Dünya'nın sonu 2099
Yüksek yaşamyeterli su garantili yerler sadece yüksek enlemler olacak. nasa bilimcisi james lovelock'un geliştirdiği gaia teorisine göre göre yüksek bölgelerde bir anda nüfus patlaması yaşanacak. bütün hayat da bundan ibaret olacak. dünyanın geri kalanı ise birkaç vaha dışında büyük ölçüde...
Yüksek yaşam
Yeterli su garantili yerler sadece yüksek enlemler olacak. NASA bilimcisi James Lovelock'un geliştirdiği Gaia teorisine göre göre yüksek bölgelerde bir anda nüfus patlaması yaşanacak. Bütün hayat da bundan ibaret olacak. Dünyanın geri kalanı ise birkaç vaha dışında büyük ölçüde çölleşecek.
Gaia teorisine göre dünyanın bir oto kontrol sistemi var ve yaşamın sürmesi için gerekli dengeyi sağlıyor. Ancak insanoğlu sanayileşmeyle birlikte dünyayı karbondiokside boğunca dünyanın kontrol düğmesi "bozuldu."
Böyle olunca da Dünya sıcaklıkları artık kontrol edemiyor.Çünkü yine Gaia teorisine göre yaşamı sağlayan fonksiyonlardan birindeki değişiklik bile diğer fonksiyonların hepsini etkiliyor.
New Scientist'e göre sera gazı emisyonunun önlenmesine yönelik çalışmaların başarısız olması durumunda 2099'da küresel sıcaklı 4 derece artacak. Belki de arkası alınamayacak ve dünyanın sonu gelecek. Bilim adamları, ekonomistler böyle bir tabloda kayıpların ardından hayatta kalanların dünyayı yeniden organize edeceğine inanıyor.
Edinilen bilgilere göre 41 yıl sonra ortalama sıcaklıklar dünyada 4 derece birden artarak çölleşmiş ve kuraklaşmış bölge sayısı artacak. Felaketi andıran raporun sonuçları 2100 yılına girildiğinde dünyada çok farklı bir yaşam olacağını öngörüyor. Bilim adamlarının tahminine göre süreç 2050'den itibaren hız kazanacak. İklim bilimciler Dünyayı bekleyen bu olası felaket senaryosu karşısında iki kampa ayrılmış durumda. Birinci grup emisyon hacminin kontrol altına alınması durumunda böyle bir felaketin önüne geçilebileceğini düşünürken, ikinci grup bu dakikadan sonra ne yapılırsa yapılsın faydalı olamayacağı görüşünde.
Eğer toprağı, enerjiyi, gıdayı ve suyu verimli bir şekilde kullanabilirsek bunca nüfusun hayatta kalma şansı var. Ancak bunda bir süreklilik olmalı ve insanlar buna uyum sağlamalı.
Bütün bunlar insanların yaşayabilmesi için... Ancak bu olası felaket durumunda ekosistemlerin kaybolacağı, suyun azalacağı, sıcaklıkların yükseleceği, biyoçeşitliliğin hemen hemen yok olma noktasına geleceği unutulmamalı. İnsanlar aslanların kaplanların soylarını korumasını unutmak zorunda kalacaklar, çünkü insanlar onlara göre yaşamak için çok daha fazla şeye ihtiyaç duyuyor ve çok daha çaresiz.
Dev güneş panelleri
Kentlere enerji sağlayabilmek için maceracı fikirlere ihtiyacımız olacak. Kuzey Afrika üzerine kurulu devasa güneş enerjisi toplayıcı platformlar, Orta Doğu ve Güney Amerika'da dev güneş kuşakları kurulabilir. Buralarda elde edilen enerji yüksek gerilimli mevcut iletim hatlarıyla şehirlere taşınabilir veya hidrojen olarak nakledilerek daha sonra güneş enerjisi kullanarak suyu ayrıştırıp depolanabilir. Burada şöyle bir soru ortaya çıkıyor. "Peki güneşten elde edilen bu enerji, bu kadar insanın tüketimini karşılayacak mı?"
Normal şartlarda bu sorunun cevabı hayır. Ancak enerji üretimi için kullanılan yöntemler ve yeni yaşam tarzıyla artık çok daha az enerjiye ihtiyacımız olacağı unutulmamalı. Yapılacak montajla binaların kendi enerjilerini elde etme imkanı da sağlanabilir ki bugün bile bunun bazı örnekleri var.