Dün de ittiniz, bugün hala itsiniz!
Onlar istediğine hakaret yağdırabilir, istedikleri inanca ve kutsala dilediği şekilde küfredebilir, dilediğini dilediği gibi linç edebilirdi.
Sosyal medyada iki gündür iki büyük sanatçının linç edilme
girişimine tanıklık ediyoruz.
Bunlardan biri Mazhar Alanson...
"Atatürk'ü de seviyorum ama Peygamberime de
aşığım" dediği hedef tahtasına konuldu
Alanson...
Lafa gelince düşünce özgürlüğünden, hak ve özgürlüklerden bahseden
ne kadar sahtekâr varsa, hepsi toplu halde saldırıyor.
Niye?
"Peygamber" sözü kendilerinde alerji yapıyor
da ondan. Sanat camiasından böyle gerçekçi ve samimi açıklama
duymadıkları için, haliyle kuduruyorlar.
Oysa bu sözlerin inançlı ya da inançsız, taraflı ya da tarafsız,
laik ya da dindar olan herkesi ama herkesi mutlu etmesi
gerekiyor.
Alanson, "Atatürk'e sevmiyorum" dese,
gelen tepkileri anlarım. Aksine, "Atatürk'ü seviyorum
ama peygamberime aşığım" diyor.
Tepki çeken bir diğer sanatçı ise Bülent Ortaçgil...
Onun suçu da "Başkan yüzde 52 ile seçimi
kazandı" demesi. Yani ülkenin son seçimde ortaya
koyduğu iradeyi dile getirmesi.
Vay sen misin bunu diyen?
Kendinden başkasını yok sayan azgın azınlık, tamamen gerçeklerden
oluşan bu bir satırlık cümleye tahammül edemiyor. Sadece
samimi düşüncesini ortaya koyan iki sanatçıyı, sosyal medyada linçe
tabi tutuyor.
Yıllar yılı demokrasi deyip demokratik davranmadılar. Laiklik
deyip, laikliğin kaymağını yediler. İnsan hakları deyip kendileri
gibi düşünmeyen insanların haklarına tecavüz ettiler. İnanç
özgürlüğü deyip tüm inançlar içinde sadece İslam'a
saldırdılar.
Onlara her şey serbestti...
Onlar istediğine hakaret yağdırabilir. Onlar istedikleri inanca ve kutsala dilediği şekilde küfredebilir. Onlar dilediğini dilediği gibi linç edebilirdi.
Bunda hiçbir sorun yoktu.
60'lı yıllarda yaptıkları darbe sayesinde milletle askerin arasını
açtılar. 70'li yıllarda kardeşi kardeşe kırdırarak sağ ve sol
kesimleri birbirine düşman ettiler. 90'lı yıllarda başörtülü ile
başörtüsüzü birbirine düşürerek bir başka bloklaşma
oluşturdular.
2000'li yıllarda tek suçları Erdoğan'a inanmak ve ona oy vermek
olan milletin büyük bir kesimine "Makarnacı,
kömürcü, göbeğini kaşıyan adam, g.t kılı
diyerek" küfürler, hakaretler yağdırdılar.
Ne zamanki yok saydıkları ve çoğu zaman ortadan kaldırdıkları
kesimler başını kaldırıp, "Yeter
artık" demeye başladı. İşte o
zaman "Bakın, bakın ülke nasıl da
kutuplaşıyor" demeye başladılar.
Hem koca ülkeyi bilerek ve isteyerek kutuplaştırdılar, hem
de "Ülke kutuplaşıyor" diye feveran
ettiler.
Onlar bu namussuzluğu, bu haysiyetsizliği yapınca sorun olmuyor.
Ama Erdoğan ağzını açıp onların küfür ve hakaretlerine cevap
verince, ülke kutuplaşmış oluyor.
Çünkü kendilerinden başka kutba yaşam hakkı tanımak istemiyorlar.
Kendileri gibi düşünmeyen, kendileri gibi yaşamayan kesimlere
hakareti ve zulmü hak olarak görüyorlar.
Merhum Muhsin Yazıcıoğlu vakti zamanında bunları tarif
ederken,
"Yıllarca bu milleti karanlığa ittiniz.
40'larda 60'larda 80'lerde karanlığa ittiniz.
Dün de ittiniz, bugün hala
itsiniz" demiş.
Ne de güzel tarif etmiş!