Ecevit, 57'ci hükümetin dağılmasını şu sözlerle anlattı: "ABD, Irak konusunda benden memnun değildi"
Abone olEcevit, eşi Rahşan Ecevit ile TV 8’in Gün Ortası programında Hülya Aydın’ın sorularını yanıtladı. DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit, başkanı olduğu 57. Hükümet’in dağılmasıyla ilgili olarak, “Benden kurtulmak isteyenler vardı kuşkusuz. Amerikan yönetimi de Irak konusuyla ilgili olarak benden pek memnun değildi. Ama elimde kanıtlar olmadan bir şey söyleyemem. Bunun yanı sıra hastalığım da bir koz olarak kullanıldı” dedi. Ecevit, eşi ve DSP Genel Başkan Yardımcısı Rahşan Ecevit ile birlikte TV 8’in “Gün Ortası” programında Hülya Aydın’ın sorularını yanıtladı. Aydın, seçimler öncesini kastederek, “Hastalığınız çok fazla gündeme getirildi. Başbakanlık’tan çekilmeniz istendi. Ama şu anda bir mucize oturuyor karşımda. Bu hastalığın perde arkası var mı?” diye sordu. Ecevit şu karşılığı verdi: “Benim de umudumun ötesinde bir sağlığa kavuşmak kısmet oldu. Rahşan Hanım için de aynı şey. O bakımdan her şeyden önce Allah’ın bir lütfu olarak görüyorum. Tabii GATA’daki doktorların ve hemşirelerin çok büyük katkıları oldu, onlara müteşekkirim, hâlâ da ilgileri devam ediyor. Yani bir ihtiyati tedbir olarak beni hâlâ ara sıra çağırıyorlar.” DEDİKODULAR ARTMIŞTI Ecevit, seçim öncesi dönemde Başkent Hastanesi’ndeki tedavisini neden bıraktığı yolundaki soruyu yanıtlarken de, “Oradayken de yakın ilgi gösterdiler. Fakat evin önünde sürekli olarak sayısız gazeteci birikiyordu. Dedikodular artmaya başlamıştı. Onun için bir noktadan sonra Başkent Hastanesi ile ilişiğimi kestim. Çünkü siyasi dedikodu alıp yürümüştü” diye konuştu. Rahşan Ecevit de GATA’ya tedavi için ilk kendisinin gittiğini, eşi Ecevit’in ise kendisine refakat ettiği sırada tedavi gördüğünü belirtti. Rahşan Ecevit, kendisiyle ilgili olarak da, “GATA’da bana 6 ayda iyileşeceğimi söylüyorlardı. Ama o kadar itina gösterdiler ki, 3 ayda sağlığıma kavuştum” dedi. Rahşan Ecevit, “Neydi rahatsızlığınız efendim?” sorusunu ise şöyle yanıtladı: “Kilo vermiştim. 44-45 kiloydum, 40 kiloya düşmüştüm. Doktorlara sordum: ‘Ben hasta oldum da mı 40 kiloya düştüm, yoksa 40 kiloya düştüğüm için mi hasta oldum?’ diye… Onlar da ‘İkisi birden’ yanıtını verdiler.” Ecevit de, Rahşan Hanım’la ilgili olarak, “Başta çok ciddi bir kuşku vardı. Başka bazı sağlık kuruluşlarında da bu kuşku belirtildi. GATA’daki doktorlar sağ olsunlar olağanüstü bir titizlik gösterdiler” dedi. Hülya Aydın’ın, “57. Hükümet’in dağılmasında hâlâ su yüzüne çıkmamış bazı işaretler var” demesi ve düğmeye ABD’de basılıp basılmadığını sorması üzerine Ecevit, “Bizim Irak’ın işgâl edilmesi düşüncesine karşı olduğumuz daha önceden belliydi. Bu da herhalde ABD’nin işine gelmiyordu. Ama bununla ilgili olarak komplo yapılıp yapılmadığını kesin bilmeden bir şey söyleyemem” ifadesini kullandı. KIBRIS VE IRAK KONUSU Rahşan Ecevit de bunun üzerine, Ecevit’e dönerek, “Kıbrıs ve Irak konusunda düşüncelerin belli olduğu için sen düşürülmeden o mevkiden, ABD’nin bir şey yapamayacağı belliydi” dedi. Bunun üzerine Ecevit, “Bu düşünceler hep yayılıyor tabii. Ama elimde kesin kanıtlar olmadan benim durumumdaki bir insanın bir şey söylemesi doğru olmaz” diye konuştu. Hülya Aydın’ın, “Ben yine de üstüne basarak sormak istiyorum, elinizde kanıt yok ama siz siyasetin duayenisiniz, bunca yıldır siyasetin içindesiniz, bu kadar tecrübeleriniz var, tecrübelerinize istinaden neler söylemek istersiniz?” diye sorması üzerine Ecevit şu karşılığı verdi: “Benden kurtulmak isteyenler vardı kuşkusuz. Amerikan yönetimi de herhalde benden pek memnun değildi; Irak konusuyla ilgili olarak. Bunun yanı sıra hastalığım bir koz olarak kullanıldı. Hep, ‘Ecevit ayağa kalkamaz, DSP onunla gidemez’ havası sürekli olarak işlendi. Partinin üst düzeyindeki bazı arkadaşlar bunun etkisi altında kaldı. Sonradan arkadaşlarımızın birçoğu pişman oldular, geri gelmek istediler. Ama ben ve geride kalan arkadaşlarımız içimize sindiremedik. Bunları unutmuyorum ama onların etkisi altında kalmayı doğru bulmuyorum. Çünkü önümüzde daha yapılması gereken şeyler var. Kaldı ki ‘Ecevit hasta artık, iyileşemez’ iddiası doğru olsaydı bile DSP işlevini sürdürürdü. Biz DSP olarak bu partinin kültürüne, inançlarına büyük önem veren bir kuruluşuz. Ben olmayabilirim. Ben gerçekten artık iş göremez hâle gelebilirim. Ama o şartlar altında bile DSP’nin çok başarılı ve kararlı olarak işlevini sürdüreceğine inanıyorum. Onun için hastalık bahanesiyle veya iddiasıyla partiden ayrılanları içime sindiremiyorum. Demek ki bu arkadaşlar, Demokratik Sol Kültür’ü yeterince özümseyememişler, ilk fırsatta bırakmışlar, başka bir yere gitmek istemişler. Onun için onların tutumlarını hiçbir zaman içime sindirmem mümkün olmaz.”