BIST 10.039
DOLAR 35,02
EURO 36,78
ALTIN 2.977,76
HABER /  DÜNYA

Dünya için korkulan oluyor! Amazon ormanları yaşamsal kaynağımız oksjeni karşılamıyor

Bilim insanları ormanlardaki tükenme sonrası korkulan verileri açıkladı. İnsanın yaşamsal kaynağı oksijeni karşılama oranı düştü

Abone ol

Hayatta kalmak için en temel ihtiyacımız olan oksijenin ana kaynağı ormanlar, artık bu fonksiyonu yerine getiremiyor. Şu an bulunduğumuz kırılma noktasının bir adım ötesinde bizi çok karanlık günler bekliyor.

"Dünyanın akciğerleri" olarak nitelendirilen Amazon yağmur ormanlarındaki kayıplarla ilgili haberler son yıllarda hem ülkemizde hem de yurt dışında gündemden düşmüyor. Ancak birazdan okuyacaklarınız bugüne kadar yapılan uyarıların da yayımlanan araştırmaların da ötesinde bir noktaya geldiğimizin kanıtı...

Okul yıllarından hatırlayabileceğiniz üzere, ormanlar dünya üzerinde hayatın devamlılığı için en önemli unsurlardan biri. Çeşitli yollarla atmosfere salınan karbondioksiti ve topraktaki suyu emip, güneş ışığı altında fotosentez yaparak kendilerine besin üretirken çıkan oksijeni de yeniden atmosfere salıyorlar. Böylece atmosferde karbondioksit-oksijen dengesinin sağlanmasında hayati bir rol oynuyorlar.

5,5 milyon kilometrekarelik yüzölçümüyle, Amazon da nesiller boyunca sadece bulunduğu coğrafya için değil, dünyanın geneli için çok önemli bir karbon temizleyici oldu. Küresel ekosistemin dengede kalması için Amazon'daki ağaçlar kritik bir öneme sahipti.

Çıkardığımız karbondioksiti temizliyordu

1960 yılından bu yana dünya genelinde yetişen bitkiler ve ağaçlar, fosil yakıtlardan kaynaklanan karbondioksit salınımının dörtte biri kadarını temizleyebiliyordu. Dünyanın en büyük tropikal ormanı olan Amazon da bu konuda en büyük rolü oynuyordu.

Ancak geçtiğimiz hafta bilim dergisi Nature'da yayımlanan bir araştırma, Amazon ormanlarında bu dengenin tersine döndüğünü gösterdi. Yaklaşık 10 yıldır devam eden araştırmanın sonuçlarına göre, Amazon ormanlarının bazı bölgelerinden atmosfere salınan karbondioksit miktarı, üretilen oksijenin ötesine geçmiş durumda.

Amazon'un geneline bakıldığında karbondioksit salınımının yıllık 1 milyar tonu bulabildiği belirtiliyor. Araştırmayı yürüten bilim insanları, Amazon'un karbondioksit temizleme gücünü yitirmesinin, fosil yakıtlardan kaynaklanan emisyonların azaltılmasının her zamankinden daha acil olduğuna işaret ettiğini belirtti.

Atmosferden örnekler toplandı

Brezilya'da bulunan Ulusal Uzay Araştırmaları Enstitüsü tarafından gerçekleştirilen araştırmada, uzmanlar 2010-2018 yıllarını kapsayan dönemde, Amazon'un dört farklı bölgesinde (doğu, batı, kuzey ve güney) ayda iki kez atmosfer testleri yaptı.

Küçük uçaklarla ormanın 4500 metre üzerinde uçularak 600 farklı dikey karbondioksit ve karbonmonoksit profili alındı. Yapılan ölçümlerden elde edilen sonuçlara göre, ormanın doğusunda elde edilen karbon emisyon sonuçları batıdaki sonuçların iki katı seviyedeydi. İkincisi ve daha önemlisi de Amazon'un güneybatı bölgesinden atmosfere salınan oksijen miktarı karbondioksitin gerisinde kalıyordu.

Her yıl bir Japonya

Biraz daha ayrıntılı açıklamak gerekirse, yangınlar neticesinde yıllık 1,5 milyar ton karbondioksit açığa çıktığı, yeni orman oluşumunun bunun yarım milyar ton kadarını telafi edebildiği anlaşıldı. Geriye kalan 1 milyar tonluk karbondioksit de dünyanın en büyük beşinci kirleticisi olan Japonya'nın bir yıllık karbondioksit salınımına denk geliyor.

Daha önce de Amazon'un karbondioksit kaynağına dönüştüğüne işaret eden araştırmalar yayımlanmıştı. Örneğin Nisan ayında yayımlanan bir araştırmada, uydu görüntülerinden faydalanılarak Brezilya Amazon'unun son 10 yılda saldığı karbondioksitle emdiği karbondioksit arasında yüzde 20'lik bir fark olduğu tespit edildi. 2020'de yayımlanan bir başka araştırmada da uzmanlar 30 yıl boyunca 300.000 ağacı takip ederek, geçmişe kıyasla daha az karbondioksit tükettiklerini keşfettiler.

Ancak uydu görüntüleri bulutlu havalarda net sonuçlar vermiyor, ağaç takipleri ise çok geniş bir bölge olan Amazon havzasının oldukça sınırlı bir kesimiyle ilgili kesin veri sağlıyor. Dolayısıyla son araştırmadan elde edilen ölçümlerin değerlerinin geçmişe kıyasla çok daha isabetli olduğunu söylemek mümkün.