Malatya'daki görüntüler bu yurtlarda büyüyen Doğuş'un anılarını yeniden canlandırdı. Çocukluğunu gözyaşları içinde anlatan sanatçı buradaki sırlarını mezara götürecek.
Abone olMalatya’daki çocuk yuvasında yaşanan, tüm Türkiye’yi ayağa kaldıran işkence görüntüleri, yetiştirme yurdunda büyüyen sanatçıları da derinden sarstı. Uzun süre Çocuk Esirgeme Kurumları’nda kalan Doğuş ile Tanyeli, yıllar öncesine geri dönerek, o günlerde yaşadıkları acıları gözyaşları içinde anlattılar. Doğuş: Erkek olmama rağmen çok kötü şeyler yaşadım ANNE ve babasının boşanmasından sonra dört yaşında Bursa Çocuk Esirgeme Kurumu’na bırakılan, sekiz yaşına kadar bu kurumda kalan pop müziğin ünlü ismi Doğuş, yaşadıklarını gözyaşları içinde anlattı. İşte ünlü popçunun, ‘Anlatamayacağım çok şeyler’ var dediği, acılı günlerinden, yürekleri dağlayan satırbaşları... USTURA İLE KOLLARIMI KESTİLER ‘Dört yıl Bursa Çocuk Esirgeme Kurumu’nda kaldım. Çok ama çok çirkin şeylerle karşılaştım. Erkek olmama rağmen kurum içinde her türlü pislikle karşı karşıya kaldım. İnsanın hayatında, mezara kadar götüreceği gizli sırları vardır ya, orada yaşadıklarım da benimle beraber mezara gidecek sırlardır. Size sadece bir tek örnek vereyim ki, yaşananların ne kadar vahim olduğunu anlayın. (Doğuş burada gözyaşlarına hakim olamıyor.) Şu an ağlıyorum ve ağladığım için de utanmıyorum! Küçücük çocuktum. Bir gece yatağıma işedim. O bakıcı denilen insanlar, yatağımı ıslattığım için kollarımı ustura ile kesmişlerdi. O gün kapının önüne çıktım. Çıktım çünkü birinin gelip, beni evlat edinmesi için dua ettim. Bütün bir gün bekledim, saatlerce dua ettim. Ama ne gelen oldu, ne de giden. O gece yaşadığım üzüntüyü size anlatmam mümkün değil... Çok acılar yaşadım. O hayatın içinde tacizden tutun da her türlü pislik vardı. Dayanamadım ve yurttan kaçıp, sokaklarda yaşamaya başladım. Sonra babaannem yanına aldı, olmadı yine kaçtım. Pis bir hayat yaşadım. Vuruldum, cezaevine girdim. Sonrasını ise sizler de çok iyi biliyorsunuz. Tanyeli: Hemşireye anne derdim açım diye bağırırdım YİNE boşanmış bir ailenin çocuğu olan ünlü oryantal Tanyeli, iki yaşında İzmir Çocuk Esirgeme Kurumu’na verilmiş. Bir yıl sonra bakımsızlıktan verem olan Tanyeli, ‘O yıllarda hatırladığım tek şey, soğuk bir odada açım diye ağladığım’ dedi. Kurum içinde yaşadığı acıların dışında aile içi şiddete de maruz kalan Tanyeli, ‘Kurumda yaşadığım acılar, babamdan gördüğüm işkencenin yanında hiç kalır’ dedi. İşte Tanyeli’nin hıçkırıklara boğularak anlattığı hikayesi: ‘Annem ile babam boşanınca bana ve kardeşlerime bakıcı bir kadın bakmış. Ancak bizleri arayan soran olmadığı gibi, para gönderen de olmadığı için kadın, biz üç kardeşi alıp, İzmir’deki Çocuk Esirgeme Kurumu’na bırakmış. Çok uzun süre kardeşlerimle orada kaldım. O günleri hatırlamak bile istemiyorum. Çünkü o günlere ait aklıma gelen tek şey, soğuk bir odada açım diye ağlamam. Beş yaşındayken bakımsızlıktan verem oldum. Bir sabah öksürerek uyandım ve ağzımdan kan boşalınca apar topar devlet hastanesine yatırıldım. 1.5 yıl bu hastanede kaldım. Hastalık ve hastane dönemlerine ait bildiğim tek şey hemşireye ‘anne’ dediğim. Babam ayaklarımdan asıp, döverdi! Hastaneden çıktıktan sonra hep dışlandım. Önce anneannemin, sonra babaannemin, teyzemin yanında kalmaya başladım. Hepsi, ‘Ben bakamam’ dediği için arada sürüklenip duruyordum. Bu durum babam askerden gelip yeniden evleninceye kadar böyle sürdü. Bu kez üvey anne eziyeti başladı. Üvey annem, babama kızdığı için beni ve kardeşlerimi her gün döverdi. Babam da çalışmadığı için kuru ekmeği ıslatıp, üzerine toz şeker ekip yerdik. Babam, bize resmen işkence yapardı. Kardeşlerim ve ben çok ağır şeyler yaşadık. Diyelim ki sokaktan eve biraz geç geldik. Hemen kapının eşiğine iki tane çivi çakar, başımız aşağı gelecek şekilde ayaklarımızdan iple sallandırır, tabanlarımız şişene kadar vururdu. Sonra da acı çekmemiz için tuzlu su hazırlar, ayaklarımızı bu suyun içine sokardı. Hiç unutmuyorum Rum yalısında oturuyoruz, bu yalının da kileri vardı. İçeride dana burnu dediğimiz böcekler gezerdi. Bizleri sabaha kadar orada bırakırdı. Yine bir gün attığı dayaktan burnum kırıldı. Bir gün de 12, 13 yaşındayım. Makarna yaptım. Makarna iyi pişmediği için, babam tencereyi başımdan aşağı geçirmişti. Her tarafım yanık içindeydi. O halimle bile dayak yiyordum. Çocuklara ihbar hattı açılmalı Görüyorum ki, kurumlarda değişen hiçbir şey yok. Malatya’da yaşananları izledikçe o yıllara döndüm ve psikolojim yine çok bozuldu. İçimden Malatya’da olmak ve o kadınların ağzını burnunu kırmak geldi. Keşke orada olsaydım! Bu çocuklara biz yarınlarımızı emanet edeceğiz. Ama bu hükümetlerin ilgilsizliği ve cahillik yüzünden psikolojisi bozuk çocuklar yetiştiriyoruz. Ben 30 yaşına kadar hep kendimi ezik hissettim. Güvenim yoktu. Bu çocuklar da ya ezik olacaklar ya da intikam hırsıyla büyüyecekler. Sonuçta ruh sağlıkları iyi olmayacak. Ben beş yıl Avustralya’da yaşadım. Orada kurumda büyüyen ya da aile içinde şiddete maruz kalan çocuklar için özel bir telefon hattı var. Şiddete maruz kalan çocuklar ya da olaya şahit olanlar bu hattan yardım istiyor. Sosyal Hizmetler Kurumu da gelen ihbarı değerlendirip, o çocuklara yardım ediyor. Bizde de böyle bir hat olmalı. Ayrıca artık herkes çocuk doğurmayı bıraksın. Kadın 40 yaşına geliyor, üçüncü çocuğunu doğurmak istiyor. Doğuracağına gidip bir evlat edinsin. Bazı politikacılar ben sahneye çıktığımda, utanıp gidiyorlar. Benden utanacaklarına, bu görüntülerden utansınlar.’ Kaynak: www.hurriyetim.com.tr