İsmail Beşikci Vakfı’nda “Barış Süreçleri Söyleşileri” dünyadaki barış süreci deneyimleri masaya yatırıyor.
Abone olİNTERNETHABER/ESRA AYDIN/ANALİZ-Savaşların, kanlı iç çatışmaların akabinde yaşanan “Barış Süreçleri” dünyanın birçok ülkesinde gündeme geldi.
Mozambik, Güney Afrika, Ruanda, Kamboçya, Siera Leone ve Darfur’da yaşanan süreçler bu yönüyle önemli deneyimlere ev sahipliği yapıyor. İsmail Beşikci Vakfı’nda “Barış Süreçleri Söyleşileri” Fehim Işık’ın moderatörlüğünde deneyimli gazeteci Ramazan Öztürk’ün sunumuyla bu ülkelerde yaşanan gelişmeler masaya yatırılıyor.
6 hafta boyunca sürecek söyleşilerin bu haftaki konusu Ruanda ’da barış süreci deneyimleri.
Söyleşi, Ramazan Öztük’ün objektifinden “Kırılma Noktası”-Ruanda belgeseliyle başladı.
Ruanda Soykırımı, 1994 yılında yaklaşık yüz gün içinde 2 milyon Tutsi ve ılımlı Hutu'nun, aşırı uç Hutular (Interahamwe) tarafından öldürülmesi olayıdır. Katliam, Tutsi destekli isyancı Ruanda Vatansever Cephesi lideri Paul Kegame'ye bağlı güçlerce, Hutu ağırlıklı hükümetin düşürülmesi ile son buldu. Ardından yönetimden güç alan Tutsilerin öç bahanesiyle saldırması sonucu yüzbinlerce Hutu, komşu Zaire'ye (Kongo Cumhuriyetine) sığındı. Fransa, soykırımı gerçekleştiren Hutu hükümetinin o dönem içerisinde en yakın dostu ve destekçisi olması sebebiyle Ruanda Soykırımı'ndan en fazla sorumlu tutulan ülkedir.
Yüz yılardır birlikte yaşayan, aynı dili konuşan, aynı ırk, aynı dinden insanlar sınıf farkı oluşturularak birbirine kırdırıldılar. Radyolar, gazeteler, hükümet yanlısı basın katliamın hazırlanmasında rol oynadı.
Ruanda, Yurtsever cephesi askerlerinin müdahalesiyle iç savaştan arındırıldı. Demokrasinin iyi işlediği parlamentonun yüzde 54’ünü bayanların oluşturduğu bir sistem kuruldu. Soykırıma katılan 100 binden fazla Hutu, Halk arasından seçilen7 kişiden oluşan Gacaca mahkemelerinde sorgulanıyorlar. Suçlarını halkın huzurunda itiraf etmeleri, özür dilemeleri ve kendi gerçeğiyle yüzleşmeleri sağlanıyor. Bu yöntemle Ruandalılar kendi gerçekleriyle yüzleşiyorlar. Bu mahkemeler barış sürecinin tamamlanması açısından çok büyük bir fayda sağlıyor. Toplumun bir daha böyle bir çatışmaya girmemesi açısından da bu yüzleşmelerin çok büyük bir önemi var. Gacaca mahkemeleriyle geçmiş tartışılıyor, ileriye bakma, cesaretlenme fırsatı buluyorlar. İntikam almayacak, şiddet çemberi oluşturmayacak bir bakış açısı geliştirmek zorundalar. Ruanda da hayatta kalmış herkes ailesinin katiliyle yaşamak zorunda.
KATLİAMIN DERİN İZLERİ BU MÜZELERDE
Ramazan Öztürk: Daha iyi şeyler yaşamak için insanlara deneyimlerimizi anlatmalıyız. Geçmişi unutursak geleceğe nasıl hazırlanacağız. İnsanlığın utanacağı önemli katliamlar müzelerde sergilemezsek gelecek kuşaklar nereden bilecekler ne olduğunu, detaylar bilinip dersler alınmazsa gelecekte aynı şeyler yaşanabilir. Orayı görenlerin inanmıyorum ki bir daha bir iç savaş kışkırtıcılığına destek vereceklerini. İnsanlar acılarıyla yaşamak zorunda kalıyor. Katliamın izleri müzelerde her toplumda varlığını koruyor. Müzeler toplumun geçmişteki aynasıdır. Eğer iyi düzenlenmiş bir müze ise orada gerçekten yerlisi de yabancısı da ziyaret ettiğinde düşündüren, o günlere götüren, bir nevi kendi içsel hesaplaşmasına sebep olan yerlerdir.
