Peki doların bu düşüşü devam ederse ne olacak, en çok kim etkilenecek? İşte bu soruların cevabı..
Abone olAkademisyenler, dolardaki düşüşle beraber cari işlemler açığının büyüyeceğine ve bu durumun tehlike yaratabileceğine dikkat çektiler. Marmara Üniversitesi (MÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) İşletme Bölüm Başkanı Prof. Dr. Osman Altuğ, Türkiye'de üç kağıdın dolar, hisse senedi ve devlet tahvilinin birbirlerine adeta ''tokuşturulduğunu'' savunarak, ''Devlet şimdi dolar cinsinden borçlarını TL'ye döndürme çabasında. Dolayısıyla faizleri yüksek tutarak TL'ye cazibe kazandırıyor'' dedi. Merkez Bankası'nın piyasayı kendi haline bırakması gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Altuğ, şöyle devam etti: ''Merkez Bankası dövize fazla bulaşmamalı, fakat hükümetle maliye politikaları konusunda bir eşgüdüm içinde olmalıdır. Hükümet (Her şeyi, faiz oranını da, dolar fiyatını da ben belirlerim) yaklaşımından vazgeçmelidir. Hükümetin, Merkez Bankası ve ekonominin kanunlarına müdahale etmesi yersizdir. Bir paranın değeri, üretim artışıyla doğru orantılı olduğundan hükümet ekonominin parasal yönünden çok üretim ve istihdam yönüyle ilgilenmelidir.'' Cari işlemler açığına da değinen Prof. Dr. Altuğ, bu açığın dolardaki düşüşün sürmesiyle daha da büyümesi sonucunda ekonomi için bir tehlike oluşturacağını ifade etti. ''DOLARDA ÇÖZÜLME SÖZ KONUSU'' İstanbul Üniversitesi (İÜ) İktisat Fakültesi Teknoloji ve Sanayi İktisadı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zafer Tunca da, dolardaki düşüşle beraber cari işlemler açığının olumsuz sinyaller vermeye başladığına işaret ederek, doların düşmesiyle büyüyen cari işlemler açığının yıl sonunda 10-11 milyar doları bulması halinde bir bunalım tehlikesiyle karşı karşıya kalınabileceği uyarısında bulundu. Prof. Dr. Tunca, bir süre sonra doların en azından düşme trendinin sona ereceği tahmininde bulunarak, bunun Merkez Bankası'nın faizleri aşağı çekmesi için bir fırsat yaratacağını ifade etti. Prof. Dr. Tunca, ''Merkez Bankası böyle bir ortamda muhtemelen, faizleri şok yaratacak şekilde değil ama tedricen düşürecek ve içerde kurların yükselmesini sağlayacaktır'' dedi. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Merih Paya ise son dönemlerde insanların dolar mevduatından TL'ye geçtiğini, dolayısıyla dolarda bir çözülmenin söz konusu olduğunu vurgulayarak, bu durumun ''piyasaya fazla para çıkar ve enflasyonist bir ortam olur'' tedirginliğine yol açmaması gerektiğini kaydetti. Prof. Dr. Merih Paya, şu anki ekonomik ortamda Merkez Bankası'nın dolar alıp piyasaya TL vermesi gerektiğini savunarak, ''Bunu yapmadığı takdirde Türkiye'de cari işlemler açığı büyüyecek ve yeni bir krizle karşı karşıya kalınacaktır. Yaptığında ise TL varlıklarının faizi düşecek ve faizin düşmesiyle dövize yönelme olacaktır. Bu nedenle faizin birkaç puan düşmesinden endişe duyulmamalıdır'' diye konuştu. İhracatçıların doların yükseltilmesi gerektiği yönündeki görüşlerine değinen Prof. Dr. Paya, dolardaki hızlı artışın önemli miktarda dış ticaret açığı olan Türkiye'nin dış borcunun çevrilebilirliğini tehlikeye sokacağını söyledi. ''BU İŞTEN SPEKÜLATÖRLER KARLI ÇIKAR'' Dolardaki düşüşte en fazla karı finans kesimi içinde doların yapacağı sıçramayı önceden görenlerin elde edeceğine dikkat çeken Prof. Dr. Paya, ''Yani her zamanki gibi bu işten spekülatörler karlı çıkar'' dedi. Hazine'nin bu ay içinde 1.6 milyar dolarlık dış borç ödemesi bulunduğunu anımsatan Prof. Dr. Paya, bu nedenle düşük doların hükümetin dış borç ödemesini kolaylaştıracağını ifade etti. Prof. Dr. Paya, ''Devlet, dış borç ödemesi yapıldıktan sonra zannediyorum doların yükselmesi yönünde bazı adımlar atacaktır'' diye konuştu. Marmara Üniversitesi İİBF Maliye Bölümü Bütçe ve Mali Planlama Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Dilek Yılmazcan ise Merkez Bankası'nın reel faiz oranlarını yüksek tutmasını doğru bulmadığını dile getirerek, ''Merkez Bankası bağımsız olmalıdır. Bu nedenle hükümet Merkez Bankası'na baskı yapmamalıdır. Faiz ancak Merkez Bankası'nın bağımsız kararıyla yavaş yavaş düşürülmelidir'' dedi. Prof. Dr. Yılmazcan, ekonomi yönetiminde Hazine, ilgili bakanlıklar ve Merkez Bankası'nın aldığı kararların birbiriyle çelişmemesi gerektiğini