BIST 9.588
DOLAR 34,63
EURO 36,52
ALTIN 2.929,27
HABER /  GÜNCEL

Ecevit daha fazla demokrasi istedi

Eski Başbakanlardan Bülent Ecevit'ten hükümete 'demokrasi çağrısı'... İnsan haklarından geri adım atılmamasını isteyen Ecevit bilinmeyen olaylara da ışık tuttu...

Abone ol

Terörle Mücadele Kanunu’nun ağırlaştırılması önerileri insan hak ve özgürlüklerinde geriye dönüş endişesine yol açarken, bir uyarı da eski Başbakan Bülent Ecevit’ten.

Adalet Bakanlığı bünyesinde kurulan ve kanunu yeniden ele alan komisyona gönderme yapan Ecevit, ‘yeni düzenlemede demokratik hakların göz ardı edilmemesini’ istedi. Bazı çevreler tarafından dillendirilen ‘olağanüstü hal’ benzeri uygulamalara şiddetle karşı çıkan tecrübeli siyasetçi, uyarılarını şöyle sıraladı: “Demokrasi işler hale geldi. Artık demokrasi kurallarına ters düşmek büsbütün sorunlar çıkarır. OHAL gibi tedbirleri getirdiğiniz zaman arkasından sıkıyönetim ve daha başka şeyler gelir. Hiç gereği yok bu gibi şeylerin. Güvenlik önlemleri alınması doğal ve gereklidir. Ancak iç politikada halkımızı incitmeyecek şekilde çok dikkatli davranılması gerekir. Kullanılacak askerî araç gereçlerin seçiminde bile dikkatli olunmalı.”

Aktif politikayı bıraktıktan sonra toplumun karşılaştığı sorunlara ilişkin mesajlar vermeyi sürdüren DSP eski lideri, terör tartışmalarını Zaman’a değerlendirdi. Terörle mücadelede esas alınacak tehditleri “dış tehlike ve bölücülük” olarak sayan Ecevit, halkla teröristleri bir tutacak uygulamalardan kaçınılması gerektiğinin altını çizdi.

Eski Başbakan Ecevit, terör yüzünden evini barkını terk edip Türkiye'nin başka bölgelerine göç etmek zorunda kalan sayısız Kürt asıllı vatandaşın olduğunu hatırlatırken, “Neden diğer bölgelerde barış içinde yaşıyorlar da bu bölgede böyle?” diye soruyor. Bu gibi konularda tedbir alınırken sosyal gereksinimlerin öncelikle göz önünde tutulması gerektiğine dikkat çeken eski Başbakan, konuyla ilgili yaşadığı sıkıntıları şöyle anlatıyor: “Bir yandan ne yapalım çaresizliği içinde binlerce köyü boşaltacaksınız. Orada yaşayanlar çaresizlik içinde işsiz kalırsa çok rahatlıkla bölücü örgütün kucağına düşmüş olurlar. Yine çok direndi halk bu tuzağa düşmemek için. Halk bölücülüğe teslim olmadı; ama çok rahatsız oldu. Bu rahatsızlık da bölücü terörün işini kolaylaştırdı. 12 Eylül darbesinden önce bölgeye gittik. Hiç haber vermeden bölgeyi taradık. Etrafımıza toplanan yığınların çoğunun ilkokulu bile bitirmediğini görmüştüm. İstisnasız her yerde duyguları deştikçe bedbaht olduklarını, hep ölüm isteminde bulunduklarını gördüm. Bu hiç görülmemiş bir olay. Ciddi bir tehlike ve sosyal bir yara.”

İsmiyle özdeşleşen köy-kentler projesinin bölgedeki sosyal sorunları çözmeyi amaçladığını vurgulayan Bülent Ecevit, hükümetin bu projeyi devam ettirmesini öneriyor. Ecevit terörle mücadelede Milli Güvenlik Kurulu'nun etkinliğinin azaltılmasının zafiyet doğuracağı düşüncesinde. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ‘Kürt sorunu' tanımlamasını da yanlış buluyor: “Kürt vatandaşlarımızı ayrı bir varlık gibi adlandırmak, üst kimlik alt kimlik diyerek gruplandırmak saçma sapan şeyler. Bunlar entellik döneminde bazı entellerin konuya getirdiği yorumlardır. Kürtler de bu devletin kurucu unsurları arasındadır. Bunun ötesindeki bu tür adlandırmalar entelektüel ukalalıklardır.”