TEK ÇIKIŞ YOLU: BİRLİKTE YAŞAMI KABUL ETMEK
Barışı kurum ve kurallarıyla hissetmek istiyorsanız kan davasını gütmeyeceksiniz. Bir yerde durdurmak gerekiyor. Olmasın savaşlar. Haklı nedenlerle bile başlayan savaşlar çok kısa süre sonra kirleniyor, iğrenç bir durum alıyor. O da kimseye bir yarar getirmiyor, sadece insanlar ölüyor. Tek bir çıkış yolu var barış, birlikte yaşamayı kabul etme. Türkiye de de bu şekilde geçmişimizle yüzleşelim. Bununla Türklerde yüzleşsin, Kürtlerde yüzleşsin. Tek bir toplum değil her iki toplumda geçmişiyle yüzleşecek. Bizimde Türkiye coğrafyasında birlikte yaşama zorunluluğumuz var bir çok şartlar bize bunu dayatıyor zaten. Bunun herkes farkında.
HİÇBİR DÖNEMDE BU KADAR YAKIN DEĞİLDİK
Türkiye de barış süreci adına Cumhuriyet tarihinden bu yana atılmış en önemli adımdır. Hiçbir dönemde barışa bu kadar yakın değildik. Cumhuriyetle birlikte ilk yılları itibariyle tek taraflı olarak bir baskı uygulandı. İnkarcılık politikası dayatıldı. İnsanların ırkları, kimlikleri, dilleri, kültürleri inkar edildi. Bir insana sen o değilsin denildi. Siyah bir adama hayır sen beyaz bir Türk’sün demek gibi. Türkiye’de ki uygulanan baskı dönemi bu kadar sırıtıyordu. Dolaysıyla inkar edildi, reddedildi, tek millet denildi, herkes Türk’tür denildi. Tüm bunlar sırıttı ve gelinen noktada baktılar ki olmuyor. Bu arada bir tarafta çatışma ortamı devam ediyor insanlar ölüyor, ekonomi sürekli geriliyor. Verilen rakamlara göre 30 milyar dolar para harcanmış 30 yıllık savaş süresinde. 30 milyar dolar Türkiye’nin yatırımına harcansaydı Türkiye bugün daha iyi bir yerde olurdu.
HERKES ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMALI
Başlayan barış süreci ne çok önem vermek gerekiyor. Sokakta atılan iğrenç sloganlara son verilmeli. Hükümete karşı olmak adına gereksiz muhalefetlere giriliyor. Kan ile kan temizlenmez, yanlışla yanlış düzeltilmez. Bir insan kan dökülmesin insanlar ölmesin derken öbürünün karşı çıkmasını ben anlayamıyorum. Barışı iki tarafta kabul etmişse, barışı tesis etmek için bir çaba harcanıyorsa bu güne kadar atılan adımların en güçlüsü atılmış ise, buna hangi düşünce, hangi mantıklar karşı çıkılabilir.
Bir gün bu ülkede barış tesis edilir, aradan 5-6 yıl geçer benim gibi yabancı bir gazeteci gelir, belgesel yapacağım der ve tabi sokaktaki insanla da görüşecek, siyasetçiyle de görüşecek, entelektüeller le de görüşecek ve soruyu soracak; madem bu barışı tesis etmek kolaydı da neden bu zamana kadar yapmadınız? Neden 30 yıl boyunca bunca insan öldü diye sorduklarında bu milliyetçi duyguların peşinde düşünmeden konuşanların hiçbir cevabı olmayacak. O zaman akılları başlarına gelecek. Bu süreç çok önemli onun için her bireyin taşın altına eline koyması lazım.
RAMAZAN ÖZTÜRK KİMDİR?
