Medyanın CHP Kurultayı'na yoğunlaşmasına rağmen, dış dünyadaki olaylara karşı ilgisizliğinden yakınan Ekrem Dumanlı, Zaman'ın iyi sınav verdiğini savundu.
Abone olMedyanın CHP Kurultayı'na yoğunlaştığı kadar dış dünyaya duyarsız kalmasından yakınan Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı, başlıklı yazısında kendi gazetesine tam not verdi. İşte Dumanlı'ya göre gazetelerin dış olaylardaki ufku:
- Geçenlerde Fehmi Koru, basının dış haberlere karşı ilgisizliğinden yakınıyordu. CHP kurultayına medyanın verdiği önemden hareket ediyor ve konuyu kurultaydan bir gün sonra yapılacak Irak seçimlerine getiriyordu. Diyordu ki: ‘Her iki olay da ülkemiz açısından hayati önemde, bu sebeple de yakından izlenmeyi hak ediyor; ancak CHP kurultayı yüzlerce gazeteci tarafından izlenecek iken Irak seçimleri böyle bir ilgiden mahrum... Bağdat’ta bir-iki ajans muhabiri dışında Türkiye’den gitme gazeteci yok.’
Türk medyasının genel yaklaşımı düşünüldüğünde Fehmi Bey’e hak vermemek mümkün değil; ancak bu konularda dikkatli yayıncıları da göz ardı etmemek gerekiyor. Diğer medya gruplarının ne yaptığını çok iyi bil(e)miyorum; fakat Zaman’ın Irak seçimlerini boş geçmediğini rahatlıkla söyleyebilirim. Okurlarımızın dikkatinden kaçmamıştır; Irak’taki seçimleri Zaman, olay yerine gönderdiği yetkin bir kadroyla takip etti. Sırf daha doğru bilgi alabilmek için Mısır Temsilcimiz Cumali Önal Irak’a kaydırıldı. Fotoğraf Servisi’mizin genç ve yetenekli muhabiri Kürşat Bayhan, seçim bölgelerine gönderildi. Birkaç defa ölümden dönen, yayın grubumuzdan arkadaşımız Murat Uçar zaten Irak’taydı ve özel önemine binaen Çetiner Çetin de Kuzey Irak’ın nabzını tutuyordu. Şunu çok açık söyleyebilirim ki Zaman yayın mutfağı Irak’a sevk ettiği kadrosu sayesinde en doğru bilgiye ulaşmak için hiçbir fedakarlıktan kaçınmadı; kaçınamazdı da. Birkaç gün önce bir gazetede ‘Filan yazarımız Irak’a girdi ve sizin için...’ ilanını görenler şaşırmış olmalı. Sanırım, birileri dönerken diğeri yeni gidiyorsa en azından biraz daha mütevazı olmak gerekiyor...
Konu sadece Irak seçimleri ile sınırlı değil
Mevzu sadece Irak mı? Hayır! Tsunami felaketini hatırlayınız lütfen. Daha hadise olur olmaz Çin’de görev yapan arkadaşımız Osman Erol, olay yerine hareketlendi. O yüzden Zaman okuru orijinal haberler ve izlenimleri okuma fırsatı buldu. Hadisenin vahameti ortaya çıkmaya başlayınca Kürşat Bayhan da olay yerine ulaştı ve her biri yürekleri dağlayan fotoğraflar gönderdi bize...
Ukrayna seçimlerini hatırlatmak isterim. Seçim ve sonrasında yaşanan gerilimi Moskova muhabirimiz Mirza Çetinkaya’nın yerinden izlenimleriyle takip ettik. Seçimler iptal edildi ve ikinci bir seçim yapıldı. Bu sefer de dış politika yazarımız Erhan Başyurt Ukrayna’daydı. En net haberleri, en güzel izlenimleri onun sayesinde okuduk.
Filistin seçimlerini boş geçmek mümkün mü? O seçimleri Türk basınından üç gazetecinin takip ettiğini Yenişafak’ta okudum. Gazeteye göre Soli Özel (Sabah), Hasan Cemal (Milliyet) ve Abdülhamit Bilici (Zaman) seçim bölgesine gitmiş ve gelişmeleri yerinden intikal ettirmişti. Dış Politika Editörümüz Bilici, Darfur’daki (Sudan) tarihî dönemeçte de Cumali Önal’ı olay yerine göndermiş ve gazetemiz hadiseyi bütün cepheleriyle okuyucuya yansıtmıştı.
‘Türk kamuoyunun ilgisi nispetinde yurtdışına muhabir gönderilir’ denebilir. Doğrudur; ancak son yıllarda hac ibadeti için gazetelerin genelde muhabir göndermediğini de izah etmek gerekir. Oysa 2 milyondan fazla Müslüman Arafat’ta bir araya geliyor. Yüz binden fazla Türk, kutsal topraklarda dinî vazifelerini ifa ediyor. Bu insanların yakınları Mekke’den, Medine’den gelecek en küçük bir bilgiye kilitlenmiş durumda. Ve hac haberleri havaalanındaki bir reklam tabelasına takılıp kalıyor. Sebep aynı: Magazin merakı ve kısır tartışmalara duyulan merak…
Yurtdışındaki olaylar ne zaman haber değeri taşır?