Öcalan’ın teslimini CIA, MİT’e teklif etti, fazla bilgim yok

Bülent Ecevit, Türk-Amerikan ilişkilerine değinirken, ABD hükümetinin Kuzey Irak’ta üzerine düşeni yapmadığını savunuyor. Ecevit’e göre ABD yıllar öncesinden bölgede bir Kürt devleti kurmayı planlıyor. Bu iddiasını ise 1965’te Amerika’da katıldığı bir toplantıya dayandırıyor: “Çalışma bakanlığından ayrıldığımda Amerikalılar beni New York Üniversitesi’nde Türkiye’nin sosyal sorunlarıyla ilgili bir konferansa çağırdılar. Çok sayıda Türkiye uzmanı Amerikalı vardı. Sosyal sorunlarla ilgili konuşacağız sanırken bütün tartışmayı Kürtçülük üzerine yoğunlaştırdılar ve şoke olduk. O, Amerika’nın bu konuya yöneleceğine ilişkin bir işaretti.”

Eski Başbakan, bölücü başı Abdullah Öcalan’ın Şubat 1999’da yakalanıp Türkiye’ye getirilmesine ilişkin olarak da kamuoyundan fazla bilgiye sahip olmadığını belirtiyor. Amerikan hükümetinden bir talepte bulunmadıklarını açıklayan Ecevit, sürecin tamamen CIA ile MİT arasında cereyan ettiğini kaydediyor. Ecevit, teklifin yapıldığı geceyi şöyle aktarıyor: “Bir gece MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun geldi. ‘CIA’den gizli bir not aldım, eğer yetki verirsek belki Apo’yu Afrika’da bir yerde bize teslim edebileceklerini söylüyorlar. Siz isterseniz bunun için çalışabiliriz. Kesin değil, ama belki yapabiliriz.’ dedi. Hemen Çankaya’ya çıktım. Cumhurbaşkanı Demirel, Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu ve Atasagun’la baş başa toplantı yaptık. ‘Yakalayabilirsek ne âlâ’ dedik. Tam bir gizlilik kararı aldık. Bu gizlilik kararına bütün arkadaşlarım uydu. Bu konuda ne Amerikan hükümetinden bize, ne bizden onlara haber bile gitmedi. CIA ile Amerikan hükümeti arasında nasıl bir görüş birliği vardı, var mıydı bunları bilmiyorum. Olumlu bir gizlilik vardı ve biz bunun faydasını gördük. 10-15 gün kadar bir süreçti bu. Her gün sabah akşam bilgi alıyorduk. Bir akşam hazır olduklarını söylediler. Ankara’dan uçak göndermiştik zaten. O uçağın içindekiler bile nereye gittiklerini bilmiyorlardı.”

Kıbrıs harekâtını duyan ABD’li yetkilinin beti benzi attı

Bülent Ecevit, 1974’te yapılan Kıbrıs Barış Harekatı sırasında başbakandı. Harekat emrini doğal olarak o verdi. Bu yüzden Kıbrıs fatihi unvanına layık görüldü. Harekat öncesindeki temaslara dikkat çeken eski Başbakan, tarihe ışık tutacak anısını şöyle aktarıyor: “1974’te Yunan darbesi olunca ikinci gün Londra’ya gittim. Sabahın erken saatlerine kadar İngilizlerle düşündük, ‘Beraber tedbir alalım’ dedim, kabul etmediler. Amerika da görüşmeye en yetkili elemanlarından biri olan dışişleri bakan yardımcısını göndermiş. ‘İki garantör devlet olarak biz konuşuyoruz, siz katılamazsınız toplantıya; ama siz müttefikimizsiniz, sizinle ayrıca toplanır, her konuyu görüşürüz.’ dedim. Daha sonra Ankara’ya geldik. Benim odamda sabahın erken saatlerine kadar tartıştık. Ben harekat yapacağız demedim, yapmayacağız da demedim. Onlarla odamda görüşürken hazırlıklarımız devam etti. Ben de sesimin tonunu biraz sertleştirmeye başladım. O da endişeye kapılıp ‘Yani siz şimdi bir harekat düşünüyor musunuz?’ dedi. ‘Evet’ dedim. ‘Ne zaman?’ diye sordu. ‘Şu sıralarda başladı’ dedim. Çok şaşırdı Amerikalı. Alışmamış böyle şeylere. ‘Siz havaalanlarınızı da kapatırsınız’ dedi. ‘Elbette. Ama daha güzel günlerde bekleriz’ dedim. Beti benzi atmış haldeydi. ‘Kapının arkasında gazeteciler vardır, şimdi soracaklardır’ dedi. ‘Tabii ki’ dedim. Endişelendiğini görünce ‘Sorulmasını istemiyorsanız sormayacaklar’ diye ilave ettim. Yine şaşırdı, ‘Eğer siz bunu başarabilirseniz, Beyaz Saray’a basın sözcülüğünü teklif edeceğim’ dedi şaka olarak. Bir şekilde Beyaz Saray sözcülüğünü de hak etmiş olduk yani.”

Haber: Erdal Şen
Kaynak: