Şiddet ve nefret alabildiğine. Kutuplaşma yeniden hortladı. İşte bu ortamda Can Dündar yazdı.
Abone olŞiddet sarmalı yeniden yükseliyor. Uzlaşma ve diyalog yerini kutuplaşmaya bırakıyor. Milliyet yazarı Can Dündar bu ortamda Bir arada yaşamaktan bıktık mı? diye soruyor.
Yazı: Can Dündar
Kaynak: www.milliyet.com.tr
-Yarın öğleyin İstanbul'da Kadıköy İskele Meydanı'nda ÖDP'nin "bir arada yaşamı savunalım" mitingi var.
Miting için bilgi vermeye gelen arkadaşlarla, bu sorunun ne kadar can yakıcı haline geldiğini konuştuk.
Uzlaşma ve diyalog çağı olmasını beklediğimiz asrımız, tersine, giderek ayrışmanın, kutuplaşmanın, tahammülsüzlüğün yüzyılı haline geliyor.
Son Diyarbakır gezimde Güneydoğu'yu "bir arada yaşam" konusunda yıllardır olmadığı kadar umutsuz gördüm. Silahlı çatışmaların en yoğun olduğu dönemde bile hâlâ aklını başında tutabilenler arasında Türk-Kürt ayırt etmeksizin çözüm yönünde bir ortak irade vardı.
"Hepimiz kardeşiz" türküsü tarihi bir gerçek olarak dillerdeydi.
Şimdi ise, bir savaş sonrasının umudu yerine, "Böyle de olmayacak" hayal kırıklığı var insanlarda...
Bölgede yaşayanlar, giderek umudu kestikleri Ankara yerine gözünü, kulağını güneye, yeni kurulan devlete çeviriyor.
* * *
Bir arada yaşam konusunda bir başka isteksizlik alameti, kendini "Batılı" olarak tanımlayanlar ile "Müslümanlar" arasında gözleniyor.
Dün yayımlanan bir araştırma, tüm dünyada bu iki kesim arasındaki uçurumun büyüdüğünü belgeliyor.
Müslümanlar Batılıları "küstah ve şiddet eğilimli" görmeye, Batılılar ise Müslümanları "potansiyel terörist" farz etmeye her zamankinden daha yatkın görünüyor.
Türkiye'de ise Hıristiyanlar ve Yahudilere dair olumsuz önyargıların diğer Müslüman ülkelerin bile önüne geçtiği ortaya çıkıyor.
* * *
Işık Üniversitesi Rektörü Prof. Ersin Kalaycıoğlu ile Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Ali Çarkoğlu'nun yaptığı "Sosyal Tercihler Araştırması" da kimi tahammülsüzlük alametleri taşıyor.
Toplumun çoğunluğu ramazanda lokantaların iftar
saatine kadar kapalı olmasını onaylıyor.
Kızının Müslüman olmayan biriyle evliliğine karşı çıkıyor.
Her üç kişiden biri lise çağındaki kız ve erkek öğrencilerin aynı sınıflarda okumalarını onaylamıyor.
* * *
Oysa bunlar Türkiye'nin asırlık mücadeleler sonucu elde ettiği önemli kazanımlar:
Zorda kaldıklarında Yahudilere kapılarını açmak...
Ortak mazinin, yaygın komşuluk ilişkilerinin, kız alıp vermelerin yarattığı sağlam zemin sayesinde savaş koşullarında bile Kürtlerle Türkleri bir arada yaşatabilmiş olmak...
Batılılaşmayla Müslüman bir toplum olmayı eşsiz bir modelde başarıyla harmanlayabilmek...
Batılılardaki Müslüman fobisini, Müslümanlardaki Batılı alerjisini "Batılı Müslüman" bir görüntüyle silebilmek...
Derin önyargılara rağmen "Yabancı Damat" dizisini keyifle izleyebilmek...
Asırlık kaçgöçü bir kuşakta aşıp kızlarla erkekleri aynı sıralarda buluşturabilmek...
* * *
Türkiye, bu hasletleri sayesinde Doğu'sundan farklı, Batı'sında itibarlı bir ülke haline gelmişti.
Bunları yitirirse ne Doğu'sundan farkı ne Batı'da itibarı kalacaktır.
Daha da önemlisi, tarihin paletinde karılmış emsalsiz renklerle işlenen bu ebru dağıtılmaya kalkışılırsa, bu, çok ağır bedellere mal olacaktır.
O yüzden bir arada yaşamı savunmak ve elbette bunun kalıcı koşullarını yaratmak, herkesin, her kesimin acil ve öncelikli gündemi olmak zorundadır.