vurgulayarak, ''Böyle bir ortamda taraflar direnirlerse istikrarsiz bir durum ortaya çıkar'' dedi. Dolardaki düşüşün devam etmesiyle ihracat-ithalat makasının büyüyeceğine de değinen Prof. Dr. Yılmazcan, cari işlemler açığının artarak devam etmesi halinde sene sonunda kriz öncesine benzer bir durum doğabileceğine dikkat çekti. "İHRACATI OLUMSUZ ETKİLER" Bilkent Üniversitesi İktisat Bölüm Başkanı Prof. Dr. Erinç Yeldan, düşük kurun her zaman için ihracatçıları olumsuz etkileyeceğini, ancak ancak ithal ara malı girdisi kullanmak durumunda olan sanayici, dışarıdan dayanıklı tüketim malı ithal eden firmalar, Türkiye'deki tüketiciler ile bütün ücretlilerin ise bundan yararlandığını söyledi. Yeldan, dolardaki düşüşü değerlendirirken, kurlardaki düşüş ve Türk lirasının satın alma paritesine göre aşırı değer kazanması ile ithalatın çok ucuz hale gelmesinin, orta dönemde Türkiye ekonomisi için önemli sorun yaratacağını belirtti. Prof. Yeldan, ''2003 cari işlem dengesinin bu denli açık vermesi, iyi bir sinyal değil'' dedi. Piyasalardaki yapının son derece sağlıksız öğeler içerdiğini kaydeden Yeldan, ancak bu düşüşün bir çok kesimi de mutlu ettiğini söyledi. Düşük kur ile ihracatçının, turizmde çalışan kesimin ''cezalandırıldığı'' görüşlerinin tam anlamıyla doğruluk taşımadığını belirten Prof. Yeldan, şöyle devam etti: ''İhraç mallarımızın bir çoğunun katma değer kompozisyonuna baktığımız zaman, bunda ara malı ithal girdisi kullanan sektörlerimiz var. Dolayısıyla ara malında ucuzlayan ithalat yoluyla ihracata yönelik sanayicinin de düşük kurdan yararlanma olanağı buluyor. İhracatçımız kurla cezalandırılıyor demek yüzde 100 doğru bir tespit değil'' ENFLASYONİST BASKI AZALIYOR Düşük kurun her zaman için ihracatçıları olumsuz etkileyeceğine işaret eden Yeldan, ancak ithal ara malı girdisi kullanmak durumunda olan sanayicinin, dışarıdan dayanıklı tüketim malı ithal eden firmaların, Türkiye'deki tüketicilerin ve bütün ücretlilerin ise bundan yararlandığını söyledi. Merkez Bankası ve Hazine'nin de söz konusu durumu bir noktaya kadar olumlu karşıladığına dikkati çeken Yeldan, düşük kur ile ''enflasyon üzerindeki baskıların hafiflediğini ve dövize endeksli borçların Türk lirası karşılığında ucuzlaması yanında, borçların çevrilmesinin kolaylaştığını'' kaydetti. Gerek borsanın, faizin, gerekse kurun birkaç büyük finansal yatırımcının anlık kararlarına göre şekil alabildiğine işaret eden Yeldan, Merkez Bankası'nin Türkiye koşullarında bir bütün olarak istikrara yönelik bir paket üzerinde çalışması gerektiğini vurguladı. ''DOLAR ZATEN 1 MİLYON 400 BİN OLACAKTI'' Hacettepe Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cevdet Erdost ise kurlardaki düşüşün, aslında ''eski bir yanlışın telafisi'' olduğunu söyledi. ''İktisadi yönetim politikasında hata yapılmasaydı ve 2001 Şubat krizi ile döviz yapay şekilde yükselmeseydi, zaten dolar 1 milyon 400 seviyesinde olacaktı'' diyen Erdost, kurların geri gitmesinin gayet doğal olduğunu belirtti. Türkiye'yi krize götürecek bir durumun söz konusu olmadığını ifade eden Erdost, ''bu bir anlamda, taşların yerine oturması demektir'' dedi. Kurlardaki düşüşle birlikte, cari dengedeki açığın da tehlikeli bir durum oluşturduğuna dikkati çeken Erdost, şunları kaydetti: ''Cari dengede ciddi bir açık vardır. Kurun düşmesiyle cari açık daha da büyüyecektir. Cari açık büyüdü diye 2001 yılındaki gibi kriz yaşıyacağımızı düşünmek yanlış olur. Çünkü o zamandaki sistem sabit kur sistemiydi, yanı kazığa bağlanmış bir kurdu. Piyasada dalgalı bir kuru sistemi var. Baskı oluştuğu zaman kur yükselerek bir dengeye gelecektir. Yani o zaman krize benzeyen bir krizin kapısı açılmayacaktır.'' TL, EURO KARŞISINDA DENGEYE YAKIN" Orta Doğu Teknik Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nur Keyder ise 12 aylık dönem gözönüne alındığında, TL'nin Euro karşısında dengeye yakın bir noktada olduğunu belirtti. Prof Keyder, sadece dolar üzerinden giderek Lira'nın aşırı değerlendiği kanısına varmanın, yanlış sonuçlar doğurabileceğini ifade etti. Dolar kurunu büyük ölçüde, Türkiye'nin haricindeki gelişmelerin etkilediğine işaret eden Keyder, böyle bir durumda Merkez Bankası'nın müdahalelerinden beklenebilecek kur yükselişinin, alım düzeyi arttırılsa dahi sınırlı kalabileceğine dikkati çekti.