BIST 9.916
DOLAR 35,15
EURO 36,61
ALTIN 2.959,71
HABER /  GÜNCEL

Dursun Çiçek'e göre cemaati ne deşifre etti?

Islak imza davasından hüküme giyen ve geçtiğimiz gün tahliye olan Dursun Çiçek, Nihal Bengisu Karaca'ya çarpcı açıklamalar yaptı...

Abone ol

Islak imza davasından ağırlaştırılmış müebbet ve ‘Balyoz’dan 16 yıl hapse mahkûm edilen Dursun Çiçek, Habertürk sinden Nihal Bengisu Karaca'ya konuştu.

Anayasa Mahkemesi’nin yapılan başvurularda yargılamada hukuksuzluklar olduğu sonucuna varılınca tahliye olan Dursun Çiçek, neden hedef seçildiğini şöyle anlattı:

"Önce ‘andıç’la suçlandınız, sonra ‘İrtica ile Mücadele Eylem Planı’yla. Neden ısrarla siz?

Tuncay Güney’in 2001’de verdiği ifadeyle başlayan süreçte 3 kurum hedef alındı. Biri MGK bünyesindeki Toplumla İlişkiler Başkanlığı. Onu 2004’te kapattılar. İkincisi Özel Kuvvetler ki, Atabeyler operasyonu ile pasifize edildi. Üçüncüsü Genelkurmay’da eski adı Psikolojik Harekât Dairesi olan, 2005’te Hilmi Özkük’ün imzasıyla Bilgi Destek Dairesi’ne dönüşen birim hedef alındı. Orayı hedef alınca daireleri ayakta tutan kim ise, onun da hedef alınması gerekti, o kişi de bendim."

Cemaat'i deşifre eden şeyin "güç zehirlenmesi" olduğunu söyleyen Dursun Çiçek, 2009 Haziran’ında, sahte belge ile itham edildiği anda bunun bir Cemaat işi olduğunu anladığını ve  "Bu nedir" diye soran Hasan Iğsız'a “Bir kumpas geliyor ama bu kez yüzde yüz yaş tahtaya bastılar” dediğini anlattı.

Çiçek'in röportajından öne çıkan kısımlar şöyle:

"Neden denizciler?

Deniz Kuvvetleri’nin milli gemi, milli silah, Karadeniz ve Akdeniz politikası gibi milli konularda, NATO’ya karşı Rusya ve Doğu ile ilişkiler gibi konularda İsrail ve ABD politikalarına aykırı olan fikirleri vardı. Darbeleri karacılar yapar, denizci nasıl darbe yapabilir? İçeridekilerin yüzde 70’i denizci. Bir nedeni de rahmetli Güven Erkaya’nın laiklik konusunda öncü olması. Erbakan döneminde öne çıkan faaliyetleri Deniz Kuvvetleri’nin tepki çekmesine neden olmuştu.

Başından beri “İrtica ile Mücadele Eylem Planı’nı ben hazırlamadım” dediniz, size neden inanalım?

Suçlandığım, maruz kaldığım ididalara konu olan veriler gerçek dışı. Bütün bunları belgeleriyle ispat eden tam 1700 CD gönderdik basına, siyasetçilere. 2004’te MGK karar almış, ortaya çıktı işte. Ben hazırlasaydım bu eylem planını, çıkıp alnım açık, başım dik, “Evet ben hazırladım, çünkü devlet bu yönde karar aldı” derdim. Ayrıca irtica benim alanım bile değil, başka bir dairenin göreviydi. İrtica konusunda bilgi toplama görevim bile yoktu.

'PARALEL YAPIYI DEŞİFRE EDEN YAŞADIĞI GÜÇ ZEHİRLENMESİ'

Tahliye olunca, “Bize kumpas kuranlar Başbakan’ın odasına böcek koyanlardır” diyerek paralel yapıyı işaret ettiniz. Yapı ile ilgili takibe ve tespite yönelik girişimleriniz olmuş muydu?

