BIST 9.448
DOLAR 34,42
EURO 36,38
ALTIN 2.832,58
HABER /  GÜNCEL

Doktorlar reçeteye bunları da yazdı

12 Eylül 1980 askeri darbesinin üzerinden tam 32 yıl geçti. O dönem cezaevlerinde yapılan işkence yöntemlerine ilişkin ayrıntılar çıkıyor.

Abone ol

Cezaevinde kalanlara, doktorların hastalarına reçete yazdığı gibi 'işkence reçetesi' yazıldığı ortaya çıktı.

Kağıtlara yazılan işkence reçetesinde ise cezaevinde kalanlara günlük uygulanacak işkenceler anlatılıyor. İşkence reçetesinde 'Gözleri bağlı kalacak. Ayakta duracak. Uyumayacak, yemek yemeyecek. Kimseyle görüşmeyecek. Tuvalete gitmeyecek' gibi işkence yöntemleri yazılıyor.

İŞKENCE REÇETELERİNİ SAKLIYOR

İşkence reçetesi uygulananlardan biri de 12 Eylül'de 11 yıl hapis yatan Hasan İlter. Cihan Haber Ajansı (Cihan)'a konuşan İlter, kendisine yazılan 'işkence reçeteleri' başta olmak üzere cezaevine ait kimliklerini hala saklıyor. Ceza değiştiği zaman işkence reçetelerinin de değiştiğini anlatan İlter, sorguya aldıklarında suçları kabul etmediklerinde 'elektrik verme, çarmıha germe, üzeri ıslatıp pencereleri açma, joplama' gibi işkence yapıldığını söyledi.

uuuuuu.20120913113414.jpg
12 Eylül'de cezaevinde yatan ve işkence gören Hasan İlter, kendisi hakkında yazılan reçeteleri basına gösterdi.

İŞKENCEYE HAZIR HALE GETİRİYORLARDI

Hemen her gün gardiyanlar tarafından sorguya çıkıp çıkmayacaklarının sorulduğunu dile getiren İlter, "Çeşitli ceza yöntemleri vardı. Mesela oturacak, bir öğün yemek yiyecek, uyumayacak gibi. Bir iki lokmayı saklıyorlardı, askerler gidince getirip bize veriyorlardı. Ölmeyecek kadar yemek yiyorduk. İşkenceye hazır hale gelince tekrar yukarıya çıkarıyorlardı." dedi. Uyuduğunuz zaman yüzlerce jop vurulduğunu anlatan İlter, bir defa uyuduğunda ölümüne dövüldüğünü ifade etti.

"KENAN EVREN VE TAHSİN ŞAHİNKAYA'NIN ÖLMELERİ BEKLENİYOR"

12 Eylül davasının ise hiç yürümediğini belirten İlter, şöyle devam etti: "Başladığımız noktada bekliyoruz. Aradan 6 ay geçti, bir arpa boyu kat edemedik. Ümitlerimiz kırılmaya başladı. İlk başta bu yargılamaya karşı çıkanlar, 'Sembolik bir yargılama olacak, ceza almayacaklar' diyorlardı. Biz de 'Hayır, sembolik olmaz. Devletin savcısı sembolik soruşturma açmaz, mahkeme sembolik dava açmaz' diyorduk. Ama geldiğimiz noktada ümitlerimiz kırılmaya başladı. Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın ölmelerini bekliyorlar. Öldükleri zaman dava düşecek ve 'hadi geçmiş olsun, ne şiş yansın ne kebap'. Onu bekliyorlar diye düşünüyorum. Ama onların kolay öleceğini düşünmüyorum. İşte '6 ay 1 yıl içinde ölür bunlar. Mahkemeyi uzatalım' gibi bir düşünce olduğunu zannediyorum ama bu hesapları doğru çıkmaz."

uuuuuuuuuu.20120913114753.jpg