Koalisyon formüllerinin sonuçsuz kalması ve erken seçim senaryosunun güçlenmesiyle Dolar/TL kuru rekor seviyelere çıktı. Ekonomistler ve ihracatçılar, belirsizliklerin sürmesi halinde büyümenin darbe alabileceği uyarısını yapıyor.
Abone olAdalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) arasındaki koalisyon görüşmelerinin sonuca ulaşamadan bittiği Perşembe gününden bu yana Türk Lirası, ABD Doları karşısında yüzde 3’ün üzerinde değer kaybederken ekonomik büyüme beklentileri de geriliyor.
Dolar'ın yükselmesi hem enflasyon hem büyüme üzerinde baskı oluştururken, ekonomistler doların yükseliş eğilimini devam ettirmesini bekliyorlar.
TL'nin son günlerdeki hızlı değer kaybının temel nedeni ise siyasi belirsizlik olarak görülüyor.
Dün AKP ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) arasındaki görüşmeden beklendiği gibi koalisyon seçeneğinin çıkmamasıyla Türkiye’nin yakın bir zamanda erken seçime gideceğine kesin gözüyle bakılıyor. Bunun yanı sıra barış sürecinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın değimiyle 'buzdolabına konması', siyasi belirsizlikleri artırıyor.
Ancak siyasi belirsizlik ağırlık kazanmadan önce de TL görece zayıf bir seyir izliyordu.
TL bu yılın başından itibaren Dolar karşısında yüzde 18 değer kaybetti ve Brezilya Reali ile Ukrayna Grivnası'nın ardından Dolar'a karşı en çok değer yitiren para birimi oldu.
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’nin kur ile ilgili "müdahale etmeye gerek yok, piyasa dengesini bulacaktır" açıklaması da dünkü kayıpları arttırdı.
BBC Türkçe ihracatçılara ve ekonomistlere üç soru yöneltti. Dolar yükselmeye devam edecek mi? Bunun ekonomik büyümeye etkisi ne olacak? Türkiye global ekonomide beklenen risklerden nasıl ayrışıyor?
Dolar yükselmeye devam edecek mi?
Rekabet avantajı sağladığı için zayıf TL'den faydalanan ihracat sektöründen Orta Anadolu İhracatçılar Birliği Başkanı Adnan Dalgakıran "Bundan sonra değerli TL ile karşılaşmayacağımızı yüzde 99’a yakın netlikte söyleyebilirim" diyor.
Dalgakıran, Türkiye’nin kendisi gibi orta ve orta düşük teknolojide üretim yapan diğer gelişmekte olan ekonomilerle rekabet için elindeki en önemli rekabet unsurunun zayıf TL olduğunu belirtiyor.
Bununla birlikte ihracatçılar için düşük değerli TL'nin bir 'zıplama yaratmayacağı' görüşünde:
“Bulunduğunuz yerde tutunmaya yarar. İhracatı zıplatacak bir şey değil ama kurun bu rekabetçi seviyelerde olması, Türk ihracatını ancak korumak için güç katacaktır."
Bahçeşehir Üniversitesi’nden Prof. Dr. Seyfettin Gürsel de “Türk Lirası'nın değer kaybı ihracatın artmasına etki yapmıyor. Orada talep sorunları yaşıyorlar. İhracatı fazla etkilemezken, özellikle ithal edilen yatırım mallarını pahalılaştırdığı için, zaten zayıf olan yatırımı daha da olumsuz etkiliyor" diyor.
Doların beklenen eğilimini sorduğumuz Boğaziçi Üniversitesi’nden iktisatçı Prof. Dr. Burak Saltoğlu da "Bu artış eğilimi daha bir süre devam edebilir gibi görünüyor" diyor ve Eylül’de ABD Merkez Bankası Fed'den sürpriz bir pozitif hamle olmaması durumunda eğilimin yukarı yönlü olacağını belirtiyor.
Saltoğlu ayrıca Kasım ayındaki yapılması olası görünen erken seçimin sonucunun Dolar'a "Biraz daha istikrar kazandırabileceği" görüşünde.
Kurdaki yükselişin ekonomik büyümeye etkisi ne olacak?
Büyüme beklentilerini sorduğu Adnan Dalgakıran Türkiye ekonomisinin kırılganlıklarla mücadele edebilen bir yapısı olduğunu söylüyor ve "Türkiye’yi uzun yıllar sürecek düşük büyüme tehlikesi bekliyor. Bence bu krizden daha tehditkar" diyor.
Bunda "İnşaat ağırlıklı bir ekonomik modelin benimsenmesinin ve buradan çıkılamamasının" etken olduğunu söylüyor. Aynı zamanda Türkiye’nin artık 'düşük büyüme bandına oturduğu' tahminini de paylaşan dalgakıran, 2016 yılında bunun değişmesini beklemiyor.
Prof Dr. Saltloğlu ise yükselen Dolar'ın tüketicinin kararları açısından olumsuz etkisi olduğunu vurgularken bunun yanında yatırımcılar üzerinde de benzer bir etkiyi yarattığını hatırlatıyor.
Seyfettin Gürsel de büyüme tahmininin gerilediğini vurguluyor. Bu yılın başında 2015 yılı için yüzde 3 tahminde bulunduğunu belirtirken şimdi bu tahmininin yüzde 2’ye çektiğini belirtiyor.
2015 yılının 'artık kayıp yıl olduğunu' belirten Gürsel, bundan sonra 2016’ya odaklanmak gerektiğini ifade ediyor.
Gürsel, beklentisindeki gerilemeyi ise şöyle açıklıyor:
"Türk firmalarında ciddi döviz cinsinden borçlanma var. Bunun onların bilançosunu da bozucu etki yapma eğilimi var. Bunlar bir araya gelince yatırımların daha da zayıflaması mümkün."
Türkiye ekonomisi 2015 yılının ilk çeyreğinde yüzde 2,3 büyüme kaydetmişti.
Dünya Bankası da Haziran ayında yayınladığı Global Ekonomik Beklentiler raporunda 2015 yılı Türkiye büyüme tahminini yüzde 3,5’ten yüzde 3’e düşürdü.
Dünya Bankası ayrıca raporunda “Gelişmiş ülkelerdeki iyileşmenin hız kazanması beklenirken, gelişmekte olan ülkelerde geniş çaplı bir yavaşlama öngörülüyor” diyor.
Uluslararası Para Fonu IMF de Türkiye için 2015 yıl sonu büyüme beklentisini yüzde 3,4'ten yüzde 3,1'e çekmişti.
Türkiye’ye özgü riskler neler?
Adnan Dalgakıran bu soruyu yanıtlarken, iyi yetişmiş, girişimci, nitelikli ve genç insan gücünün eksikliğine dikkat çekerken “AB normlarında bir hukuk ve demokrasi oluşturamamamız da kırılgan hale getiriyor. Daha şeffaf bir yapı oluşturulması gerekiyor” diyor.
Seyfettin Gürsel ise yapısal reformların yapılmaması dikkat çekerek, “Türkiye ile Avrupa’daki büyüme ile karşılaştırmak mümkün değil. Orada bir durgunluk var. Karşılaştırmamız gereken bizim gibi gelişmekte olan ülkeler” diyor.
Bu kıyaslama içinde ise Türkiye’nin performansının “son üç yıldır çok zayıf” olduğunu vurguluyor ve devam ediyor: “Yapısal kırılganlıklar var. Cari açık düştü ama hala yüksek. Yapısal reformlar programlara konduğu halde hiçbiri yapılmadı.”