyordu. Parti içinde bir süredir yaşanan "Ortanın Solu" ve "Demokratik Sol" tartışmaları Ecevit'i hayli yormuştu. CHP ideolojik tartışmalarla yolunu bulmaya çalışıyor, ancak sonuçlanamaması yüzünden enerji kaybediyordu.
Öte yandan, son seçimlerde, 12 Ekim 1969'da CHP'nin oyları bir hayli düşmüştü. İnönü'nün son dönemlerinde partiye olan ilgi azalmış, özellikle çok partili sisteme geçişin ardından ciddi bir kan kaybı yaşanmıştı. 1946 seçimlerinden sonra, sağ partiler mecliste sürekli çoğunluk sağlıyordu. Adnan Menderes'in ilk tohumlarını attığı Demokrat Parti, Süleyman Demirel liderliğindeki Adalet Partisi'yle aynı geleneği sürdürüyordu.
Genç Ecevit ise bu kıskaçtan kurtulmanın yollarını ararken, yakın çevresine alabileceği isimleri saptıyordu. Bu isimlerden biri de Deniz Baykal'dı. Baykal, genç ve heyecanlı oluşuyla Ecevit'in dikkatini çekmişti. İyi bir hatip olan Baykal, Ecevit'in teklifiyle birlikte genel başkanın yakınında yer aldı. Ecevit, Baykal'la birlikte dönemin genç politikacılarından olan Ali Topuz'u da kadrosuna dahil etti. Ecevit, bu kararı alırken, bir süre sonra ciddi bir muhalefetle karşı karşıya kalacağını tahmin bile etmiyordu.
İLK SEÇİM, ZAFER ve HÜKÜMET
CHP Bülent Ecevit liderliğinde 14 Ekim 1973'te girdiği ilk seçimlerde zafer sayılabilecek bir sonuç aldı. Siyaset sahnesine adını "Karaoğlan" olarak yazdıran Ecevit liderliğindeki CHP bu seçimlerde yüzde 33.3 oy oranı ile 185 milletvekili çıkardı. Ecevit, "Toprak kullananın, su işleyenin" diyor, geniş kesimlerin özlemini dile getiriyordu. Bu söylem partiye yeni bir hava getirmişti.
Rakipleri Adalet Partisi (AP) ise yüzde 29.8 ile 149 milletvekilliğini kazandı. Uzun süren hükümet arayışları, Necmettin Erbakan'ın Genel Başkanı olduğu Milli Selamet Partisi'yle oluşturulan koalisyonla sonuçlandı. Koalisyon kurma görüşmelerini CHP'den Deniz Baykal, MSP'den ise Oğuzhan Asiltürk yürüttü. Kabinede bu iki bakandan Asiltürk'e İçişleri, Baykal'a ise Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verildi.
Kıbrıs, koalisyonu bozuyor
İki partinin koalisyonu ağır aksak da olsa yürüyor, çeşitli icraatlerin altına imza atıyordu. Dönem dönem sorun çıksa da bunlar büyük bir krize dönüşmeden atlatılıyordu. Ancak, 20 Temmuz 1974'te gerçekleştirilen Kıbrıs Türk Barış Harekatı sonrası, her iki taraf da hareketin getirdiği prestijden faydalanmayı istedi. Varolan anlaşmazlıklarını da çözemeyeceğini gören koalisyonun iki partisi arayışa girdi. Kıbrıs'ın prestijni kullanan MSP, genel başkanına "Mücahit Erbakan" CHP ise Ecevit'e "Kıbrıs Fatihi" adını verdi.
BAYKAL YANILIYOR
Ülke, ortaya atılan bu kavramların ardından seçime sokulmaya çalışıldı. CHP'nin seçime girmesini isteyen ve sandıktan tek başına iktidarla çıkacağını savunan isim ise, Deniz Baykal'dı. Baykal, Ecevit'i istifa ettirtmişti. Ancak hesaplamadıkları bir politik unsur vardı: Süleyman Demirel. AP'nin Genel Başkanı olan Demirel, Erbakan Hoca'ya bir öneri götürerek koalisyon hükümetini kurdu. Meclis'te sadece üç sandalyesi olan MHP'ye de üç bakanlık verilerek, hükümete dahil edilmesi sağlandı. Baykal'ın hesabı tutmamış, Ecevit, elindeki koltuğu kaybeden lider durumuna düşmüştü.
