BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Dünya dün bu fotoğrafı konuştu

Neve Şalom Sinagogu'nu, patlamadan hemen sonra girip görüntüleyen fotoğraf sanatçısı Alp Sime yaşadığı dehşet dolu dakikaları Milliyet Gazetesi'ne yazdı.

Abone ol

İşte Alp Sime'nin Milliyet Gazetesi'nde yazdığı o korkunç anlar: Makinemin arkasına saklanan fotoğrafçılardanım. Görev hissi insana saçma sapan şeyler yaptırabiliyor. Aynı zamanda gereksiz bir cesaret veriyor. Vizör sanki duyguları ve gerçeği perdeliyor. Belki de bu yüzden olaylarda birçok fotoğrafçı hayatını kaybediyor. Görüntüler hâlâ kafamda, fakat bir şey hissedemiyorum. Fotoğraftaki kadın son nefesini alıp veriyordu. Ancak sizin tek düşünebildiğiniz, bir dikdörtgenin içine nasıl sığdırabileceğiniz. Fakat gözümden indirdiğim an, acı çekmeden, çabuk ölmesini istiyordum. Bir insan, hayatımda ilk kez gözümün önünde can veriyordu. Dışarı fırlayan iç organlarını örtmek için kapatılan gazete, son soluklarla havalanıyordu. Birkaç saniye sonra kadın da, onu örten gazeteler de hareketsizdi. Gözleri terörün dehşetiyle, belki de yaşayamadıklarının pişmanlığıyla açık kalmıştı. İçerisi daha güvenliydi Sinagoga girerken acele ettim, çünkü bomba dışarıda patlamıştı. O sırada sinagog bence sokaktan daha güvenliydi. Girer girmez, solda yerden kaldırmaya uğraştıkları yaralıyı çektim. Sonra yerdeki kipaları. Dua edilen yerde çok az hasar vardı. Üst kata çıktım. Oturan adamı gördüğümde sırtı bana dönüktü. Yaşayan biriyle karşılaştığım için heyecanlandım. Yanına koştum. Suratını görünce aşağıdan yardım istedim. Elleri açık, dua ediyor gibiydi. O an nereden aklıma geldiyse, "Acaba Museviler de avuçlarını iki yana açarak dua eder mi?" diye düşündüm. Yoksa karşımdaki kişi Müslüman mıydı? Beni görünce "Ne oldu" diye mırıldandı. Şokun etkisiyle olsa gerek, sakindi Ben olay yerine 20 - 25 dakika sonra ulaşmıştım. Düşünüyorum da, demek ki o kişi olaydan sonra girdiği şokla öylece kalakalmış ve insanlar can derdinden olsa, "İçeride kimse kalmış mı?" diye çıkıp bakmayı akıl etmemişti. Sakinleştirici bir şeyler söyledim. Ama adam şokun etkisiyle olsa gerek, garip bir şekilde, çok sakindi. Dokunmak istedim, ancak başkası olmadan neyin doğru olduğunu, ne yapılması gerektiğini bilmediğim için uzak durmayı tercih ettim. Ancak kendimle baş başa kaldığım an ilk aklıma gelen, kesinlikle bir ilk yardım prosedürünü öğrenmem gerektiği oldu. Çağrım üzerine yardıma gelip de yaralının yüzünü görenler bir anda dondu. Kendilerini toparlamaları için sesimi yükselttim. Ben sol koluna, bir başkası sağ koluna girerek, diğer bir kişi de bacaklarından tutarak taşımaya çalıştık. Ancak çok ağırdı. Sanki gördüklerim gücümü almıştı. Sedye olmadığı için yaralıyı kopan bir kapının üzerinde taşıdık. Bastığımız zemin de yürümemizi zorlaştırıyordu. Gözleri görecek mi? Bu kişiye ne olduğunu bilmek ve yeniden görmek istiyorum. Kör olup olmadığını merak ediyorum. Çünkü gözleri hiç görünmüyordu. Hayatta kalırsa estetik ameliyat olacak mı? Ameliyatla düzelir mi? Ameliyat masraflarını kim karşılayacak? Haber fotoğrafçısı olmadığım için etik bir durumla ilk defa karşı karşıya kalıyordum. O an sadece fotoğraf çekmeye çalıştığım için düşünemedim, ama şu an etik açıdan kendimi sorguluyorum. Beni avutan şey, bu fotoğrafın bütün dünyada yayımlanacak ve terörün kanlı yüzünü gösterecek olması. Alp Sime kimdir? Fotoğraf sanatçısı Alp Sime 1970'te İstanbul'da doğdu. Boston Üniversitesi Film Fotoğraf Bölümü'nü bitirdi. 1997'de İstanbul'a döndü. 1989'dan beri fotoğraf çeken ve makinesini yanından hiç ayırmayan Sime, siyah - beyaz çalışıyor. Sime adını, Harbiye'deki Ramora El Turko Sanat Galerisi'nde 2001'de açılan "Ramora" (Büyük balıkların göğsüne yapışan küçük balıklar) sergisiyle duyurdu.