Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Barzani’ye yakın yayın organın bir röportaj veren Vatan Partisi Genel Bakanı Doğu Perinçek, "Öcalan Türk devletinin, MİT’in emriyle çıkıp silahları bırakın da der. Dedirtirler ona yani" dedi.
Abone olVatan Partisi Genel Bakanı Doğu Perinçek, Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Barzani’ye yakın Rudaw’a dikkat çeken bir röportaj verdi.
Perinçek röportajda, “Öcalan dışarıda olsaydı ne değişirdi, kanatiniz nedir” sorusuna verdiği yanıtta “Onun yapabileceği birşey yok ki. Ama bundan sonra ne olur, şunu da bekliyorum, bir müddet sonra Öcalan Türk devletinin, MİT’in emriyle çıkıp silahları bırakın da der. Dedirtirler ona yani” ifadelerini kullandı.
Rudaw’dan Rawin Sterk’e konuşan Perinçek’in röportajda verdiği yanıtlar özetle şöyle:
İlk olarak kişisel bir meraktan duyduğum bir sorudan başlamak istiyorum. Binanıza girdiğimiz andan itibaren son derece disiplinli ve katı bir atmosfer ve dizaynla karşılaştık. Askeri bir disiplinden bahsetmiyoruz tabi ama hava çok net şekilde katı. Neden böyle?
Doğu Perinçek: Çünkü bizim bir geleneğimiz var. Disiplinsiz bir ortamda hayatat durulamaz. Disiplin bir örgütün en önemli kuvvet kaynağı. Ama sırf disiplin değil, gönüle dayanan, ideolojiya, davaya, hedefe dayanan bir disiplin.
Doğu Perinçek kendisini nasıl bir Türkiye’de hissediyor. Demokrasi, insan hakları, özgürlükler, adalet ve ekonomik bağlamda?
Doğu Perinçek: Zincirlerini Amerika’dan koparmakta olan, Atlantik’ten kopup Asya’ya yerleşmekte olan, dolayısıyla komşularıyla ilişkilerini geliştirmekte olan, dolayısıyla aydınlık ve önü açık bir Türkiye’deyiz.
“Türkiye bir özgürleşme dönemi yaşıyor''
Bütün bunlardan yola çıkarak, dünyanın çoğuyla ilişkiler iyi durumda değil. Ağır bir ekonomik kriz var, dünyadan değişik kuruluş ve örgütlerden Türkiye’ye demokrasi ve basın ve ifade özgürlüğü alanlarıyla ilgili ağır eleştiriler geliyor. İçerideki “demokrasi” fotoğrafında durum nedir sizin açınızdan?
Doğu Perinçek: Tabi Türkiye sancılı bir dönemden geçiyor. Demin de belirttim, yaşadığımız dönemi şöyle tanımlayabiliriz. Atlantik sisteminden kopuyor ve Amerikanın Türkiye üzerindeki gücünün ağırlaştığı bir dönemden geçtik. 2014’ten sonra o dönem bitti. Biz 2014’te Silivri duvarını yıktık ve o bir özgürleşme başlangıcı. Başında da biz vardık. Türkiye olarak FETÖ üzerine yürüdük ve Amerika’nın Türkiye içindeki gladyosunu yerle bir ettik ve onları hapislere tıktık. Türkiye aynı zamanda Amarîkanın piyonu olan PKK’ya karşı da başarılı bir mücadele yürütüyor. Dolayısıyla Türikye Amerika ile dünyada ön cephede silahla savaşan bir ülke. Tabi bu sancılı dönemin problemleri var. Ama özgürlükten bahsederken Amerika gladyosuna, FETÖ’ye özgürük diyorsak onlara özgürlük yok. PKK’ya diyrsak ona da özgürlük yok. DEAŞ’a diyorsak onlara da özgürlük yok. Ama onları tasviye eden Türkiye gerçek özgürlüğüne kavuşuyor, yani Amerikadan kurtuluyor, Amerika zincirlerini kırıyor. O bakımdan bunu bir özgürleşme dönemi olarak görebiliriz. Ekonomik olarak haklıısnız. 41 yıldır Amerika’nın dayattığı ekonomik programın sancıları var. Borca battı Türkiye, Şimdi o borç batağından çıkmayı önümüze koyuyoruz. Bir de dış güvenlik tehditleri var Doğu Akdeniz’den gelen. Amerika’nın Suriye’nin kuzeyinde kurdgu üsler ve oradan gelen tehditler var. Ama Türikye komşularıyla işbirliği yaparak o tehditlerden kurtulacaktır.
