Dünya üzerindeki ayak izimizi küçültmek mümkün-3
Yeni model ve bakanlığın rolü..
Bir seri halinde kaleme aldığım yazılarda hayat tarzı ve tarım uygulamalarının doğaya verdiği zarar ve bu doğal yıkımı engelleme adına yapılması gerekenleri dile getirmekteyim. Bu yazıda ise tarımın, ekolojinin ve biyoteknolojinin farklı alanlarında çalışan bilim insanlarının paradigma değişimine dayalı bir modeli oluşturmalarının hikayesini ve bu konudaki ödevlerimizi özetleyeceğim.
Daha sürdürülebilir bir tarım sistemi ve yaşam biçimi için geliştirilen modeller ile bu modellerin hayata geçmesini sağlayanlar, ne büyük devletler ne de yüksek bütçeli araştırma enstitüleri idi. Son yirmi yıllık kısmının şahidi olarak gördüklerimi özetleyeyim…
İnsanlığın mevcut besin ve gıda üretme pratiğinin sorunlu olduğu biliniyordu. Bu problemli sistemin bir yüzü insanların tüketim/israf alışkanlıkları iken öteki yüzü tek yıllık ve tek ürünlü ekime dayalı mevcut tarım sistemleri idi. İsrafı önleyebilir, bu sorunları bir dereceye kadar çözebiliriz ancak insanlığın 10.000 yıllık tarımsal üretim mirası yeniden değerlendirilmeden “Tarım sorunun” üstesinden gelmek mümkün değil.
Alternatif olarak çok yıllık/çok bitkiye dayalı yeni bir sistemin geliştirilmesine ihtiyaç var. Ancak atalarımızın binlerce yıl önce yaptığı yanlış tercihleri silip yerine yeni alternatifler geliştirme çok da kolay olmayacak. Bir dönem Sovyetler böyle bir proje başlatmış ama projeyi sürdürmeye nefes yetmemişti.
Sayıları çok az olan adanmış bir grup bilim insanı ve onlara maddi/manevi destek olan insanlar ile çok yıllık bitki geliştirme çabaları yeniden başladı.
Gönüllü bağışlar ile kurulup işletilen ABD merkezli bir araştırma enstitüsü olan the Land Institute yaklaşık 45 yıldır bu çabalara liderlik ediyor. Alternatifler ve kat edilen yolu gördükçe şimdi neredeyse dünyanın her tarafından ülke yönetimleri, üniversiteler ve araştırma enstitüleri bu araştırmaların destekçisi ve ortağı oldu.
İnsanların merakı ve desteği sayesinde çevreye zarar vermeyen, kimyasal ilaç ve gübre bağımlılığı olmayan, erozyona ve mineral kaybına karşı dirençli yeni bir tarımsal alternatif doğup yükseldi.
Bu alternatif sistem ekonomik olarak da sürdürülebilir bir seviyeye geldiğinde oldukça hızlı bir şekilde eldeki tek yıllık bitkilerin yerini alacaktır. Şimdilerde tek yıllık buğdayın alternatifi olabilecek çok yıllık bir buğday çeşidi olarak KERNZA ticarileşerek piyasaya girdi. Henüz birim alanda buğday kadar verim vermiyor ancak çok biçim alınması ve ilk biçimlerin hayvan yemi olarak kullanılabilmesi ekonomik olarak rekabet gücünü arttırıyor.
Bir tarım ülkesi olarak Türkiye'nin bu yeni modele uyum sağlaması, devam eden çabalara katkıda bulunmasına, modelin tarım sistemine entegrasyonuna çalışmasına ve farklı coğrafik bölgeler için yeniden tasarlanmasına bağlı. Ayrıca çiftçilerin yeni sistemi benimsemesi için kamunun nitelikli olarak ve doğru kanallardan bilgilendirilmesi de gerekli.
Türkiye’de Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde elliye yakın araştırma enstitüsü/istasyonu ve farklı üniversitelerde yirmiden fazla Ziraat Fakültesi ile bir dizi Yüksekokul, tarımsal alanda araştırma ve geliştirme faaliyetlerine kaynaklık etmekte. Bu kuruluşların yeni sitemi hazmetmesi, Türkiye şartlarında değerlendirmesi ve Türkiye’nin yerel sorunları için geliştirmesi ise ancak etkin bir liderlik ile mümkün olacaktır.
Bir süredir özetlediğim tarım sorunları ile bu sorunların çözümünde izlenecek yol haritasında herkesin ödevleri var. Bu konuda tartışmasız en büyük görev/sorumluluk/liderlik ise Tarım ve Orman Bakanlığı’nın olacaktır. Bakanlığın bu görevi yüklenecek insan kaynağı ve teknolojik birikimi ise zaten mevcut.