BIST 9.660
DOLAR 34,57
EURO 36,31
ALTIN 2.919,96

Dün de ittiniz, bugün hala itsiniz!

Onlar istediğine hakaret yağdırabilir, istedikleri inanca ve kutsala dilediği şekilde küfredebilir, dilediğini dilediği gibi linç edebilirdi.

Sosyal medyada iki gündür iki büyük sanatçının linç edilme girişimine tanıklık ediyoruz. 

Bunlardan biri Mazhar Alanson...

"Atatürk'ü de seviyorum ama Peygamberime de aşığım" dediği hedef tahtasına konuldu Alanson... 

Lafa gelince düşünce özgürlüğünden, hak ve özgürlüklerden bahseden ne kadar sahtekâr varsa, hepsi toplu halde saldırıyor.

Niye?

"Peygamber" sözü kendilerinde alerji yapıyor da ondan. Sanat camiasından böyle gerçekçi ve samimi açıklama duymadıkları için, haliyle kuduruyorlar.

Oysa bu sözlerin inançlı ya da inançsız, taraflı ya da tarafsız, laik ya da dindar olan herkesi ama herkesi mutlu etmesi gerekiyor. 

Alanson, "Atatürk'e sevmiyorum" dese, gelen tepkileri anlarım. Aksine, "Atatürk'ü seviyorum ama peygamberime aşığım" diyor. 

Tepki çeken bir diğer sanatçı ise Bülent Ortaçgil...

Onun suçu da "Başkan yüzde 52 ile seçimi kazandı" demesi. Yani ülkenin son seçimde ortaya koyduğu iradeyi dile getirmesi.

Vay sen misin bunu diyen? 

Kendinden başkasını yok sayan azgın azınlık, tamamen gerçeklerden oluşan bu bir satırlık cümleye tahammül edemiyor. Sadece samimi düşüncesini ortaya koyan iki sanatçıyı, sosyal medyada linçe tabi tutuyor. 

Yıllar yılı demokrasi deyip demokratik davranmadılar. Laiklik deyip, laikliğin kaymağını yediler. İnsan hakları deyip kendileri gibi düşünmeyen insanların haklarına tecavüz ettiler.  İnanç özgürlüğü deyip tüm inançlar içinde sadece İslam'a saldırdılar. 

Onlara her şey serbestti...

Onlar istediğine hakaret yağdırabilir. Onlar istedikleri inanca ve kutsala dilediği şekilde küfredebilir. Onlar dilediğini dilediği gibi linç edebilirdi. 

Bunda hiçbir sorun yoktu.

60'lı yıllarda yaptıkları darbe sayesinde milletle askerin arasını açtılar. 70'li yıllarda kardeşi kardeşe kırdırarak sağ ve sol kesimleri birbirine düşman ettiler. 90'lı yıllarda başörtülü ile başörtüsüzü birbirine düşürerek bir başka bloklaşma oluşturdular.

2000'li yıllarda tek suçları Erdoğan'a inanmak ve ona oy vermek olan milletin büyük bir kesimine "Makarnacı, kömürcü, göbeğini kaşıyan adam, g.t kılı diyerek" küfürler, hakaretler yağdırdılar. 

Ne zamanki yok saydıkları ve çoğu zaman ortadan kaldırdıkları kesimler başını kaldırıp, "Yeter artık" demeye başladı. İşte o zaman "Bakın, bakın ülke nasıl da kutuplaşıyor" demeye başladılar. 

Hem koca ülkeyi bilerek ve isteyerek kutuplaştırdılar, hem de "Ülke kutuplaşıyor" diye feveran ettiler.

Onlar bu namussuzluğu, bu haysiyetsizliği yapınca sorun olmuyor. Ama Erdoğan ağzını açıp onların küfür ve hakaretlerine cevap verince, ülke kutuplaşmış oluyor. 

Çünkü kendilerinden başka kutba yaşam hakkı tanımak istemiyorlar. Kendileri gibi düşünmeyen, kendileri gibi yaşamayan kesimlere hakareti ve zulmü hak olarak görüyorlar.

Merhum Muhsin Yazıcıoğlu vakti zamanında bunları tarif ederken, 

"Yıllarca bu milleti karanlığa ittiniz.
40'larda 60'larda 80'lerde karanlığa ittiniz.
Dün de ittiniz, bugün hala itsiniz" demiş.

Ne de güzel tarif etmiş!