“Türkiye'de özgürlük ABD'den kurtulmakla mümkündür''
Kendinizi demokratik bir Türkiye’de hissediyor musunuz?
Doğu Perinçek: Özgürleşen bir Türkiye’de, Amerika’dan bağımsazlaşan bir Türkiye’de hissediyorum. Ben özgürlüğü Türikye’nin özgürlük meselesinin Amerika’dan kurtulmasıyla mümkün olacağını düşünüyorum. Çünkü arkada kalan dönemde özgürlükleri yok eden 12 mart, 12 Eylül, 15-16 Temmuz darbeleri hep Amerika’dan geldi.Türkiye 1945’ten sonra Amerika’nın denetlediği bir döneme girdi. Dünya çapında özgürlüklere düşman olan ABD idi. Onun için Amerika’dan özgürleşme Türkiye’de bireylerin, insanlarında gözgürleşmesi anlamına gelir. Kürt meselesi açısından ele alırsak, büyük oranda Kürüt meselesini biz demokratik haklar açısından çözdük. Yani haksızlıklar, baskı ve eşitsizliklere karşı en önde savaşanlardan biriyim.
“Irak'ta Kürtlerin kendi seçimine saygı duyuyoruz''
60lı yıllar sonrasında gerek siyaseten gerek kurduğunuz medya mecraları itibariyle Kürtlerle yakın temasınız söz konusuydu. Öte yandan Kürtlerin kolektif haklarından da bahsediyordunuz. Hatta bağımsızlık karşıtlığınızdan bahsetmek bile mümkün değildi. Ne değişti dünden bu güne?
Doğu Perinçek: Şu değişti.. Kürt meselesi Amerika meselesine dönüştü. Eskiden Türkiye’de Kürt meselesi Kürtlerin eşitliği, vatandaşlarımız olarak Türkiye’de haklara sahip olmaları, demokratik haklara sahip olmalarıydı. Orada büyük mücadeleler oldu ve biz hep en öndeydik ve büyük başarılar kazandık. Demokratik hakları konusunda bakarsak, gazete çıkarmak, kürtçe yayın yapmak, vatandaşların eşit sayılması konularında büyük kazanımlar sağlandı. Bu gün artık Kürtçe gazete tutmadı ama serbest. Biz Kürdoloji enstitüleri kurulsun diye mücadele ettik ve kuruldu. Ne kaldı geriye, Kürtlerin bağımsız devlet kurmaları kaldı. Bu doğru değil. Neden doğru değil? Çünkü böyle bir girişim, Irak’ın düzenleme ve yasalarına biz hürmet ediyoruz. Orada böyle bir şey oldu ve Kürtlerin kendi seçimine saygı duyuyoruz. Ama bölgede bir Kürt devleti olacak iş değil. Neden, çünkü Türkiye’yi, Suriye’yi Irak’ı, İranı böleceksiniz. Bu bir tek Amerika’nın işine yarar.
“Her zaman Kürtlere yapılan haksızlıkların karşısında oldum''
Sykes Picot anlaşması ile de Kürtelerin ülkesi bölündü?
Doğu Perinçek: Olay oydu...ama nedir, bir Batı Asya birliği kurarız. Yani Türkiye, İran, Suriye. O batı Asya Birliği içinde bu dört ülkedeki Kürtler de yaşan Kürtler de eşit, özgür haklara tam olarak kavuşur. Bu şekilde daha köklü bir çözüm olur. Ama Kürdistan kuralım dediğin zaman, Kürt de ölür, Türk de ölür, Arap da ölür, Farsda ölür ortalık kan revan olur ve bölge halklarından kazançlı çıkan olmaz. Onun için ayrı bir devlet kurmak hem hayal, gerçekleşmesi mümkün değil, bir tek Amerika ile kurulurdu o da yenildi ve gidiyor buradan. Hep beraber yaşamayı öğreneceğiz. Bizim partinin bir sloganı var; Kürt de biziz, Türk de biziz. Hepimiz Türk milletiyiz. Kürt de biziz, öteki değil ama biz bir millet oluşturuyoruz. Kürtler ve Türkler olarak Türkiye’de bir millet oluşturuyoruz. Kaynaşıyoruz ve süreç bu şekilde ilerliyor. Ama Kürtlere etnik kökenleri dolıyısıyla her türlü haksızlığın ve eşitsiçzliğin tam olarak karşısınadyız. Bunu ben hayatıyla ödemiş bir insanım. 14 yıl hapislerde yattım, partim kapatıldı ve kürtlerin hak ve hukukunu savunmada hep en önde oldum. Ve bunu bölge halkı da çok iyi bilir. Bizim Diyarbakır, Batman, Cizre, Silopi, Suruç, Nusaybin’de 90’larda yaptığımız o mitingleri hiçbir zaman başka bir parti başaramamıştır.
