Dünyayı araç edinecekleri halde amaç kılanlara..
Hayatımızı idame ettirdiğimiz mekana bağlı olmak, hayatın mahiyetinden uzaklaşmayı sağlar. Mekanın mahiyetinden haberdar olmamak ise yaşamın hakikatine zeval getirir.
Dünyadan bahsediyorum..
Hani şu, kendi varlığımızı kendisi için harcayıp da kendimizi unuttuğumuz yer. Yaşamı kendinde barındırdığı halde bizi kandırıp yaşamdan uzaklaştıran adaletsiz mekan. Amacın ne olduğundan gafil kılan ve araç olduğu halde kendisini amaç kıldıran imtihan dünyası...
Hepimiz bir şekilde hayatımızı devam ettiriyoruz;
Kimimiz zorlanarak ve savaşarak,
Kimimiz eğlenerek ve kaçarak,
Kimimiz ise yenerek ve engelleri aşarak.
Yüce Yaradan ayet-i kerimesinde şöyle uyarır bizleri;
“Dünya hayatı aldatıcı zevkten başka bir şey değildir” (Âl-“i İmran 185)
En’âm 32 de ise;
“Dünya hayatı sadece oyun ve oyalanmalıdır.” şeklinde buyurarak dikkatli olmamızı emreder.
Bizleri yoktan var eden Allah'ın, bu uyarılarından maksadı elbette ki dünyadan tamamıyla uzaklaşmak değildir.
He ne kadarda olsa Allah-u Teâlâ, dünyayı geçim uğrunda çalışma ve gayret, mihnet ve meşakkat, imtihan ve ibtilâ yeri; âhireti ise mükâfat ve mücazat yeri olarak yaratmıştır.
Her Müslümanın kendisine, ailesine ve borçlarını ödemeye yetecek kadar helâlinden kazanması aynı zamanda toplumuna faydalı işlerde bulanacak, kendisini saadetli kılacak şekilde dünya hayatında olması farzdır.
Ayetlerden kasıt;
Dünya hayatında bireyi dininden, Rabbinden ve hakikatten men edecek uğraşlarla hemhal olunmasıdır.
Dünyayı amaç kılmak, kişiyi haktan uzaklaştırır. Haktan uzaklaşan ise, rahmetten, maneviyattan, huzurdan uzaklaşır. Böylelikle de Ahiretten ve kurtuluştan ıraklaşır. Dünya bizim için araçtır. Sonsuzluğa erişmek için bir pasaporttur. Ne pasaportsuz olur, ne de pasaportu benimseyerek yolu kaybetmek olur.
Nede olsa;
“Dünya amaç değil araçtır.”
Eğer aracı amaç kılarsanız, amaçsız kalır aracı boş bir şey için kullanırsınız.
Bu düsturla yürüdüğümüz takdirde, toplumumuzun içinde şu sıralar sık görülen huzursuzluk, maneviyatsızlık gibi ruhani hastalıklardan kurtuluruz. Çağdaşlığın getirdiği yan etkilerden birisi olarak da görülen bu hastalıklar, her geçen gün daha büyük kitleleri kapsamakla beraber toplumsal hayatı kötü bir şekilde etkilemektedir. Şüphesiz ki, hayatın her alanında görülen bu kötü hastalıkların çıkış noktası, insanların manadan uzaklaşmasıdır. Maddeye bağımlılık hürriyeti maddeye satmaktan ibarettir. Kişi rahatlık, ferahlık, ve huzur arıyorsa, dünyayı amaç olarak kullanıp, Rabbinin emirlerine hakkıyla riayet göstermelidir.
Öyle garip bir haldeyiz ki, yaşamın nezafetinden uzaklaşarak yaşadığımızı zannediyoruz. Hatta en güzel yaşayanın biz olduğunu iddia ediyoruz. Her defasında nasıl da unutabiliyoruz hakikati? Hep bir şekilde ne güzel de aldatıyor bizi. Ya insanlarla ya da kendimizle aldatıyoruz kendimizi.
Kendisine öylesine bağlanmış bir müptelayız ki, karanlığın içinde sönük bir mumla aydınlıkta olduğumuzu zannediyoruz. Sonra bir bakıyorsun mum sönmüş iş işten geçmiş.
Bugün bir karar verelim hep beraber..
Öyle bir karar olsun ki uyanalım bu rüyadan. İş işten geçmeden halledelim, halledilmesi gereken şu işi.
Dünyanın aldatıcı yanından yüz çevirip hakka yönelmeye karar verelim.
Süslü rüyalardan uyanacağımız günü unutmayalım. Dünya hayatının içinde boş iştigallerle maneviyatımızı yok etmeyelim.
Sonuç olarak herkesi kapsayan bir rehavet ve karamsarlık var. Birbirini görmeye tahammülü olmayan kişilerden geleceğe umutla bakamayanlara kadar uzanan sıkıntı zinciri hakim. Nedeni belirli, çözümü de belirli.
Ya dünya hayatına kaptırılan ve mutluluğu aramakla geçen manasız bir ömür.
Ya da hakikati bilen ve saadeti kendi yüreğinde bulup mesrur olan bir ömür.
Ya anlamsız boş bir keyif hali, ya da manalı, ferahlı ve hakiki yaşantı hali.
Ya İslam’ın nezafetiyle temizleniriz, ya da dünyanın sahteciliğiyle kirleniriz.
Bir karar aldık bugün.
Allah’ın istediği gibi, O’nun yolunda bize fazlasıyla yetecek helal dairesiyle, aracı kullanarak amaca ulaşacağız.
Selametle...