BIST 9.962
DOLAR 35,19
EURO 36,69
ALTIN 2.973,33
HABER /  GÜNCEL

DSP'den YÖK Yasası'na tepki

DSP Eğitim Ar-Ge Kurulu'nun YÖk Yasa Tasarısı ile ilgili yaptığı toplantı sona erdi. Toplantıdan sonra şu bildirge yayınlandı:

Abone ol

· YÖK Yasa Tasarısı yasalaşırsa başta rektörler ve dekanlar olmak üzere üniversitelerin seçilmiş 26 bin mensubunun görevi sona erecektir. Bu, Türk üniversite sistemi için felakettir. Son günlerde Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanarak hükümete sunulan YÖK Yasa Tasarısı gündeme gelmiş bulunmaktadır. Milli Eğitim Bakanı ve hükümet tarafından gizli tutulmasına rağmen elde ettiğimiz söz konusu yasa taslağı, yüksek öğretim sisteminden ve laik eğitimden ödün vermeyen üniversitelerin yöneticilerini tasfiye etmeyi amaçlamaktadır. Bu kadar kapalı kapılar ardında, şeffaflıktan uzak, tartışılmadan kısa sürede hazırlanan tasarı ile Türk Yüksek Öğretimi içinden çıkılmaz bir kaosa sürüklenecektir. Yüksek öğretim sisteminde köklü değişiklikleri içerecek olan bu tasarının oldu bittiye getirilmesi, TBMM’de tartışılmadan -AKP’nin sayısal çoğunluğu ile- geçirileceği izlenimini güçlendirmektedir. YÖK’le ilgili yapılacak köklü bir yasa değişikliğinin; öğretim üyelerinin, üniversitelerin, TÜBİTAK, TÜBA ve Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği’nin üzerinde anlaşarak hazırlayacağı bir metin olması gerekirken, bu tasarının hazırlanışında bu vazgeçilmez kurala hiç uyulmamıştır. AKP, YÖK Yasa Tasarısı’yla neyi amaçladığını gizlememelidir. Gerçek amacını kamuoyuna mutlaka açıklamalıdır. 1- Tasarıda; “Yasa çıktığı andan itibaren ÜAK, YÖK Genel Kurulu, YÖK Yürütme Kurulu, YÖK Denetleme Kurulu, Üniversitelerin Senatoları, Üniversite Yönetim Kurulları, Fakülte, Enstitü, Yüksek Okul Kurulları, rektörler, bütün dekanlar, bütün müdürler ve yüksek öğretimdeki tüm kurulların görevi sona erer” denilmektedir. (Geçici Md:1) Bütün bu seçilmiş insanlar yaklaşık 26 bin kişidir. Bu, Türk üniversite sistemi için felakettir. 2- Yasa çıktığı andan itibaren bütün rektörlerin görevi sona ermektedir. 20 gün içinde yeni rektör seçimi yapılacaktır. İki dönem rektör olanlar aday olamayacaktır. Tek dönem rektörlük yapanlar yeniden aday olabilecektir. Üniversite öğretim üyeleri oyları ile 4 aday belirleyeceklerdir. Bu 4 adayı 2’ye indirme görevi Milli Eğitim Bakanı tarafından atanan 7 kişilik komisyona verilmektedir. Bu 7 kişilik komisyonun belirleyeceği 2 kişiden birini Cumhurbaşkanı rektör olarak atayacaktır. Açıkçası, siyasi atamayla gelen 7 kişilik komisyon, seçimin de önüne geçecektir. 3- Bu 7 kişilik komisyon, üniversitelerdeki kurulların oluşumu ve atamaların yapılması sırasında bütün yetkileri elinde bulunduracaktır. Demokrasilerde böylesine her şeyi yapabilen “PADİŞAH YETKİLİ” bir kurul asla olamaz. 4- Tasarı ile YÖK’ün konumu tamamen siyasallaştırılıyor. 17 üyeli kurulda 8 üye Bakanlar Kurulu tarafından atanıyor. 