“Kürtler birey olarak hak sahibidir toplu olarak değil''
Tarafı olduğunuz haklardan bahsediyorsunuz. Kolektif hakların verilmesinden de yana mısınız?
Doğu Perinçek: Kolektif derken eğer Kürtlerin vatandaş olarak haklarından bahsediyorsanız onun yanındayız ama Kürt diye ayrı bir grup olarak hakları doğru değil. Kürtler Türk milletinin, Türkiye vatandaşlarının bir parçası ve birey olarak haklara sahipler ama diyelim topluluk olarak ayrı bir hak, onun eşitlikçi bir çözüm olmayacağı kanısındayız. Mesela Irak’ın tercihi ve seçimi ayrı. O doğru bir seçim olabilir ve onu Irak karar verir. Bu gün türkiye’de diyelim bölgesel bir özerklik falan veridğinizde bu kürtlerin yararına olmaz. Çünkü bu onları ikinci sınıf yapar. Onlar bizden değil, onlar başka dediğiniz zaman bütün Türkiye’de eşitlik ve özgürlük konusunda olumsuz sonuçları olur.
“Kürtlerin en iyi bildiği dil Türkçe'dir''
Anadilinde eğitim konusu gündeme gelse tavrınız ne olur?
Doğu Perinçek: Vallahi anadilde eğitim konusunu bizKürt vatandaşlarımıza sorduğumuz zaman onlar şunu söylüyor: Biz çocuklarımızın profesör olmasını, avukat olmasını, komutan, general, doktor olmasını istiyoruz diyorlar. Bunu kürtçe ile değil, hepimizin ortak dili olan türkçe ile diyorlar. Mesela KESK’in yaptığı araştırmalar var. Anadiliniz nedir diye sorduğunuz zaman, Diyarbakır halkının,bölge halkının, (Biliyorsunuz KESK PKK’ye yakın bir örgüttür) vatandaşın yüzde 60-70 türçe diyor. Sebebi şu, kürt ana babadan doğmuş olsa bile toplum içinde en iyi bildiği dil türkçe. Kürtlerin de en iyi bildiği dil türkçe. Tarihi sebeplerini tartışmıyorum. Ama kürtçe devlet kurulmadığı için geçmişinode, bir eğitim geleneği, üniversite geleneği olmadığı için çok gelişmemiş. Bir de parçalar var tabi. Kurmanci, Zaza, soran gibi farklı lehçeler var. Onun için Mazgirt’teki bir Kürt on kilometre ötedeğik bir kürtle farklı konuşuyor ve yine türkçe konuşuyorlar
“Doğal asimilasyon kötü bir şey değildir''
Hem bahsettiğiniz tablo hem de Kürtlerin bir kısmının sizin tabirinizle ‘biz istemiyoruz’ demesinin altında asimilasyon yatıyor. Asimilasyona tabi tutulmuş bir zihnin tezahürü bu söylem, bu da gerçeğin bir yanı....
Doğu Perinçek: Doğal asimilasyon kötü birşey değil. Baskı ve zorla bir asimilasyona karşıyız. Örneğin Irak’ta da Kürtler, Talabani bölgesinde konuşulan dil farklı, Barzani bölgesinde konuşulan dil farklı. Ben hatırlıyorum mesela Yurttaşlık Bilgisi Kitabı Barzani bölgesinde arapçaydı ve o bölgede üniversitede de daha çok eğitim arapçaydı. Şimdi durum nedir bilimyorum. Sonuç itiabariyle tarihten kalan bazı problemler var.
“Diyarbakır Cezaevi'nde Kürtçe öğrendim''
Bahsetitğiniz problemlerin tamamı dört ülkenin koyduğu yasaklar ve sınırlardan kaynaklanıyor..
