Babacan, 8.5 milyar dolarlık ABD kredisinin 2004 finansman programından olmadığını belirtti.
Abone olDevlet Bakanı Ali Babacan, 8.5 milyar dolarlık ABD kredisinin 2004 finansman programından olmadığını belirterek, bu yıl ortasında 2005 ve sonrası ile ilgili rakamların kesinleşeceğini ve kredinin kullanımı ile ilgili nihai kararın kısa süre içinde verileceğini söyledi. Devlet Bakanı Ali Babacan, Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakçı ve Dünya Bankası Türkiye Direktörü Andrew Vorkink ile birlikte Hazine Müsteşarlığı'nda bir basın toplantısı düzenledi. Ekonomide elde edilen başarı ve olumlu seyrin, makroekonomik göstergelerdeki iyileşmeden ibaret kalmadığını, daha derinlere inildiğini ve kronik sorunların kaynaklarının kurutulmasına ağırlık verildiğini anlatan Babacan, Türk ekonomisi için en önemli gelişmenin, yaşanan olumlu gelişmelerin kalıcı kılınması ve ekonominin sağlam temellere oturtulması olduğunu kaydetti. Bunu sağlamak amacıyla yapısal reformlar konusu üzerinde hassasiyetle durulduğunu anlatan Babacan, bu alanda önemli adımlar atıldığını kaydetti. Babacan, Türk ekonomisinin 2003 yılında ve 2004 yılının ilk aylarında iç ve dış siyasi gelişmelere ve küresel dalgalanmalara karşı direnç göstermiş olmasının altında bu yapısal reformları yattığını vurguladı. Türkiye'nin yapısal reform programının Dünya Bankası tarafından yakından izlendiğini ve desteklendiğini kaydeden Babacan, Dünya Bankası ile 2004-2006 döneminde yürütülmesi öngörülen 4.5 milyar dolar tutarındaki Ülke Destek Stratejisi Programı çerçevesinde ilk yapısal uyum kredisi olan Program Amaçlı Mali ve Kamu Sektörü Uyum Kredisine ilişkin müzakerelerinin tamamlandığını kaydetti. Babacan, ilgili belgelerin dün akşam 23.15'te imzalandığını kaydetti. 1 milyar dolarlık kredinin 4 yılı ödemesiz 17 yıl vadeli, faiz oranının libor artı 0.50 olduğunu belirten Babacan, kredinin 500 milyon dolarlık ilk diliminin önümüzdeki ay Dünya Bankası Yürütme Kurulu'nda ele alınacağını ve serbest bırakılacağını ifade etti. Babacan, kredinin kamu ve mali sektörde yürütülmekte olan reformların desteklenmesini hedeflediğini vurguladı. Bu kredinin alınmış olmasının, bu alandaki yapısal refomların tamamlandığını ve gerekli adımların atıldığını gösterdiğini belirten Babacan, kredinin sembolik değerinin, rakamsal boyutunun çok daha ötesinde olduğunu söyledi. Kamu kesimindeki yapısal reformlara ilişkin bilgi veren Babacan, önümüzdeki döneme ilişkin kamu kesimindeki reform çalışmalarının ise gelir idaresinin güçlendirilmesi, kayıtdışı ekonominin kontrol altına alınması, harcamalarda etkinliğin daha da artırılması ve sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulması konuları üzerinde yoğunlaşacağını bildirdi. 2002 yılında faiz dışı fazlada sapma yaşandığına dikkat çeken Babacan, 2003 yılında ise ulaşılan faiz dışı fazlanın yüzde 6.2 olduğunu belirtti. Bu hedefin tutturulmasının bir siyasi irade gerektirdiğini vurgulayan Babacan, güçlü bir siyasi irade olmadan böyle yüksek bir faiz dışı fazlayı tutturmanın hayalden öteye geçemeyeceğini kaydetti. Babacan, 2004 yılının ilk 4 ayında konsolide bütçede elde edilen faiz dışı fazlanın, hedefin biraz üzerinde olduğuna işaret ederek yılsonu hedeflerine ulaşılmasında herhangi bir sorun gözükmediğini söyledi. Türkiye'nin kamu borç stokunun düştüğünü ancak düşmeye devam etmesi gerektiğini dile getiren Babacan, Bunu sağlayabilecek faiz dışı fazlanın yüksek bir rakam olduğunu vurguladı. Babacan, mali sektörle ilgili hedeflere de değindi. Sağlıklı bir makro ekonomik yapının ancak sağlıklı bir mali sektörle mümkün olabileceğine işaret eden Babacan, bu çerçevede yapılan düzenlemeleri anlattı. Bankacılık Kanunu ile ilgili çalışmaların BDDK tarafından son aşamaya getirildiğini söyleyen Babacan, kamu bankalarının kar eder hale geldiğini ifade etti. Babacan, Ziraat Bankası'nın Hazine'ye devrettiği rakamın 1 katrilyon lira olduğunu hatırlattı. Türkiye'nin uzun vadeli hedefleri bulunduğunu kaydeden Babacan, bu hedeflere ulaşmak, 5-10 sene sonrasını planlayarak hareket etmek zorunda olduklarını söyledi. Yapısal reformları hayata geçirirken uluslararası kurumların bilgi ve tecrübelerine güvendiklerini ve bu birikimlerle Türkiye gerçeklerini hamur ettiklerini anlatan Babacan, uygulamadaki başarıda bu yaklaşımın payının büyük olduğunu vurguladı. Türk ekonomisinin ciddi ve sağlıklı bir dönüşümü yaşadığına işaret eden Babacan, bu dönüşümün makroekonomik göstergelerde net olarak görüldüğünü ama asıl dönüşümün yapısal reformlarla gerçekleştiğini dile getirdi. Dünya Bankası Türkiye Direktörü Vorkink ise Türkiye'ye verdikleri kredinin, orta ve uzun vadedeki hedefler açısından çok geniş bir kapsama sahip olduğunu söyledi. Bankacılık sisteminin güçlendirilmesinin, ekonominin istikrara kavuşturulması açısından büyük önem taşıdığına dikkat çeken Babacan, kamu bankalarının özelleştirilmesinin önemine değindi. Kredinin gelecekte Türkiye'ye çok fazla getirisi olacağını da savunan Vorkink, programın Türkiye'ye sürekli büyüme ve makro ekonomik açıdan sürekli istikrar için katkı sağlayacağını söyledi. Vorkink, bankacılık standartları açısından Türkiye'nin AB standartını yakalamasına da bu programla katkı sağlanacağını anlattı. 1 milyar Dolarlık bu kredinin, Türkiye'nin reformlar açısından attığı adımları bir göstergesi olduğunu ifade eden Vorkink, Türk Hükümeti'nin sadece yapısal reformları projelendirmekle kalmadığını, bunları uygulamadaki kararlılığını da gösterdiğini ifade etti. Bu kredinin, Dünya Bankası'nın Türk ekonomisine güveninin de bir göstergesi olduğunu vurgulayan Vorkink, kredi onaylandığında Dünya Bankası tarafından bu yıl içinde verilmiş en büyük kredi olacağını söyledi. Açıklamaların ardından Babacan ve Vorkink, basın mensuplarının sorularını cevapladı. Kredi anlaşmasının neden gece geç bir saatte imzalandığının sorulması üzerine Babacan, çalışma saatleri olarak gece gündüz ayırdetmediklerini, işleri bitene kadar çalıştıklarını söyledi. Kredinin ikinci diliminin ne zaman serbest bırakılacağı sorusu üzerine Babacan, ikinci dilim için atılacak bazı adımlar bulunduğunu, bu yıl sonu itibariyle ikinci dilimin de serbest bırakılmasını beklediklerini söyledi. Bu kredinin bir program kredisi olduğunu dile getiren Babacan, kredinin ekonomik programın tümünü finanse etmeye yönelik olduğunu, spesifik olarak belli alanlarla kullanılmasının sözkonusu olmadığını ifade etti. Kredinin ikinci diliminin serbest bırakılması için atılacak adımların sorulması üzerine Babacan, tarımsal desteklerle ilgili çerçeve yasanın tamamlanması, Bankacılık Yasa Tasarısı'nın yasalaşması, Halk