ABD'nin yaptığı Erdoğan açıklaması ne manaya geliyor? Türkiye 'değerli yalnızlık' romantizmi mi yaşıyor? İşte umumi manzara;
Abone olİNTERNET HABER - Türkiye'nin dış politikası büyük bir eleştiri bombardımanı altında. "Değerli yalnızlık" söylemiyle ilgili bugün köşelerden sert atışlar var.
Hürriyet'ten Yılmaz Özdil, Sabah'tan Nazlı Ilıcak, Hasan Cemal ve Radikal'den Murat Yetkin dış politikaya yönelik zehir zemberek eleştiriler kaleme aldılar.
Toplu hücumda öne çıkan analiz Murat Yetkin'in imzasını taşıyor. Yetkin ABD'nin, Erdoğan'ın açıklamaları üzerine yaptığı açıklamayı, "NATO üyesi bir ülkeye karşı yapılmış en ağır açıklama" olarak niteledi.
Yetkin'in yazısından dikkat çeken satırlar şöyle;
İbrahim Kalın'ın söylediği "Değerli Yalnızlık" söylemi Yılmaz Özdil'in kaleminden böyle yorumlandı; "Lübnan’da pilotlarımız esir.Mısır’da gazetecimiz tutuklu. Somali’de polisimiz şehit. Ermenistan çobanımızı öldürdü. İsrail gemimizi bastı. "Dış politikada hisler değil, hakikatler ve menfaatler ağır basar. Erdoğan’ın “Mısır’daki darbenin arkasındaki güç İsrail’dir” diyebilmesi akıl alır gibi değildi. Bunu Başbakan’a kimlerin, nasıl söyletebildiği ibretlikliktir. Şu iki noktayı rahatça söylüyorum: Bir: Türk dış politikası bugün ehil ellerde değil! İki: Dış politikada Türkiye’nin bugünkü kadar tecrit olduğu, bugünkü kadar yalnızlaştığı bir başka dönem anımsamıyorum. |
DARBEYİ KINAMAYAN ABD ERDOĞAN'I KINARSA...
"Mısır’da 3 Temmuz darbesini kınamayan, ancak 16 Ağustos katliamının ardından ‘protestoculara’ karşı güç kullanılmış olmasını ‘güçlü’ şekilde ‘kınayan’ Beyaz Saray, Mısır darbesinin arkasında İsrail olduğunu söyleyen Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan’ı birkaç saat sonra ‘güçlü’ şekilde ‘kınıyorsa’ oturup düşünmek gerekiyor.
Bunu ‘Dünyaya karşı Erdoğan tek başına’ romantizmine dönüştürüp iç politikada kullanmak mümkün olsa da ne tür sonuçlara yol açacağını düşünmek gerekiyor.
ABD yönetiminden bir Türk liderine karşı yapılmış bu en sert açıklama, 1964 Johnson mektubu, 1974 Kıbrıs ambargosu ve 4 Temmuz 2003 Süleymaniye olaylarının yanında yerini alacaktır.
EN AĞIR AÇIKLAMA
Bu ABD açıklaması yalnız Türkiye’ye değil herhangi bir NATO müttefikine karşı yapılmış en ağır açıklamalar arasındadır.
Özetle, Beyaz Saray açıklamasıyla sadece Erdoğan ve Davutoğlu değil, ama Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün önüne de Türkiye’nin çıkarları bakımından yeni bir tablo çıkmış bulunmaktadır.
OBAMA’NIN ERDOĞAN’A DESTEĞİ BİTTİ Mİ?
Diplomasi koridorlarında uzun süredir Erdoğan’ın dünya liderleri arasında gerçekten söylediklerine (yerine getirdiği anlamında değil) kulak verdiği tek kişinin ABD Başkanı Barack Obama olduğu konuşulmaktadır.
Diğer yandan ABD yönetiminde Türkiye’nin (özellikle İsrail, Suriye, İran ve siyasi İslam konularında) bölgesel siyaseti, iç politikada insan hakları ihlalleri konusunda dile getirilen endişeleri, Obama’nın Erdoğan’a duyduğu şahsi sempati ve Erdoğan’ın NATO ve diğer askeri konulardaki uyumu sayesinde durdurduğu da konuşulmaktadır.
Ama Beyaz Saray’dan gelen açıklamada Erdoğan’ın Mısır darbesi nedeniyle İsrail’i suçlamasına ‘saldırgan, temelsiz ve yanlış’ gibi çok ağır suçlamalarla sert bir ‘kınama’ yayımlaması, Erdoğan hükümeti için ‘rüzgârın dönmeye başladığı’nın işareti sayılabilir. (Yazının )
NAZLI ILICAK : DEĞERLİ YALNIZLIK
Dış politikaya dair eleştiriler içinde dikkat çeken bir diğer yazı da iktidara verdiği açık destekle bilinen Sabah Gazetesi yazarından geldi.
Gazetenin ağır topu Nazlı Ilıcak "Değerli Yalnızlık" başlığı attığı yazıda şu eleştirileri yaptı;
"Türkiye'nin dış politikada "Değerli yalnızlığı" devam ediyor. Erdoğan, bir yandan Batı'ya, bir yandan da Müslüman devletlere çatıyor; hepsini kınıyor.
"Değerli yalnızlık" meselesini, Başbakan'ın Başdanışmanı İbrahim Kalın, 31 Temmuz'da Twitter'da dile getirmişti: "Türkiye'nin Ortadoğu'da yalnız kaldığı iddiası doğru değil. Ama bir eleştiri söz konusuysa, bu değerli bir yalnızlıktır" demişti.
Kalın'ın bu benzetmeyi, bir zamanlar Büyük Britanya'nın dış politikada tavrını tanımlamak üzere kullanılan "Splendid İsolation" teriminden esinlenerek yaptığı anlaşılıyor.
Gerçekten de 19. asırda, Avrupa'daki çatışmalardan uzak duran İngiltere, sömürgeleriyle ilişkilerini tahkim etmeye, onlarla serbest ticareti geliştirmeye odaklanmıştı. Bu sayede de, çok güçlendi. Görüldüğü gibi, bugünkü Türkiye'nin halinden hayli farklı bir durum söz konusuydu. Bizim yalnızlığımız, bize güç katmıyor, aksine ülkemizi çatışmaların içine doğru çekiyor. Ve gücümüzü azaltıyor. (Nazlı Ilıcak'ın tıklayın)