Doğu Perinçek: Doğru, sebeplerini tartışmıyorum ama geldiğimiz noktada özelilkle Türkiye’yi söyleyeyim. Mardin’in Alakuş köyünde, imam geldi. İmam PKK’ye sempati duyan bir insandı. Konuşuyoruz falan, oraya getirdik. Dedim ki ne düşünüyorsun, anadilde eğitim falan olsa. Dedi ki ya benim 4 oğlum var, kızlarım var, ben onalrın doktor, mimar, mühendis olmasını istiyorum, Türkiye’de önemli yerlere gelmesini istiyorum ve bunun yolu onlara Kürtçe eğitim vermek değil, Türkçe ile onlar ilerleyebilirler. Genellikle bizim Kürt vatandaşlarımız Türkiye’de araştırma yaptığımız zaman, PKK’ye bağlı çok dar bir grup dışında Kürtçe eğitim talebi yok. Ama şunu ayırmak lazım, Kürtçe öğrenmek başka. Kürtçe öğrensin. Ben de biraz kürtçe bilirim. Demin siz konuşurken de çoğunu anladım. Diyarbakır cezaevinde Kürtçe epey öğrendim. Kürtçe öğrenmek hak ama anadilde eğitim dediğimiz zaman, ilkokuldan başlayıp üniversite sonuna kadar dili kastediyoruz. Onların Türkiye’de önemli mevkilere gelmesi, ilerlemesi, hayatlarını kazanmaları, Türkiye ekonomisinde kazançlar elde etmelerine yararlı değil.
Bütün bu bahsettikleriniz Kürt kimliğinin kimlik olarak savunulmasının önüne konan engellerle ilgili
Doğu Perinçek: Ama Türkiye Kürt kimliğini kabul etti artık. Türkiye’de bir zaman bir problem vardı haklısınız ve ona karşı da.....
Şuna gelmeye çalışıyorum, kimlik reddi üzerine kurgulanmış bir yerde vatandaşın kimliğinde haberdar olmadan dili talep etmemesi normal. Elbette uygar bir ülkede, milyonlarca insanı kendi sınırlarınızda da tutmak isteyebilirsiniz. Ama en azından kimliğinin saygı görmesi ya da kabul edilmesi çok mu büyük bir zarar verir?
Doğu Perinçek: Kimliğine saygıda kusur yok. Türkiye bu gün MHP dahil türkiyenin bütün partileri Kürt kimliğini kabul ediyor.
Dil kimlik değil midir?
Doğu Perinçek: O halkın talebine bağlı. Bakın bir araştırma yapalım, yapılıyor da zaten, Kürt vatandaşlarımız içinde Kürtçe eğitimi ilkokuldan üniversiteye kadar isteyenlerin sayısı yüzde 2-3ü geçmez.
Yine aynı noktaya geliyoruz kimlik bilincinin olmadığı yerde dil talebinin olmaması normal..
Doğu Perinçek: Ona o bilinci kim aşılayacak. Yani ayrılıkçı amaçlarla aşılamak isteyen PKK var zaten. Ama halk kabul etmiyor. Halk diyor ki ben Türkçemi geliştirmek isityorum. Mesela Diyarbakır’da Sur’da futbol maçı yapıyor çocuklar ama futbolu bile Türkçe oynuyorlar.
Bir korkunun olduğunu da inkar edemeyiz herhalde, sokakta kürtçe konuştuğunuzda başınıza birşey gelmeyeceğinin garantisi yok?
Doğu Perinçek: Hayır öyle değil, bakın abartmayalım. Türkiye’de bakın hiçbir husumet olmadı, bağnaz uygulamalar olmadı. Devletin uygulamalarına karşı da hep beraber çıktık geçmişte.
Siyasetin başına dönelim. Türkiye İşçi Köyle Partisi, Sosyalist Parti, İşçi partisi ve Vatan partisi. Kendinizi hala sosyalist olarak tanımlıyor musunuz?
Doğu Perinçek: Tabi ben bilimsel sosyalistim. Doğu Perinçek bilimsel sosyalizmi kendisine rehber olarak, felsefe olarak ve siyasi yol gösterici olarak benimsiyorum.
Ulusların kendi kaderini tayin hakkı meselesi sosyalizmin nizamiye girişi ve giriş suflesidir. Reddediyorsunuz bunu?
Doğu Perinçek: Reddetmiyoruz hayır. Kendi kaderini tayin hakkı demek ayrılmak demek değil. Soralım bu gün Türkiye’de ayrılmak isteyenlerin sayısı yüzde 4-5ü geçmez. İkiyi bile geçmez. Ben de görüşüyorum insanlarla. Diyarbakır Cezavinde de kaldım. Orada da konuştum insanlarla. Siz de Adıyamanlısınız. Ben de Erzincanlıyım, anne tarafından Malatya, Adıyamanlıyım. Annem Adıyaman doğumlu. Bakın Türkiye’de birisinin başına bir problem geldiği zaman, Irak’ın kuzeyi veya Suriye’nin kuzeyindeki Kürt şeylerine kaçmıyor. İzmir, İstanbul veya Mersine geliyor. Gene Türkiye içinde çözüm arıyor. Gidip kendisini güvence altında görece topraklar gene Türkiye toprakları.
