Ekrem Dumanlı yazısında gazetecilerin çoğunun bir siyasi isim hariç Eski Başbakan Ecevit'ten yana olduklarını yazdı. Dumanlı kimin vatansever olduğunu soruyor...
Abone olZaman Gazetesi'nde Ekrem Dumanlı köşe yazısında Eski Başbakan Ecevit'in, Vahdettin ile ilgili yaptığı açıklamayı kaleme aldı ve ve aslında bir siyasi polemiğe de ortam hazırladı. Dumanlı yazısında diyor:
Yazı: Ekrem Dumanlı
Kaynak:
Vatanseverlik-hıyanet ve sıkıcı polemikler
Eski başbakan Bülent Ecevit, “Vahdettin hain değildi” deyince kıyamet koptu. Birileri neredeyse Ecevit’i dar ağacına gönderecek.
Sonuçta Bülent Bey, profesyonel bir tarihçi değil, okuma birikimlerinden yola çıkarak vardığı sonucu söylüyor. Aslında bu sonuç ne tarihi bağlar, ne tarihçileri. Dolayısıyla hezeyana varan tepkiler lüzumsuz.
Ecevit’in Vahdettin açıklaması üzerine gazeteler (özellikle Hürriyet ve Milliyet) tarihçilerin görüşüne başvurdu. Hayret; neredeyse bütün tarihçiler ve tarihe yakınlığı ile bilinen aydınlar (Mete Tunçay, Yılmaz Öztuna, M. Kemal Öke, İlber Ortaylı, Reşat Kaynar, Murat Bardakçı) Ecevit gibi düşünüyordu...
Tek bir istisna vardı: Eski cumhurbaşkanı Süleyman Demirel. Süleyman Bey de profesyonel bir tarihçi değildi; ancak nedense Ecevit’in sözlerine bir hayli içerlemişti. Hürriyet’in Genel Yayın Yönetmeni’ni bizzat arayarak sitemde bulunmuştu. Süleyman Bey, “Türkiye, böyle bir beyanı kaldıracak durumda değildir.” diyordu. Tuhaf! Cumhuriyetimiz kurulalı 80 küsur sene olmuş, Türk halkı cumhuriyeti özümsemiş, demokrasiye yelken açmış, Avrupa Birliği kapısına dayanmış... Olsun, Demirel’e göre hâlâ “kaldırılamayacak beyanlar” var bu ülkede. Demirel’in tepkisini “yadırgamadım” cümlesiyle savuşturdu Bülent Bey. Oysa yadırganacak bir tepkiydi.
Ecevit’in açıklamasında ilginç bir ayrıntı var; esas bunun üzerinde durmak gerekiyor. Bülent Bey, son padişahın birçok özelliğini takdirle yâd ediyor; ancak asıl altını çizdiği nokta şu: “Vahdettin ülkeyi terk ederken yanında servet götürmüyor. Sessizce ülkeyi terk ediyor.” Bülent Bey’in hayat tarzını bilenler için bu ayrıntı önemli. Çünkü Vahdettin istese hem aile servetinden hem de devlet kesesinden istediğini alırdı...
“Vatanseverlik” ve “ihanet” kavramlarını belki bu açıdan bir daha düşünmek gerekiyor. Sadece dile vuran vatan sevgisi, inandırıcılıktan uzak oluyor. Meydanları gümbürdete gümbürdete söylenen ve “vatan, millet, Sakarya” üzerine odaklanan epik sözler, hayatta karşılığını bulamayınca derin bir boşluğa yuvarlanıyor.
Vatanseverlik ülkeye katma değer sağlamaktan geçiyor. Terazinin bir kefesinde üretim, eğitim, insan gibi değerler dururken, diğerinde laf, vaat, mübalağa olunca, vatanseverliğin ibresi icraata dönüyor, kuru lafa değil.
Yolsuzluk, hortumculuk gibi suçlamaların ardı arkası kesilmiyor bu ülkede. Sistemin zekası, akla hayale gelmedik usullerle yapılan yolsuzluğun hesabını sormaya yetmiyor. Kanun boşluklarında cirit atıyor hortumculuk. “Şahsî menfaat temini” ile suçlanan insanların haddi hesabı yok. Bir de akrabasına, yakınına, tanıdığına vs. menfaatler temin edenler var. Siyaset ve ticaret üzerine kurulan köprüde yıllarca cambazlık yapanların aile fotoğrafları, her “temiz toplum” operasyonunda biraz daha sararıyor.
Aslolan, vatanseverlik kavramının kazandığı yeni anlamı yakalayabilmek. Bülent Bey’in Vahdettin hakkında söyledikleri neticede şahsî bir kanaatidir. Haklı da olabilir, haksız da. Eski bir başbakana “kapa çeneni” dercesine baskı yapmak, en hafif tabirle kabalıktır. Ayrıca söyledikleri, Bülent Ecevit’in Atatürkçülüğüne de gölge düşürmez. Halkın nazarında Mustafa Kemal’in müstesna yeri de bellidir; herhangi bir açıklamayla ona kimse zarar veremez. Bu kadar paniğe gerek yok.
Kaybetmenin telaşıyla yeni krizler arayanlar, Ecevit’in söylediklerini cana minnet bilip ülkeyi yeni bir polemiğin içine atmak; ve bu arada kendisini unutturmak isteyebilir. Belki de akıllıca bir taktiktir bu. Ne var ki 28 Şubat’ı görmüş, “post-modern darbe” sonrası oluşan menfaat ilişkilerini müşahede etmiş, 2001 ekonomik krizinde çöküşleri seyretmiş halkımızın vatanseverlik ölçüsünün değiştiğini görmekte fayda var. Bir tarafta ülkeyi terk ederken yanına altı asır dünyaya hükmeden ailesinden kalma servete bile tenezzül etmeyen bir adam; diğer tarafta son üç-beş yılda yapılan operasyonlarda bütün aile fertleriyle ayrı bir tezgahın ortasında kaybolan adamlar. Gel de karar ver; kim vatansever?