Türlü işkenceler, iğrenç hayat koşulları. Cezaevine giren iki genç anlatıyor..
Abone olAziz Nesin Vakfı'nda kalan 17-18 yaşındaki iki genç bir süre önce Metris ve Bayrampaşa Özel Tip Çocuk Cezaevi'nde yattı.
Onların yaşadıkları "işkenceye sıfır tolerans" sloganına tersti. Hürriyet yazarı Yalçın Doğan'a mektupla dehşet anılarını yazdılar..
Mektupta neler yok ki.. Okudukları karşısında öfkelenen yazar, diye sordu.
Yalçın Doğan, okuduklarından sonra Buraya suçsuz olarak giren bir çocuk, daha sonra potansiyel suçlu olmaz mı? İsyan etmez mi?" diye sitemde bulunuyor. "Sözün bittiği yer burası" diyerek gerisini onların kalemine bıraktı:
ÇIRILÇIPLAK
"Cezaevine girer girmez, cezaevini koruyan jandarmalar çırılçıplak soyup, tekme tokat dövdüler. On dakikaya yakın dayak yedim. Hepsi aynı anda, her yerime vuruyordu. Neye uğradığımı anlamadan, bu sefer gardiyanlardan dayak yedim. Vakıftan verilen 100 milyonumu aldılar, karantinaya attılar.
Karantinada 70-80 kişi vardı. Oradaki görevim sabah 7.30’dan akşam 6’ya kadar mahkumlara gelen eşyaları taşımak, etrafı temizlemekti. Bütün bu süre içinde, gardiyanlar hiç yokken, beni dövüyorlardı. Dövdükçe gülüyorlardı. Orada iki hafta geçirmek, ölüm demektir, dayaktan öldürürler."
Aynı genç daha sonra bir başka koğuşa alınıyor, bu kez koğuş ağası ve iki korumasının dayakları başlıyor.
PLASTİK BORU, FALAKA
Şimdi de, diğer gençten satırlar.
"Bana, suçun ne lan senin, diye soran gardiyan, bana uzun süre vurdu, uzun süre tokat yedim. Yetinmedi, plastik bir boruyla bacaklarıma vurdu. Şerefsiz, gibi çeşitli hakaretlerde bulunduktan sonra, falakaya yatırdı. Karantiya attılar, oradaki çocuklarla temizlik yaptık. Temizlik bitti, sonra bir gardiyan diğer çocukları teker teker çok fena dövdü".
Başka ayrıntıları okuyunca, dehşet duygusu daha da tırmanıyor. Sürekli dayak, ayrıca böcek dolu yataklar, leş gibi kovalarda içilmesi mümkün olmayan çorbalar, cezaevine girişte çocukların üzerinde bulunan 100 milyon liraların, hapisten çıkışta, kendilerine verilmeyişi, koğuş ağalarının padişahlığı.