BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,75
ALTIN 2.968,40
HABER /  GÜNCEL

Dokuz IŞİD'li Hürriyet'in haberiyle mi kaçtı?

Savcılık Ankara saldırısıyla ilgili basında çıkan haberler nedeniyle 9 şüphelinin kaçtığını duyurdu. Peki gazetecilerdeki bilgiler polisin elinde yok muydu? Vardıysa polis bu şüphelilerin kaçmasını engellemekte hızlı davranamadı mı?

Abone ol

Ankara saldırısını gerçekleştiren iki canlı bombadan birinin kimliğini açıklayan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, aynı açıklamada, 9 şüphelinin de basında çıkan haberler nedeniyle kaçtığını duyurdu.

Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

"Şüphelilerin yerlerinin tespit edilip, yapılacak operasyonlarla gözaltına alınma işlemlerinin gerçekleştirilmesine çaba gösterildiği sırada, bazı basın yayın organları sorumsuzca davranarak, bir kısım şüphelilerin ad ve soyadlarının baş harflerini yazmak suretiyle haber yapmaları neticesinde, bombalama eylemi ile kuvvetli irtibatları olduğu düşünülen 9 kişinin kaçmasına sebep olmuşlardır. Kaçan kişiler hakkında Sulh Ceza Hâkimliği'nden "yoklukta tutuklama kararı" alınmıştır.

"ÇOK ÖNEMLİ BİR FAİL FİRAR ETTİ"

Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Adalet Bakanı Kenan İpek de, "Yapılan bir haber nedeniyle aranan çok önemli bir fail firar etti. Toplam 9 kişi aranıyor. Basınımız bu sorumlulukla hareket etmeli" ifadesini kullandı. 

İpek, "Güvenlik zaafı varsa bu kamuoyuyla paylaşılacak" diye de ekledi. Peki güvenlik zaafı var mı? Bu dokuz şüpheli nasıl kaçtı? Gazeteciler bu bilgileri polis kaynaklarından edindiğine, dolayısıyla da şüphelilerle ilgili bilgiler polisin elinde olduğuna göre, bu şüpheliler neden yakalanamadı? 

"MEDYAYA BU BİLGİYİ VEREN DE GÜVENLİK YETKİLİLERİ"

Al Jazeera'nin sorularını yanıtlayan Emniyet İstihbarat Dairesi'nin eski başkanı Sabri Uzun, "Medya üzerinden bir savunma yapmak bana göre pek hukuki ve ahlaki değil" diyerek şu ifadeleri kullanıyor:

"Medyaya 'Siz suçlusunuz, haber yaptınız, kaçtılar' demek kendi kendine çelişki çünkü bu haberi medyaya veren devletin güvenlik görevlileri. Bu savunma pek akıllı adam işi değil. Bu mantık pek savunulacak mantık değil."

Uzun, medyanın da bu haberleri kötü niyetle yapmadığını belirtiyor:

"Medya bunu yayınlarken suçlu kaçsın diye mi yayınladı? Asla öyle bir niyet olduğunu düşünmüyorum. Niyete göre işlem yapılır; ceza kanununda bir söz vardır: “Suçun unsurlarının oluşması”. Medyada böyle bir suç işleme temayülü yok, böyle bir niyet yok."

Uzun, medyanın bilgilendirilmesi noktasında da, kendisinin görev döneminde gerçekleşen, 2003'teki HSBC ve sinagog saldırılarındaki uygulamalarını hatırlattı:

"15-20 Kasım 2003 patlamaları olduğunda, bizim medyaya yapmadık çünkü benim dairemin görevi değildi, ama yabancı medyaya bizim daireden günlük bülten hazırladık. Hem onlar sağdan soldan duyma haberler yapmasın hem de dost düşman bütün devletlere bizim istediğimiz haberi verelim ve o ülkeler arasında eşitliği sağlayalım istedik. O eşitliği sağlaman lazım; bu bir kamu görevidir, kısacası dürüst olman lazım."