Associated Press, kamuoyu yoklaması ile 10 ülkede siyaset ve din ayrımı ile dini inanışlar hakkında araştırma yaptı. Buna göre en dindar ülke ABD çıktı.
Abone olAmerikan haber ajansı Associated Press, uluslararası kamuoyu yoklaması şirketi Ipsos ile 10 ülkede kamuoyunun siyaset ve din ayrımı ile dini inanış konusundaki tavrıyla ilgili bir kamuoyu araştırması yaptı. 13-26 Mayıs'ta yapılan araştırmada ABD, Avustralya, İngiltere, Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Güney Kore, İspanya ve Meksika'da yaklaşık 1000'er yetişkin kişiye, ''din adamlarının hükümet kararlarını etkileyip etkilememesi, dinin insan yaşamındaki önemi, Tanrı'ya varlığına inanıp inanmama ile hangi dine ve mezhebe mensup olunduğu'' gibi sorular yöneltildi. Yapılan kamuoyu yoklamasında ortaya çıkan sonuçlar ülke ülke şöyle sıralanıyor: -ABD- Araştırma, ABD'de insanların dini inanışının, kamuoyu yoklaması yapılan bütün ülkelere göre daha güçlü olduğunu gösteriyor. ABD'de 10 kişiden 8'i Tanrı'ya inanıyor ve bu gruptakilerin çoğu Tanrı'ya şüphesiz inanıyor. Amerikalıların hemen hemen tamamı inancın kendileri için önemli olduğunu belirtirken, yüzde 2'si Tanrı'ya inanmıyor. 10 kişiden 9'u dinin kişisel yaşamlarında önemli olduğunu söylerken, 10 kişiden 4'ü din adamlarının hükümet kararlarını etkilemeye çalışması gerektiğine inanıyor. ABD'de Cumhuriyetçiler, Demokratların çoğunun aksine, din adamlarının hükümet kararlarına etki etmeye çalışması gerektiğini düşünüyor, bu da Demokratların dindar kesimin oylarına ulaşma teşebbüsünün önündeki güçlüğün işareti olarak görülüyor. -İNGİLTERE- İngiltere'de din olgusu siyasi kampanyalarda fiilen kullanılmazken, halk bunun bu şekilde kalmasını istiyor. İngilizlerin yüzde 57'si dinin kendileri için önemli olmadığını söylüyor. 4'te 3'ü din adamlarının hükümet kararlarını etkilemeye çalışmaması gerektiğini düşünüyor. Bazıları belirli bir durumla ilgili olarak kuşkuyla kabul etmekle birlikte, 3'te 1'i kesinlikle Tanrı'ya inanıyor. İngilizlerin 10'da 6'sı Protestan, yüzde 14'ü Katolik mezhebinden olduğunu ve yüzde 19'u dinsiz olduğunu söylüyor. İngiliz halkının yüzde 43'ü dinin kendi hayatlarında önemli olduğunu söylerken, kalanı bir önemi olmadığını ifade ediyor. Dine yürekten inanan biri olarak bilinen İngiltere Başbakanı Tony Blair, siyasi bir konuya destekte dini temalara nadiren değiniyor. -FRANSA- Fransızların 10'da 7'si kendini Katolik olarak ifade etse bile hemen hemen yarısı Tanrı'ya inanmıyor ya da Tanrı'nın bilinemeyeceğine nanıyor. 