“Kürtlerle gönüllü beraberlikten yanayız''
60’lar sonrası, 70 ve belki 80’ne kadar Kürtler için bağımsızlıktan da bahseden bir hattınız var. Yayın organlarınız ve söyleminizin tamamına bakıldığında...
Doğu Perinçek: Bağınsızlığı biz hiçbir zaman savunmadık ama şunu savunduk. Biz onların kendi iradelerine saygılıyız. Ama onların ayrılmasını hiçbir zaman savunmadık istemedik. Onu çok açık söyleyeyim. Türkiye’de Kürtlerin de böyle bir talebi yok. Onlarda bu talep olmadan savunmak nasıl olsun. Gönüllü bir beraberlikten yanayız. Dayatılan değil. O beraberlik zaten var.
Bu durumda, Kıbrıs Türkleri, Trakya Türkleri, Kafkasya Türkleri ve Irak Türkmenleri için de bağımsızlıktan ve haktan kastınız aynı şey mi, onlara istediklerinizi neden Kürtlere hak görmüyorsunuz?
Doğu Perinçek: Bakın Irak Türkemnleri Irak’ın bir parçasıdır. Suriye’dekiler Suriye’nin, İran Türkmenleri İran’ın bir parçasıdır. Biz oralardaki Türklerin bir ayrılıkçı uygulamanın ve eylemin içinde olmasını hiçbir şekilde onaylamıyoruz. Çünkü bu ayrılıkçılığı kışkırtan Amerika. Yani Suriye Türkmenleri Suriye içinde olacak. Mesela siz Rûdaw adına geliyorsunuz. Rûdaw Irak Kürdistan Özerk Bölgesi’nin bir yayın organıdır ve yayınlarında da başarılar diliyorum; Irak’taki Türkmenlerimiz de Irak’tan bir parça koparsınlar ya da bağımsız olsunlar biz bunu kesinlikle tasvip etmiyoruz. Geçmişte de hep Türkmenlerle bunu konuşmuşuzdur. 91’de Amerika Irak’a çıktığı zaman Türkmenler içinde bu kışkırtıldı. Ben onlara pişman olursunuz dedim. Bakın Siz Irak’ı parçalayarak neye hizmet edeceksiniz. Bu Türkiye’nin İran ve Suriye’nin de parçalanması olur. Biz Irak, İran, Suriye, Kafaksaya, dünyadaki Türkmenlerin ayrılıkçı olup Amerika’nın aleti olmasını hiçbir şekilde kabul etmeyiz.
Şimdi çok muhattap olduğunuz spesifik ve klasik birkaç soru sormak istiyorum ama aynı mantıkla değil tabi. Öcalan ile olan diyalogunuz.. Kimisi dostluk olarak tanımladı, kimisi başka başka isimler koydu. İkinizin Türkiye siyasetindeki etkisi ile ilgili birkaç şey sormak isityorum. Türkiye siyasi tarihinin son 50 yılına baktığımızda iki kişi var yerinde duran. Biri siz biri Öcalan, fark ve benzerlikleriniz neler?
Doğu Perinçek: Ben Öcalan ile bir gazeteci olarak 2000’e Doğru Dergisi Genel Yayın Yönetmeni olarak görüştüm. Aynı şimdi sizin benle yaptığınız gibi.
Tabi siyaseten de bir muhattabiyetiniz vardı gazetecilik dışında...
Doğu Perinçek: Biz o dönemde Kürdümüzün eşitliğini, hakkını, hukukunu savunduk. Onlara yapılan her türlü haksızlığa siper olduk ve doğru yaptık. O bizim iftihar kaynağımızdır. Ama Ayrılıkçılığa hiçbir zaman taviz vermedik. O ropörtajda Öclan’a dedim ki bak Amerika geliyor, İsrail var, sizin üzerinize oynuyorlar, bunlara alet olmayın, silahlarınızı barakın, Türkiye’nin bütünlüğü içinde eşit haklar mücadelesi yapmak bütün Ortadoğu Halkalrın yararına olur telkininde bulundum. Kendisi de yakalandığı bahsediyor.