İşte 5 Haziran 1977 seçimleri bu ortamda yapıldı. CHP Milletvekili genel seçiminde yüzde 41.4 oy alarak 213 milletvekili çıkardı. AP'nin oy oranı yüzde 36.9, milletvekili sayısı ise 189'du. Senato seçimlerinde de CHP 28, AP 21 senatörlük kazandı. Ecevit, 21 Haziran 1977'de azınlık hükümetini kurdu . Ancak 3 Temmuz'da yapılan oylamada, TBMM'den güvenoyu alamadı.
BAYKAL VE ECEVİT TERS DÜŞÜYOR
Türkiye bu hükümet gel-gitleri içinde sarsılırken, CHP ise 24 Mayıs'ta 24. Kurultay'ını yapıyordu. Kurultaya 1976 yılında kaldırılan Parti Meclisi'nin tekrar oluşturulması tartışmalarıyla girildi. Muhalefeti oluşturan Ali Topuz ve Deniz Baykal grupları, "parti meclisinin, partide uyum sağlanması için gerekli olduğunu" savunurken, Ecevit, parti meclisinin kurulmasının geriye dönüş anlamı taşıyacağını belirtti. Takvimler 1979'u gösterdiğinde, Ecevit ve Baykal arasında ilk ciddi tartışma da tüm üyelerin gözü önünde yaşandı. Tartışmaya rağmen, Ecevit bu kurultaydan yine genel başkan olarak çıktı. Ecevit'in yakın çevresi bu tartışmalar üzerine, genel başkanla randevu aldı. Partililer Ecevit'ten, Baykal'ın çıkışlarına karşı önlem almasını istedi. Aynı isimler, Ecevit Baykal'I yanına alırken de uyarmıştı. Uyarıda, Baykal'ın hırslı olduğu ve partiye zarar vereceğini söylenmişti.
Ecevit yol ayrımında
Ecevit, parti içinde hakimiyetini korumak için çaba sarfediyordu. Bir yandan başlayan tartışmaları bitirmeye çalışıyor, bir yandan da yaklaşan ara seçimlere hazırlanıyordu. Ancak, 5 milletvekilliği için 12 Ekim 1975'te yapılan ara seçimde, milletvekilliklerinin tümünü Adalet Partisi aldı. Ecevit bunun üzerine Cumhurbaşkanı'na istifasını sundu. Türkiye'nin 43. hükümeti, AP Genel Başkanı Demirel önderliğinde 12 Kasım 1979'da kuruldu.
"GÜVENOYU İSTİYORUM"
14 Ekim ara seçimlerinde 5 milletvekilliğini kaybeden Ecevit, partiye bir çağrı yaparak güvenoyu istedi. Bunun üzerine yeni bir kurultaya gidildi. 4 Kasım 1979'da yapılan 8. Olağanüstü Kurultay'da, Ecevit, Genel Yönetim Kurulu seçimlerine, muhalif gruplar ve kendisinin hazırladığı iki liste ile gidileceğini belirttti. "Katı hizipçiliği reddeden bir ekiple görev yapabileceğini aksi halde genel başkanlıktan çekileceğini" söyleyen Ecevit, Baykal'ı ilk kez böyle açık bir dille eleştirmişti. Ecevit, Baykal'ın parti içinde yürüttüğü çalışmadan rahatsızdı. Hükümet olduğu dönemde, ABD gezisi öncesi, bazı enerji kaynaklarının kamulaştırmasını gerçekleştirmek isteyen Baykal'ın, ne yapmak istediğini anlamıyordu. Bu "kamulaştırma" girişimi üzerine Ecevit ve Baykal bir kez daha ters düştü. Baykal kendini savunuyor, "Bunu ben tek başıma yapmadım. Ecevit'in de altında imzası var" diyordu. Ecevit ise, gazetecilere yaptığı açıklamada, Baykal'ı ağır bir dille suçluyordu. İpler artık kopmuştu.
YARIN: Yeni bir darbe, kesintiye uğrayan demokrasi