Bankası ve Ziraat Bankası ile ilgili yol haritasının netleşmesi, vergiyle ilgili adımların atılması gerektiğini açıkladı. Babacan, bunların Dünya Bankası perspektifinden ele alındığını da hatırlattı. Türkiye'nin yüzde 6.5'lik faiz dışı fazlayı aşağı çekmesi için kamu borç stokunun, GSMH'ya oranının ne olması gerektiği sorusu üzerine Babacan, kamu borç stokunun GSMH'ya oranının düşmesi gerektiğine işaret etti. Japonya'da bu rakamın yüzde 30 olduğunu bildiren Babacan, Türkiye'de ise bu yıl itibariyle yüzde 71 olarak gerçekleştiğini ifade etti. Bu oranın bir iki yıl içinde en az yüzde 60'a düşmesi gerektiğini belirten Babacan, ideal olan oranın ise yüzde 50'nin altı olduğunu söyledi. Babacan, 'Irak' halkına yönelik saldırılara rağmen halen 8.5 milyar Dolarlık krediyi kullanmayı düşünüyor musunuz?' sorusuna ise şöyle karşılık verdi: "Kredinin amaçlarından biri de Türkiye'nin ekonomik kalkınmasına destek vermektir. Bu kredi bütçelendirilmiştir. Bu yüzde Eylül 2005'ten sonra kullanılamayacağına dair madde geçerli değildir. Bütçeleştirildiği için ucu açıktır. Daha önce bu krediyi ilelebet bekletemeyeceğimizi söyledim. Çok uzun süre beklememiz halinde zaten bütçe açıkları bulunan ABD, bu parayı kendisi kullanmak isteyebilir. 2004 yılı finansman programında buna ihtiyaç duymadığımız görüldü. Bu yılın ortalarında 2005 ve sonrası ile ilgili rakamlar kesinleşecek. Dolayısıyla kredinin kullanımına kısa bir süre sonra karar vereceğiz. İhtiyaç yokken bu krediyi kullanıp da faiz ödemeye başlamak akılcı bir yaklaşım değil. Hazinenin finansman ihtiyacı çerçevesinde verilecek bir karar. Kısa bir süre sonra kredi metni ile ilgili de ortak bir noktada buluşuruz ve bir karar veririz." 'ABD kredisi politik temelli bir krediydi. Irak'ta yapılan işkencelerin fotoğraflarını gördüğünüzde iyi ki almamışız dediniz mi?' sorusu üzerine Babacan, bunun teknik bir konu olduğunu, farklı boyutlara çekilmemesi gerektiğini ifade etti. Babacan, ABD kredisi ile IMF kredisinin 2005 yılından sonra birbiriyle yer değiştirmesinin sözkonusu olup olmayacağı sorusu üzerine ise bütün bu konuların geniş bir çerçevede değerlendirildiğini, bir kaç ay içinde ne yapacaklarına karar vereceklerini söyledi. Dünya Bankası Türkiye Direktörü Vorkink ise Türkiye'nin bugüne kadarki reformlarını yeterli görüp görmedikleri sorusu üzerine verilen kredinin, Türkiye'nin bugüne kadarki reformları başarıyla gerçekleştirdiğini gösterdiğini, bir sonraki dilimin serbest bırakılması için daha fazla adım atılması gerektiğini söyledi. İkinci dilimin önümüzdeki sonbaharda serbest bırakılabileceğini kaydeden Vorkink, bunun, reformlarda yaşanan ilerlemeye bağlı olacağını vurguladı. 3 yıllık ülke yardım programı dahilinde önümüzdeki 12 aylık dönemde Türkiye'ye 1.5 milyar Dolarlık daha destek sağlayacaklarını dile getiren Vorkink, reformlarla ilgili gerçeklerin herkesin görebileceği kadar ortada olduğunu belirtti. Vorkink, bu kredilerin sözlere değil faaliyetlere dayalı olarak verilen krediler olduğunu kaydetti. Devlet Bakanı Babacan, Vorkink'in sözlerine bir ekleme yapmak istediğini belirterek, "Başbakanımız bize her zaman orta sahada top dolaştırmayın, gol atın der. Şu anda bir gol daha atılmış oldu. Tabi bu gol Dünya Bankası'na değil Türk ekonomisinin kronik sorunlarına atılan bir goldür" dedi.