Türk basını Tayyip Erdoğan’ın başbakan olmasıyla başlayan yurtdışı gezilerine yoğun ilgi gösteriyor. Başbakan da bu gezilerin birini bitiriyor diğerini başlatıyor. Bu gezilere duyulan ilgi doğru, katılımın geniş olması sevindirici; ancak o gezilerde de öncelikli konular genellikle iç politikaya yönelik. Hatta bazen hadisenin magazin boyutu gezinin asıl maksadını bile unutturuyor. Okura sorulabilecek ‘Bu gezinin amacı neydi ve bunca diplomatik temasın sonucunda Türkiye ne kazandı ya da kazanamadı?’ diye sorsanız, haberlerdeki derin boşluğu görürsünüz…
İç haberler de önemli; ama...
İç haberlere, iç haberlerin de magazinel ayrıntısına kapılıp gitmek, medyamız için büyük bir tehlike; hele bu eğilim, bir ülkenin habercilik tarzı haline gelmişse! Bu tür durumlarda ülkenin kısır çekişmelerden kurtulup bölgesinde denge unsuru olması zordur. ‘Dünyada neler oluyor?’ sorusunun karşılığını basın aramıyorsa, ciddi bir problem yaşanıyor demektir. ‘Dünya vatandaşlığı’ gibi bir kavram dillerden düşmüyor. Ne var ki münhasıran dış haberlere sayfalar ayıran gazete sayısı bir elin parmaklarına ulaşamıyor. Daha acısı da şu: Zaten yurtiçinde ciddi bir haber ağı kurmamış, dolayısıyla ülke içi gündemi ajanslardan gelen haberlerle takibe mecbur kalmış gazeteler, televizyonlar yurtdışında haberci çalıştırmıyor.
Şunu çok açık söylemek gerekiyor: Gazetelerin dış haberleri, bir bakıma ufuk ölçümüdür. Gazetenin ufku nereye ulaşabiliyorsa, okura arz edilen ufuk turu, o kadar geniş bir alanı işaretliyor demektir. O yüzden elinizde tuttuğunuz bu gazete -pek çok önemli gazete gibi- Washington’da, Moskova’da, Brüksel’de, Kahire’de, Londra’da ve daha dünyanın pek çok önemli merkezinde muhabir çalıştırıyor. Orta Asya’da, Balkanlar’da, Uzakdoğu’da ve daha nice yerde meydana gelen her olaya direkt ulaşmak çok önemli…
Associated Press (AP), Reuters, Agence France Press (AFP) gibi dünya devi haber ajanslarına üye olunduğu halde dünyanın pek çok yerinde eleman istihdam etmenin ne anlamı olabilir, sorusu yöneltilebilir. Pek çok sebebi var. Bir kere iyi bir gazete (ya da TV) dünya haber ağından azami derecede istifade eder; ancak bu ağın esiri olamaz. Çünkü bazı olaylar, özel bir inceleme ve özgün bir yaklaşım gerektirebilir. Kaldı ki her olayın dünya haber ağına düşmesi de kimi zaman mümkün değil…
Bir de aksini düşünmek gerekiyor. Bir medya kuruluşu ne yurtiçinde ciddi bir haber kadrosu bulunduruyor ne yurtdışında. Bu durumda okur, nasıl olacak da özel bir bilgiye ulaşacak? Sistemli bir şekilde derinlikli haber verilemiyorsa gazete eksiktir… Habere yatırım yapmayan gazetelerin önündeki seçenekler sınırlı: Ya ‘kes-yapıştır’ zekasıyla nereden ne bulursa gazetesine basıp geçecek; ya da sağdan soldan duyduğu söylentileri abartarak sayfalarına taşıyacak.
Masa başı gazetecilik ufukları karartıyor
Masa başında hazırlanan gazetelerin okura bir ufuk açması beklenemez. Bırakın okurun dünyaya açılmasını, masa başı haberciliğin icbar ettiği atraksiyonlar yüzünden yanlış bilgi alması kaçınılmaz olur. Türk medyasının girdiği çıkmaz sokağın tarihçesine biraz da buradan bakmak gerekiyor.
‘Dış haberler her şeydir’ demiyorum; hatta ‘ille de dış haberler sayfası olmalı’ da demiyorum. ‘Yurtdışı haberlere sadece Zaman önem veriyor’ gibi bize yakışmayacak bir kibir içinde de değilim. Ayrıca iç haberler, ekonomi, kültür-sanat, spor gibi sayfaların önemli olduğu ortada. Zamanı geldikçe bu sayfalar üzerine de düşüncelerimizi paylaşırız; yalnız dış haberlerin aciliyeti olduğu ortada. Türk basını, Türkiye dışındaki olaylara bile magazin gözüyle bakıyor. Her gün özel bir şekilde bir-iki sayfasını ülke dışında yaşananlara ayıran kaç gazete kaldı, farkında mısınız?
Dileyen, bu meselelere hiç kafa yormaz, ülke içi kısır çekişmeler ya da dedikodularla oluşturulan yapay gerilim ve mutluluklarla gazeteciliğe devam eder. Ancak unutmamak gerekir ki kültür seviyesi sürekli yükselen okur kitlesi, önümüzdeki günlerde medyadan daha doyurucu ve daha ufuk açıcı bilgiler talep edecek. İşte o günlere hazır olmak gerekiyor; çünkü istikbalde laf kalabalığı ile gazetecilik testinden geçmek daha zor hale gelecek!
Yazı: Ekrem Dumanlı
Kaynak: