BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Dumanlı Hürriyet ve Akşam'ı suçladı

Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, Hürriyet ve Akşam Gazetelerini eyyamcılık yapmakla suçladı. İşte Dumanlı'nın yazısının ayrıntıları;

Abone ol

Zaman Gazetesi Genel Yayın YÖnetmeni Ekrem Dumarlı, Akşam Gazetesi'ni eyyamcılıkla suçladı. Bugünkü "Aman dikkat!" başlıklı yazısında, önceki gün Hürriyet Gazetesi'nde dün de Akşam Gazetesi'nde yer alan haberlerle iki gazeteyi eyyamcılıkla suçladı. Dumanlı'nın bu yazısı çok ses getireceğe benziyor. İşte yazının detayları;

yazı: Ekrem Dumanlı
kaynak:

Aman dikkat!

Bu ülkede hava ne zaman elektriklense, 27 Mayıs benzetmeleri, yakıştırmaları, imaları yapılır. Ne kadar ayıplanacak bir durum bu!


27 Mayıs darbesi, Türk tarihinin en büyük hatalarından biridir. Öyle ki darbe sonrasında yapılan günah çıkarmalara rağmen halk, darbecileri affetmedi. Bu millet, “Ben aslında Menderes’in asılmasını önlemek istedim; ancak...” diye başlayan hiçbir cümleye inanmadı ve 27 Mayıs mağdurlarının yıllar sonra düzenlenen cenaze törenine gösterdiği ihtiramla gerçek bir iade-i itibara imza attı... Önceki gün Hürriyet’in Teziç haberinde ilginç bir fotoğraf altı yazısı vardı. Cezaevindeki rektörü ziyaret sırasında YÖK Başkanı’nın, “Adnan Menderes de üniversitelerle karşı karşıya gelmişti” dediği naklediliyordu. Haber merkezimizde çalışan arkadaşlar Teziç’e bu cümlenin anlamını sormuş. YÖK Başkanı’nın çok net ve sert bir tavrıyla karşılaşmışlar. Başkan, “Ben hiçbir şekilde böyle bir cümle kullanmadım. Haberim yok. Aramızda böyle bir diyalog geçmedi. Adnan Menderes’in A’sını bile ağzıma almadım.” diyormuş. Haberin altında tecrübeli bir ismin (Faruk Bildirici) imzası var ve muhabir arkadaşımıza “haberimin arkasındayım” diyor. Ayıkla pirincin taşını! Vakıa, Teziç, daha önce de Milliyet’e verdiği bir mülakatta 60’lı yıllara gönderme yapmıştı; ancak o tartışmadan yeterince ders çıkardığını umuyordum.

Zor günlerin tehlikesi budur. Kim, kime, nerede, hangi şartlarda, ne söylemiş; bunları anlamak çok da kolay değildir. Bilgi kırıntıları, yorum sapmalarıyla bir araya gelince bazı tesadüfî hadiseler de senarize edilir kimi zaman. İlk başta saçma sapan bulunan iddialar, zamanla tartışılmaz gerçekmiş gibi kabul görür. Toplum hafızasını kirleten, millet vicdanını yaralayan gelişmelere rastlanır. Araya bir de “Sisler Bulvarı”nın palavracıları girdi mi, bir zaman sonra halüsinasyonlar bile gerçekmiş gibi algılanmaya başlanır...

Dün, Akşam Gazetesi’nde, üzerinde kocaman soru işareti bulunan bir haber yayınlandı. Bağdat Caddesi’nde çekilmiş fotoğrafta, askerî bir aracın üzerinde silahlı bir grup askeri selamlayan bir komutan görülüyordu. Başlık aynen şöyle: Göztepe Provası. Haberde “Günlerdir cami tartışmasıyla gündeme gelen Göztepe Parkı, bu kez 29 Ekim provalarının başlangıç noktası oldu” deniyor. Olayı iyice dramatize etmek için olsa gerek, balkona çıkmış bir hanımefendinin fotoğrafını basmış gazete. Yazı işleri, fotoğrafın içine “Cadde üzerinde oturanlar dün sabah askerî birliklerin geçit töreni ve marşlarla uyandı” notunu düşmüş. Gerçi üstteki fotoğrafın üzerine “Bağdat Caddesi 10.30” kaydı düşülmüş; ama olsun, vatandaşın o saatte askerî marşlarla uyanması gerekiyor demek ki. Daha ben sormadan haber merkezinden arkadaşlar hadisenin aslını faslını getirdi. Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk ile görüşmüşler. Onunla da yetinmeyip Kaymakam Kasım Esen’in kapısını çalmışlar. Alınan cevaplar aynı. Mesela Başkan aynen şöyle diyor: “20 yıldır tören böyle yapılıyor. Bu yıla özgü bir farklılık yok... Provalara her yıl olduğu gibi bu yıl da bir tabur asker katıldı. Bunun altında başka bir şey aramak anlamsız.”

Türkiye’deki gazetelerin kötü niyetli olduklarına inanmıyorum; en azından inanmak istemiyorum. Belki dikkatsizlik, belki haberi cazip hale getirmenin sebep olduğu telaş, belki yeterince araştırma yapma fırsatından yoksun olunması, belki yayın süresinin kısa olması...

Bütün iyi niyetli te’villerime rağmen düşünmeden de edemiyorum: Türkiye’deki gazete okurunun benim gibi her haberi soracağı kaynağı yok ki bilgiyi çapraz kontrollerden geçirebilsin. Zor dönemeçlerde kendine izbe mevkiler edinen çok olur. Onların fiskosları milletin geleceğini karartır çoğu kez. Medya bu fiskosçulara fırsat vermemeli. Yıllar sonra belli bir istikrar çizgisi yakalanmışken çok dikkatli olmak lazım çok; özellikle medyanın insan hayatını yakından etkilediği böyle günlerde...