5- Yasa tasarısında AKP, üniversiteye giriş sistemini değiştirecek tüm meslek ve teknik lise mezunlarına ve özellikle de İmam-Hatip Lisesi mezunlarına bütün branşları açmak istemektedir. Meslek ve teknik liselerde okuyan öğrenciler ülkemizin gözbebeğidir. Meslek sahibi olacak öğrencileri kendi alanlarında bir fakülteye yönlendirmek ya da sınavsız meslek yüksek okullarında okumalarını sağlamak akılcı ve anlaşılır bir çözümdür. Ecevit’in başkanı olduğu 57. Hükümet döneminde çıkartılan bir yasa ile meslek yüksek okullarına sınavsız geçiş başarılmıştır. Ancak, yeni yasa tasarısında meslek ve teknik lisesi mezunlarına ilgili ilgisiz üniversitelerin bütün bölümlerinin açılması öngörülmektedir. Böyle bir uygulama, hem bu öğrencilere, hem velilerine, hem de ülkenin kıt kaynaklarına ihanet demektir. 6- Tasarı ile; 50 öğretim üyesinden az sayıda öğretim üyesi bulunan üniversitelerin rektörlerinin Başbakan’ın ataması getirilmektedir. Bu da küçük üniversitelerin tamamen siyasallaştırılmasına yol açacaktır. 7- Yine söz konusu tasarı ile Cumhurbaşkanı’nın yüksek öğretim sistemindeki yetkileri yok edilmektedir. AKP’liler, rahatsız oldukları Cumhurbaşkanlığı makamını yüksek öğretimde yetkisiz kılarak üniversiteleri tamamen hükümetin güdümüne sokmayı amaçlamaktadırlar. Açıkçası YÖK’ü ve üniversiteleri siyasi iradeye bağımlı hale getirmek istemektedirler. 8- Siyasi iradenin, Başbakan’ın, Milli Eğitim Bakanı’nın işi bilim üretenleri yönetmek olmamalıdır. 9- ÖSYM gibi son derece güvenilir bir kuruluşun gelirlerinin işletme hesabı gelirlerine katılması, adeta ÖSYM’yi gelecekte işlevsiz bir kurum haline getirecektir. “Orta öğretimde bir mesleğe veya belli sanat dallarına yönelik programların yüksek öğretimdeki devamı niteliğindeki programların belirlenmesi” yetkisi, tasarıda (MADDE: 47) öngörüldüğü gibi, Milli Eğitim Bakanlığı’nca çıkarılacak yönetmelikle asla belirlenmemelidir. ÖSYM’nin görevi yalnız öğrenci yerleştirme sınavlarını yapmak değildir. Ülkenin kamu personel sınavını da tarafsız olarak yaptığı göz önüne alındığında, AKP’nin bu kuruma yönelik tutumu düşündürücü ve kaygı vericidir. 10- Mevcut seçilmiş üniversite rektörlerinin bu yasa ile sürelerinin son bulmasını anlamak mümkün değildir. Din eksenli politika yapmama söylemi ile iktidara gelen AKP Hükümeti, İmam Hatip takıntısından, kılık kıyafet çılgınlığından asla vazgeçmemiştir. Üniversite rektörlerimiz laiklikten ödün vermeden çağdaş-akılcı-bilimsel metodlarla bugüne kadar görev yapmışlardır. AKP’nin asıl niyeti laiklikten, çağdaş eğitimden ödün vermeyen rektörlerden duyduğu rahatsızlıktır. Üniversitelerimizde bilimi egemen kılacak, üniversiteleri uluslararası düzeye taşıyacak değişiklikleri her zaman destekleriz. Siyaseti egemen kılacak yöntemlere şiddetle karşı çıkarız. Ortak akılla hazırlanmayan bu yasa tasarısı üniversitelerin sorunlarını kesinlikle çözmeyecek, tam aksine bilim ekseninde yeni toplumsal gerilimler üretecektir. YÖK Yasa Tasarısı sadece siyasetçiler tarafından yazılarak oldu bittiye getirilemez. Aceleye getirilmiş, ilgili çevrelere yeterince danışılmamış, özgürce tartışılmamış bu yasa tasarısına tüm üniversiteler, siyasi partiler ve aydınlar tek vücut olarak karşı koymalıdır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur. DSP EĞİTİM AR-GE KURULU