4'te 1'i Tanrı'nın varlığı konusunda şüphe bulunmadığını söylerken, yüzde 14'ü şüpheleri olsa bile Tanrı'nın varlığını hissettiğini ifade ediyor. Fransız halkının yüzde 85'i, din adamlarının hükümet kararlarını etkilemeye çalışmasına karşı çıkıyor. Yüzde 63'ü dinin hayatlarında önemli olmadığını, yüzde 37'si önemli olduğunu belirtiyor. Batı Avrupa'da en fazla Müslüman ve Yahudi nüfusu barındıran Fransa'da, Müslümanlar 5 milyon nüfusla Katolik nüfustan sonra ikinci sırada geliyor. Ülkede, Yahudi karşıtlığı ve özellikle Müslüman ülkelerden göçmenlerin Fransa'ya alınmaması fikirleriyle bilinen aşırı sağcı Ulusal Cephe hariç, siyasi partiler dini eğilim taşımıyor. -ALMANYA- Almanya'da dinin özel bir mesele olduğu düşünülüyor ve din ABD'ye göre siyasi yaşamda daha az rol oynuyor. Almanların yüzde 75'i din adamlarının hükümet kararlarını etkilemeye çalışmamasını istiyor. Birçoğu bir tür üstün güce inanmasına rağmen halkın yaklaşık yarısının Tanrı inancı bulunmuyor. Yüzde 54'ü dinin hayatlarında önem arz ettiğini, geri kalanı önemli olmadığını söylüyor. Halkın yüzde 36'sı Protestanlar, 10'da 3'ünden azı Katoliklerden oluşurken, 10'da 3'ü herhangi bir dinin mensubu olmadığını belirtiyor. Başbakan Gerhard Schröder'in, başbakanlık görevine başlarken yapılan yemin töreninde yemin metninin ''Tanrım yardımcım ol'' kısmını okumadan geçtiği Almanya'da, dini yayınlar medyada az yer buluyor. Almanya'da pazar ayinlerine katılım son yıllarda batıda yüzde 14'e ve eski Komünist doğuda ise yüzde 5'e düşmüş bulunuyor. -İTALYA- Nüfusun 10'da 9'unun Katolik olduğu İtalya'da, halkın yüzde 63'ü dini liderlerin hükümet kararlarının alınmasına etkili olmaya çalışmasına karşı çıkıyor ve çoğunluğu din ve siyasetin ayrı kalmasını tercih ediyor. Halkın yüzde 80'i dinin kendileri için önemli olduğunu söylerken, 3'te 2'den fazlası kesinlikle Tanrı'ya inanıyor. Avrupa'nın en liberal kürtaj yasalarına sahip ülkelerden biri olan İtalya'da, İtalyanlar 1981 yılında yapılan referandumda kilisenin kürtaj yasasının iptali önerisini yenilgiye uğratmıştı. 1974 yılında Vatikan'ın itirazlarına rağmen boşanmaya da onay verilmişti. -İSPANYA- Almanya, Fransa, İtalya ve İngiltere'de halkın çoğunun olduğu gibi İspanya'da da halkın yüzde 75'inden fazlası, din adamlarının hükümetin karar alma sürecinin dışında kalması gerektiğini düşünüyor. İspanyolların 5'te 4'ü kendini Katolik mezhebi mensubu olarak tanıtıyor, ancak yüzde 46'sı dinin hayatlarında önemli olduğunu, yüzde 52'si önem taşımadığını söylüyor. Katoliklerin yaklaşık yarısının nadiren pazar ayinlerine gittiği ülkede, halkın yarısı Tanrı'nın varlığına inanırken, 5'te 1'i inanmıyor. Yüzde 17'si ise bir tür üstün gücün varlığına inanıyor. Eşcinsellere evlilik izni, kürtaj ve boşanma konusundaki yaklaşımıyla İspanya ve Vatikan'da kilisenin şimşeklerini üzerine çeken Sosyalist Başbakan Jose Luiz Rodriguez Zapatero, kendinden önceki muhafazakar hükümetin devlet okullarında dini eğitimin zorunlu olması planını da iptal etti. Zapatero, Parkinson ve Alzheimer gibi hastalıkların incelenmesinde bilim adamlarına embriyon kök hücresi araştırması izni vermesi de kilisenin tepkisine yol açtı. -AVUSTRALYA- Avustralyalıların çoğu dini inanç sahibi olmalarına rağmen, din ve siyasetin ayrı tutulmasını tercih ediyor. Halkın yüzde 75'i din adamlarının hükümet işlerine karışmasına karşı çıkarken, yüzde 22'si bunun kabul edilebilir olduğunu düşünüyor. Halkın yarıya yakını Tanrı'ya inanırken, yüzde 11'i inanmadığını ve yüzde 23'ü ise bir tür üstün varlığa inandığını söylüyor. Avustralyalıların yarısından biraz fazlası dinin yaşamlarında önemli olduğunu belirtiyor. Ülkede nüfusun yüzde 27'si Katolikler, yüzde 16'sı Protestanlar, yüzde 1'i ise Yahudi, Müslüman ve Budistlerden oluşuyor. Başbakan John oward ve bakanlar kurulundaki bakanlardan birkaçı Hıristiyan, ancak din ulusal siyasette çok az rol oynuyor. Geçen yıl Papa İkinci Jean Paul, Avustralyalıları kiliseye gitmekten çok spor izlemekle eleştirmiş, laik eğilimlerin zemin bulduğunu söyleyerek, halka pazar ayinlerine katılım çağrısı yapmıştı. -KANADA- Kilise ve devlet ayrımının gerekliliğine güney komşusu ABD'den daha fazla inanılan Kanada'da, halkın yüzde 72'si din adamlarının hükümet kararlarını etkilemeye çalışmaması gerektiğini belirtiyor. Kanadalıların yüzde 64'ü dinin özel yaşamlarında önemli olduğunu düşünüyor. Halkın çoğunluğu Tanrı'ya inanırken, yüzde 12'si inanmıyor ve yüzde 24'ü ise üstün bir gücün varlığına inanıyor. Halkın yaklaşık yüzde 25'i Katolik ve yüzde 14'ü Protestanlardan oluşuyor. Yüzde 25'i diğer dinlere mensup olduğunu ve 5'te 1'i ise herhangi bir dine üye olmadığını söylerken, Yahudiler ve Müslümanlar küçük bir oranı temsil ediyor. ABD'nin aksine dinin siyasetin dışında bırakıldığı Kanada'da, siyasetçiler Tanrı ya da kiliseye nadiren göndermede bulunuyor. -MEKSİKA- Nüfusun yüzde 80'inden fazlasının Katolik olduğu Meksika'da, halkın yüzde 89'u Tanrı'ya inanıyor. Ateist ve Tanrı'nın bilinemeyeceğine inananların oranı yüzde 2 iken, yüzde 4'ü bir tür üstün güce inanıyor. Halkın yüzde 75'inin din adamlarının devlet işlerine karışmasına karşı çıktığı ülkede, yüzde 60'ı dinin yaşamlarında önem arz ettiğini,yüzde 25'i bir dereceye kadar önemli olduğunu ve yüzde 15'i ise çok az önemli olduğunu ya da önemli olmadığını belirtiyor. -GÜNEY KORE- Güney Kore'de din adamları demokrasi yolunda önemli rol oynamasınarağmen, Güney Korelilerin yüzde 68'i din adamlarının hükümetin karar almasında etkili olmamasını istiyor. Halkın yüzde 63'ü dinin yaşamlarında önemli rol oynadığını söylerken, yüzde 45'i Tanrı'ya inanıyor. Yüzde 25'i ateist olduğunu yada Tanrı'nın bilinemezliğine inandığını, yüzde 12'si üstün bir gücün varlığına inandığını ve yüzde 15'i de bazı zamanlarda Tanrı'ya inandığını belirtiyor. Nüfusun yüzde 34'ü Hıristiyanlar, yüzde 24'ü Budistlerden oluşurken, yüzde 49'u ise herhangi bir dine mensup olmadığını kaydediyor. Güney Kore'de 1970 ve 1980'li yıllarda otoriter hükümetler ve askeri yönetime karşı mücadelede, Katolik rahiplerin yanı sıra Budist keşişler demokrasi yanlısı hareketin itici gücünü oluşturmuştu.