2009 Haziran’ında, sahte belge ile itham edildiğim an anladım bu yapının işi olduğunu. Hasan Iğsız “Bu nedir?” dedi, ben de “Bir kumpas geliyor ama bu kez yüzde yüz yaş tahtaya bastılar” demiştim. Aradan yıllar geçti. Benim 12 Haziran’da söylediğim şeyleri şimdi herkes söylüyor.

Peki bakar bakmaz bu işin paralel yapı işi olduğunu nasıl anladınız?

Birincisi sahte bir şey var, imza taklidi var, örgütsel yapı işi olduğu belli. İkincisi çok açıktı, paralel yapı hükümeti kendisiyle birlikte çalışmaya zorlamayı amaçlıyordu. Başardılar da. İktidar da bu çalışmaya destek verdi.

İktidar inandı, halk da inandı, çünkü TSK da darbe yapıyordu hani...

“Geçmişte darbe yaptı, yeniden yapar” demek, “Babası hırsız ise oğlu da hırsızdır” demekle aynı. TSK’da genç nesil böyle değil.

Sonra ne oldu, sizce işler nasıl bu kadar değişti?

17 Aralık’ta hedefler değişti. “Biz iktidarı değiştiririz, TSK’yı bu hale getirdik, hükümet de kim oluyor?” noktasına geldiler. Paralel yapıdaki güç zehirlenmesini gördü hükümet.

Sizce amacı ne?

Amaç kendi istedikleri kişileri güçlü hale getirmek. Herhalde iktidarın daha milli çizgiye kaydığını düşündüler. İsrail ve ABD ile ilişkiler konusunda da ters düştüler. Ama ters düşmeleri bizim için iyi oldu. Bizim iktidara rağmen paralel yapı üyelerini ortaya çıkarmamız çok güç olurdu. Ama bu sayede 6 aylık süreçte 6 yıllık mesafe alındı.

MİT'İ ELE GEÇİRSELERDİ BAŞBAKAN ÇOK KOLAY DÜŞERDİ

7 Şubat hakkında ne düşünüyorsunuz?

Silahlı Kuvvetler’i teslim aldılar, MİT’i de alsalardı kontrol tamamen ellerine geçecekti. Başbakan’ı çok daha kolay düşüreceklerdi o zaman.

İrem Çiçek: Buradan “Hükümet masum” sonucu da çıkmasın. Gezi gibi bir olay oldu, orada yaşananlar var.

İnsanlar da şunu düşünür o zaman ama, “Ergenekon ve Balyoz davaları olmasaydı, asker Gezi sırasında görevi başında olsaydı Gezi’yi bahane edip darbe yapabilirdi.” Yapar mıydı?

Dursun Çiçek: Hayır. Bu davalardaki hukuksuzluklar olmasaydı Gezi olmazdı zaten. Gezi’nin merkezinde Ergenekon ve Balyoz’da mağdur olanlar ve yakın arkadaşları var. Bu ve bunun gibi davalar, siyasi iktidarın açıklamaları, polis şiddeti hızlandıran faktörler oldu.

2008'DEN İTİBAREN DÜZELME VARDI

Gerçekten geriye dönüp baktığınızda hiç mi sorun görmüyorsunuz?

İnsanlar öteden beri fişlendi, ayrımcılığa uğradı bu kurumda. Eşi başörtülülere yapılanlar var, oğullarının yemin törenine giremeyen başörtülü anneler var... Evet bunları yapanlar vardı ve yanlış yapıyorlardı. Ama 2008’den itibaren bir düzelme de vardı. Manisa’daki 1. Piyade Er Eğitim Tugay Komutanlığı’nda düzenlenen yemin törenine alınmayan başörtülü anneler meselesi mesela. O hatayı yapan, merkezden emir almadan böyle uygulamalara gidenler aranıp ikaz ediliyordu. Ben 2004’te göreve geldiğimde şehit cenazelerinde namaz kılamıyorduk ama şehit törenlerini 2005’te değiştirdik, namaz kılınmaya başlandı. TSK bu hataları, daha doğrusu istismara müsait şeyleri gördü ve tedbir alıyordu, düzeltiyordu.

'1. ORDU PLAN SEMİNERİNDEN BENİM HABERİM BİLE YOKTU'

Plan semineriyle ilgili görüşünüz ne?

Balyoz darbe planında bir listede ismim var. Bu listede ismim var diye şüpheli oldum. İskenderun’da alay komutanıyım o sırada. 1. Ordu’dan haberim yok, seminerden haberim yok, zaten emir-komuta zinciri ayrı. Akdeniz Bölgesi’nde Suga Planı’nda yardım edecekler listesi var. Bu listede sadece 3 kişi sanık ve şüpheli olmuş, diğer 39 kişiye bir şey yok. Bunun için 16 yıl veriyorlar. Darbe yapan Evren’e müebbet hapis. Bana verilen ceza ağırlaştırılmış müebbet hapis. Nerede hukuk? “Bir senaryo var, bir ayaklanma olmuş, bastırmak için ne yaparsın?” diye soruluyor. Türkiye’nin karıştığı bir olasılık bu. Bunu bastırmak için tümen komutanı da “Stada toplarım, eylemcileri korkuturum” diye konuşuyor.

Gerçek kişilerin, belediye başkanlarının isimleri geçiyor. Bu korkutucu değil mi?

Evet işin o kısmı disiplin suçudur. Gerçek isimler kullanılmamalı. Bunu yapanlar da “Hata yaptık” diyorlar. Terfi ettirilmezdi, emekli edilirlerdi, ama darbe başka bir şey. Darbe ile suçlamak ayrı bir şey. 1. Ordu darbe yapamaz ayrıca.

'CUMHURİYET MİTİNGLERİ DE NORMAL, BAŞÖRTÜSÜ EYLEMLERİ DE'

Cumhuriyet mitingleri hakkında ne düşündünüz?

Asker destekledi... Onu ADD yaptı, ama asker de destekledi evet... Şimdi de verebilir, ‘Sessiz Çığlık’ gibi adalet, hukuk arayışlarına destek verir asker.

Cumhuriyet mitingleri “Eşi başörtülü bir Cumhurbaşkanı istemiyoruz” diyerek yapılan, başkasının özgürlüğünü bloke etmeyi planlayan mitinglerdi.

Belki de kendi inanç ve doğrularına uygun Cumhurbaşkanı isteyen kimselerdi sadece. Kendi düşüncelerini söylemek istemelerinde demokrasi açısından bir sıkıntı yok ve hatta demokrasi. Sen kendi mitingini yaparsın, başkası da kendi mitingini yapar.

Askerin desteklediği mitingle diğeri bir mi?

Asker ile sivilin hak ve özgürlükleri kısıtlayan bir laiklik mantığında ortaklaşması normal sayılabilir mi? Ben öyle bakmam. Çünkü mitingi yapana göre etiket kesmek gerekir o zaman.”Başörtüsü serbest olsun” diyene “Miting serbest, diğeri serbest olmasın” denemez.

ÜÇ KARDEŞİM VAR ÜÇÜ DE ÖRTÜLÜ

“Başörtüsü serbest olsun” diyen eylemleri normal karşılıyor muydunuz?

Normal tabii. İkisi de normal. Dursun Çiçek denince irtica ile mücadele geliyor hep akla. Benim 3 kızkardeşim var, 3’ü de örtülü. Birisi sizin stilde. Benim böyle bir sorunum olsaydı, rahmetli babama baskı yapardım en azından, beni de kırmazdı, açtırırdık başlarını (gülüyor). Böyle bir sorunumuz yok.

Sizi ziyaret edebiliyorlar mıydı?

Evet hatta hanım “Sık gelip giderlerse mesleki kariyerin zarar görür, sana ‘İrticacı’ derler sonra, dikkat et” derdi. Sonunda ne noktaya geldik? ‘İrticacı’ damgası yeme riskim vardı ama kamuoyu tam tersine ikna edildi 5 yıl içinde.

Hükümete önereceğiniz bir şey var mı?

Ülkeyi yönetenlerin, önüne gelen bilgileri tarafsız değerlendirmesi lazım. Aldatılmaması lazım yöneticilerin. Kumpasları ülke gündeminden çıkarmamız lazım."