'Balyoz Planı' davasının bir sonraki duruşması 9 Ocak Pazartesi günü yapılacak.
Abone olİstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunmasını yapan tutuklu sanık Albay Bahadır Mustafa Kayalı, suçlamaları reddetti. Kayalı, asılsız sanal iddialarla karşı karşıya olduğunu savunarak, dosyadaki dijital verilerin sahte olduğunu öne sürdü.
Kayalı, ''Kimin tarafından hazırlandığı belli olmayan dijital verilerde adım geçtiği için suçlanmaktayım. Hazırlanan listelerde bilgim ve iradem dışında ismim yer almaktadır. Umarım anlattıklarım gerçeği arayan mahkeme tarafından dikkate alınacaktır. Bunların delil olarak kabul edilmemesi gerekir. Neden tutukluyum anlamadım. Tahliyemi talep ederim'' dedi.
Tutuklu sanık Albay Berker Emre Tok da hiçbir belge hazırlamadığını belirterek, dijital verilerde rütbesinin ve nerede görev yaptığının yanlış yazıldığını söyledi.
''Kuyumcu bir gram altını yanlış tartsa siz kabul eder misiniz?' diyen Tok, ''3 aydır tutukluyum. Neden buradayım anlamış değilim. Suç delillerimin yeniden değerlendirilmesini ve mağduriyetimin sona erdirilmesine karar verilmesini istiyorum'' diye konuştu.
Sanık Bülent Olcay
Tutuklu sanık Kurmay Albay Bülent Olcay da dijital verilerde isminin kendi isteği dışında yer aldığını öne sürdü. Suçlamaların belge üzerinden değil, dijital veriler üzerinden yapıldığını belirten Olcay, ''Bunlar belge değil, dijital şeylerdir. Başka bir davadaki ihbar mektubunda da adım geçiyor. Ben müşteki olacağıma sanık konumuna düşüyorum'' dedi.
Olcay'ın savunmasının ardından avukatı Günize Dizdar da savunma hakkı istedi.
Birçok davada çok sayıda darbe teşebbüsünden bahsedildiğini hatırlatan Dizdar, ''Madem bu kadar plan var, bu kadar insan darbe yapmak istiyor, olmaz mıydı, yapamazlar mıydı? Yok öyle bir plan, yok öyle bir teşebbüs. Bu yargılamalar ileride ağır hesaplaşmalara neden olacak. Türk yargısı tarihiyle yüzleşecek'' ifadelerini kullandı.
Astsubay Bülent Akalın
Davanın tek tutuklu astsubayı olduğunu ifade eden Bülent Akalın ise hakkındaki suçlamayı kabul etmediğini belirterek, ''Tek bir maddi delil yoktur'' dedi.
Akalın, savunmasını şöyle sürdürdü:
''İddianamede sadece bir belgede ismim geçiyor. Bu belgede, Ekim 2002'de şahsım ve dört arkadaşla birlikte bağlı bulunduğumuz bölgedeki askeri personelin Atatürk İlke ve İnkılapları'na bağlılıklarını kontrol ettiğimiz yer alıyor. Bu sahte belgeyi hazırlayan ve kabul edenlere sormak istiyorum; Ben savaş gemisinin motor teknisyeni bir astsubayım, bu işi yapabileceğime kim inanır. Ayrıca eğer böyle bir çalışma yaptıysam teknik, fiziki bir çalışma var mı veya hakkımda bir şikayet var mı? O da yok.
Ayrıca, suç tarihi Ekim 2002 olarak gözüküyor. Hakkımdaki suç da 'cebren hükümetin görevini yapmasını engellemeye teşebbüs' olarak iddianamede geçiyor. Peki bu tarihte şu anki hükümet var mı? Hayır yok. İşte belgenin düzmece olduğu buradan bellidir. Hiç kimseden böyle bir talimat almadım, böyle bir eylem gerçekleştirmedim.''
Allah'tan başka hiç kimseden merhamet beklemediğini ifade eden Akalın, şöyle devam etti:
''Özel hayatım ne mahkemenizi ne de başkalarını ilgilendirir. Ancak göreve başladığım 90'lı yıllarda gemici olduğumdan ailem için döviz kredisiyle bir ev aldım. 1994'te yaşanan ekonomik kriz nedeniyle iflas ettim ve herkese borçlandım. Bu krediyle aldığım ev 17 Ağustos 1999'da yaşanan depremde yıkıldı ve eşim enkaz altında kaldı. Görevim nedeniyle 2 gün sonra enkaza ulaşabildim. Bir gün sonra da eşimi çok şükür enkazdan yaralı olarak çıkardık. 2001'de doğan çocuğumuzun otistik olduğunu öğrendik. Bu dava kapsamında tutuklanana kadar çocuğumun hastalığıyla uğraşmaktaydım. Bu hukuksuzluk tutuklamalara üzülmüyorum. Çocuğuma daha fazla yardımcı olamadığım için üzülüyorum. Bu noktadan sonra bu iddiaların doğru olup olmadığını sizin vicdanınıza bırakıyorum.''
Sanık Davut İsmet Çınkı
Tutuklu sanık Kurmay Albay Davut İsmet Çınkı da meslek hayatı boyunca kimseden yasa dışı emir almadığını belirtti. Çınkı, kendisine oyun oynandığını öne sürerek, ''Söz konusu dijital belgelerde imzam 'i.cıngı' olarak gözüküyor. Ancak benim soyadım Çınkı'dır. Bu oyunu kuranları lanetliyorum. Beni mağdur eden bu insanlardan şikayetçiyim'' diye konuştu.
Bunun üzerine mahkeme heyeti üyesi hakim Ali Efendi Peksak, Çınkı'ya, ''Soyadınızı imzalarınızda Çıngı diye kullanıyorsunuz, dijital verilerde olduğu gibi. Bunun sebebi nedir?'' sorusunu yöneltti. Yozgatlı olduğunu söyleyen Çınkı da ''Yozgat'ta Çıngı diye bilinir. Ailem ve arkadaşlarım Çıngı olarak bilir'' dedi.
Mahkeme Başkanı Ömer Diken de Çınkı'ya, darbe planlarının bulunduğu dijital verilerde İMKB'yi yönetecek subay olarak adının geçtiğini hatırlatarak, ''Niye İMKB? Ekonomi eğitiminiz ya da ilginiz var mı?'' sorusunu yöneltti.
Harp okulu mezunu olduğunu kaydeden Çınkı, ''Nasıl İMKB'ye uygun gördüler bilmiyorum. Eksiklik olunca oraya beni yazdılar herhalde'' ifadesini kullandı.
Mahkeme heyeti, sanıkların savunmalarına ara vererek, duruşmayı 9 Ocak Pazartesi gününe erteledi.