Ramazan Öztürk son 20 yılda daha çok dünyanın farklı bölgelerindeki savaşları izleyen 'savaş muhabiri' kimliğiyle öne çıkıyor
Öztürk, yıllardır dünyanın çeşitli bölgelerinde yaptığı tanıklıkları "Kırılma Noktası" isimli haber belgeseli programıyla televizyona uyarlıyor.
Mesleki yaşamı boyunca İran- Irak Savaşı'nı, Irak'taki Saddam rejimi ile Kürtler arasındaki çatışmaları yakından izledi. Halepçe Katliamı'nı belgeleyen dünyaca ünlü fotoğrafı "Sessiz Tanık1" ile dünya çapında pek çok ödül aldı. Aktif bir gazeteci olarak daha sonraki yıllarda Yugoslavya'da Bosna Savaşı'nı, Romanya'da meydana gelen ve Çavuşesku'yu deviren iç ayaklanmayı, Körfez Savaşı'nı, Kosova Savaşı'nı, Rusya'da Gorbaçov'a karşı başlatılan isyanı, Yeltsin ve parlamento arasındaki gerginliği ve kanlı olayları, Cezayir'deki iç karışıklığı, Rus-Çeçen Savaşı'nı izledi. Öztürk, Çeçen Lider Dudayev ile görüşen son gazeteci oldu. Bulgaristan'daki Türklere uygulanan baskıyı, Pakistan, Lübnan, Azerbaycan'daki olayların içinde bulunarak, tanıklıklarını kamuoyuna aktardı.
Afganistan'daki iç karışıklıkları izledi. Yine Afganistan'da 1997 yılında meydana gelen deprem felaketini belgeleyip kamuoyuna sunan ilk gazeteci oldu. Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından Orta Asya Türk Cumhuriyetleri'nde röportajlar yaptı. 1974'ten bu yana Türkiye'de gelişen her tür siyasi ve toplumsal olayın takipçisi ve gözlemcisi oldu.
Sekiz buçuk yıl süren İran-Irak Savaşı'nı başından sonuna kadar cephelerde izledi. Savaş sonrasında defalarca gittiği İran'da bir çok üst düzey yetkili ile röportajlar yaptı. İran ve İslam Rejimi'ni anlatan çok sayıda yazı dizisi hazırladı.
İrlanda'da IRA ve liderleri ile görüşmeler yaptı. Sırasıyla Türkiye, Yunanistan ve Tayvan'da yaşanan deprem felaketlerinde bölgelere giden ilk gazeteciler arasında yer aldı. Lübnan'daki son gelişmeleri ve Suriye'de Hafız Esad sonrası dönemi yazdı. Halen Güneydoğu başta olmak üzere Türkiye ve Ortadoğu'daki gelişmeleri takip etmektedir.
Ramazan Öztürk, gazetecilik yaşamı boyunca başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın bir çok bölgesinde dünya kamuoyunun yakından tanıdığı önemli isimlerle röportajlar yaptı.
Bu isimler arasında Haşimi Rafsancani, Mahsume Ebdekar, Golam Hüseyin Kerbashçi (İRAN), Celal Talabani, Mesut Barzani, Şeyh Osman, Şeyh Hakimi (IRAK), Abdullah Öcalan, Osman Öcalan, Kemal Burkay (LÜBNAN-BEKAA VADİSİ), Dudayev, Maşhadov, Basayev (ÇEÇENİSTAN), Jirinovski (RUSYA), İslam Kerimov (ÖZBEKİSTAN), Haydar Aliyev, Motalibov (AZARBAYCAN), Rabbani (AFGANİSTAN), Hizbullah Lideri Nasrullah, Dini Lider Fadlalla (LÜBNAN), Aliya İzzet Begoviç, Radoban Karadziç (YUGOSLAVYA), Berişa "Cumhurbaşkanı", Albert Şiti "isyancı lider" (ARNAVUTLUK), Gerry Adams, Martin McGuinnes (KUZEY İRLANDA), Dr. Abdülaziz Rantisi ( FİLİSTİN- HAMAS LİDERİ ), Yaser Arafat ( FİLİSTİN DAVASININ EVSANEVİ LİDERİ) bulunuyor.