Yargıtay, ekonomik krizi sonrası dolar üzerinden verilen nafakanın TL'ye uyarlanamayacağına hükmetti.
Abone olYargıtay, geçen hafta da dolarla kira ödeyip 'kriz çıktı dolar arttı, kira miktarımı değiştirin' diyen kiracının talebini KABUL EDİLEMEZ bulmuştu Krizden sonra döviz kurundaki dalgalanmanın nafaka uyarlamasını gerektirecek mahiyette olmadığına karar veren Yargıtay, krizi takip eden süreçte dolar kurundaki artış oranının, yüksek enflasyon oranını dahi karşılayamadığına dikkati çekti. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin kararına konu olay şöyle gelişti: Taraflar, 18 Aralık 2000 tarihinde anlaşmalı olarak boşandılar. Protokol gereğince, 2000 yılı için aylık 750 dolar yoksulluk ve 750 dolar iştirak nafakası ile anne ve çocuğun oturacağı evin kirası olarak 1500 dolar, 2001 yılı için de bu nafakaların 1000'er dolara çıkarılacağı kararlaştırıldı. Buna rağmen, 2001 yılında meydana gelen ekonomik kriz nedeniyle ''bu sözleşmenin katlanılmayacak ölçüde ağırlaştığı ve edimin ifasınınçekilmez hal aldığı'', böylece önceden öngörülemeyen ekonomik gelişmeler gözetildiğinde protokol hükümleriyle bağlı kalınamayacağı ileri sürülerek nafakaların 1'er milyar liraya ve evin kira bedelinin de 800 milyon liraya indirilerek uyarlanması istendi. Yerel mahkeme, taraflar arasındaki nafakanın uyarlanması davasındadavacının istemini kabul etti. Kararın davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını oybirliğiyle bozdu. Dolar nafaka alacaklısını korumak için Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin gerekçeli kararında, tarafların protokol ile döviz üzerinden nafaka ve diğer yükümlülükler üstlenmesindeki amacın, ülkedeki ekonomik yapı gereği enflasyonun yüksek çıkması ve paranın satın alma gücünün azalması nedeni ile nafaka alacaklısını güvence altına alarak koruma olduğu kaydedildi. Kararda, aynı zamanda, nafaka alacağının enflasyon karşısında erimesini önlemek ve ilerde artan ihtiyaçları karşılayabilmek için yeniden nafakanın artırılması yönünde dava açılmasını önlemenin de amaçlandığı bildirildi. Kararda, nafaka miktarının yeniden belirlenmesi için tarafların mali durumlarının değişmesinin ya da hakkaniyetin bunu gerektirmesi gerektiğine işaret edilerek, şöyle denildi: ''Hakkaniyet bir bakıma adaleti deyimler. Fakat, sevgi, anlayış vehoşgörü duygularıyla paylaştırıcı ve denkleştirici davranmak, adaletlidavranmaktan dahka ve daha ileride bir anlam taşır. Nafaka iradı, tarafların yaptıkları sözleşmeye dayansa bile indirilebilir. Ancak sözleşmeyle kararlaştırılmış ve hakim tarafından onaylanmış olan iradın aradan çok az bir zaman geçtikten sonra indirilmesi isteminde bulunmak, hakkın kötüye kullanılması mahiyetini arz edebilir. Bunun gibi sırf boşanmayı sağlayabilmek için bilerek ve isteyerek mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü protokolle üstlenen kişinin, sonradan bu yükümlülüğün kaldırılması ya da azaltılması yönünde talepte bulunması da iyi niyet, doğruluk-dürüstlük ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmaz.'' Uyarmalar ne zaman yapılır? Sözleşmede, edimler arasındaki dengenin, umulmadık gelişmeler yüzünden sonradan bozulması durumunda, güven sorumluluğu ilkesi gereğince sözleşme koşullarının değişen maddi koşullara uyarlanabileceği belirtilen kararda, şunlar kaydedildi: ''Sözleşenlerin eğer gelişmeleri baştan kestirebiliyorlarsa, ayrıca beklenmeye gelişme yüzünden sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarda olduğu gibi katlanmak taraflardan biri için özveri sınırının aşılması anlamına geliyorsa, nihayet yasal ve sözleşmesel risk dağılımı çerçevesinde taraflardan sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla bağlı kalmaları beklenemiyorsa, sözleşmeyehakimin müdahalesi gündeme gelebilir. Bu ilkeler gözetildiğinde döviz cinsinden ödenmesi kararlaştırılannafaka ve yükümlülüklerin Türk lirasına çevrilmesi ve indirilerek uyarlanması, ancak önemli döviz kurunda meydana gelebilecek değişikliknedeni ile edimin aynen ifasının borçlu yönünden katlanılmaz hal almasına ve böylece işlem temelinin çökmüş bulunmasına bağlıdır.'' Dolar kontrol altına alındı Kararda, olayda Şubat 2001 ekonomik krizinden sonra döviz kurundaki dalgalanmanın, uyarlamayı gerektirecek mahiyette olmadığı belirtilerek, o dönemde döviz kurunda ilk etapta ani bir yükseliş olduğu, ancak zaman içinde hükümetçe alınan tedbirlerle bu yükselişin yavaşlatıldığı, hatta belirgin bir durgunluk yaşandığı kaydedildi. Takip eden süreçte doları kurundaki artış oranının, Türkiye'de seyreden yüksek enflasyon oranını dahi karşılayamadığına dikkati çekilen kararda, davacı ve davalının, sözleşmenin yapıldığı dönemdeki sosyal ve ekonomik durumlarında dava tarihi itibariyle önemli ölçüde bir değişiklik de bulunmadığı kaydedildi.