O dönem PKK’nin söylemi bağımsızlıkçı bir söylemdi. Zamanlama olarak şuna denk geliyoruz. PKK’nin bağımsızlıkçı söylemden vazgeçtiği döneme denk geliyor sizin bu bağmıszılık karşıtı tavrınız..
Doğu Perinçek: Tabi ben Öcalan’a da Bağımsız Kürdistan davasının ancak Amerika ile olabileceğini söyledim. Amerika ile olduğu zaman da Kürtleri hain halk haline düşürürsünüz. Kürt halkı merttir bunu kabul etmez. Onun için bu doğru bir politika olmaz, ayrılıkçılık bağımsızlık. Ancak Irak Kürtleri Irak bütünlüğü içinde, Suriye Kürtleri Suriye bütünlüğü içinde hak ve hukuka sahip olmalılar şeklin görüşlerimizi söyledik.
“Öcalan güvenilmez bir insan''
Bütün bu söylemin totalinde şunu diyebiliriz, zira Yalçın Küçük doğrudan söylüyor. ‘Ben onları Kullandım’...
Doğu Perinçek: Benim sözlüğümde kullanma kelimesi yoktur. Ben hiçbir insanı kullanmam. Hele halkları ve örgütleri kullanmam. Ama şunu söyleyeyim. Öcalan güvenilir bir insan değildir. Kişilik olarak karakter olarak...Babam Diyarbakır yargıçlığı yaptı. Benim 5-6 yaşına kadar çocukluğum Diyarbakır’da geçti. Babam şöyle derdi; Diyarbakırlılar Türkiye’nin en iyi insanlarıdır. Bütün hakimlik tecrübesi içinde. Bizim Kürdümüz, Irak Kürdü de, Kürtler saf temiz, dürüst, karakterli, mert insanlardır. O ayrı mesele. Ama Öcalan için, o kürtlerdeki, Anadolu halkına, bölge halkına, Batı Asya halklarında görülen erdemleri onda görmüyoruz.
Nereden yola çıkarak söylüyorsunuz bunu, özel bir anektodunuz mu var?
Doğu Perinçek: Öcalan’ın hayatı istihbarat örgütleriyle işbirliği hayatıdır. Bütün hayatını inceleyin, Türkiye istihbaratıyla işbirliği, Şam’da Suriye işbirliği, CİA ile işbirliği, MOSAD ile işbirliği...ve bunları inkar etmez.
O da “ben onları kullandım” diyor?
Doğu Perinçek: Desin. Ama şimdi Öcalan ile Şam Muhaberatı arasındaki ilişkide, Amerika ile ilişkide Amerika onu kullanır. Öcalan Amerika’yı kullanamaz.
Bu günden baktığımızda örgütünün etkinlik alanı itibariyle başarılı bulmuyor musunuz?
Doğu Perinçek: Yok oluyor. Buradan Irak Kürt halkına sesleniyorum. Öcalan yok oluyor. PKK yok oluyor. Birkaç sene sonra PKK diye bir örgüt olmayacak. Bitiyor.
“Öcalan çıkıp silahları bırakın diyebilir''
Öcalan dışarıda olsaydı ne değişirdi, kanatiniz nedir?
Doğu Perinçek: Onun yapabileceği birşey yok ki. Ama bundan sonra ne olur, şunu da bekliyorum, bir müddet sonra Öcalan Türk devletinin, MİT’in emriyle çıkıp silahları bırakın da der. Dedirtirler ona yani.
Son dönem söyleminize gelmek istiyorum. Bir konuşmanızda MHP genel başkanı olmak şereftir dediniz?
Doğu Perinçek: Hayır ben Vatan Partisi genel başkanıyım. Orada MHP aleyhine bana farklı birşey söyletmeye çalıştılar. MHP faşsittir falan gibi. Siz bu gidişle MHP’nin başkanı olursunuz dedi. MHP şu an AK Partiyle birlikte Amerika’ya karşı direnen bir çizgide ben onun aleyhine laf söylemem. Çünkü aynı cephedeyiz. Ben şu anda diyelim bölgemizde Amerika’ya karşı direnen hiçbir güç aleyhine birşey söylemem. MHP’nin kendi genel başkanı var. Vatan partisi farklı. Ama MHP, AK Parti şimdi Amerika’ya karşı direnme cephesinde. Ben laf söylemem.
Kürtlerin hak ve hukukları konusunda MHP ile ayrıştığınız yerler neresi? Bilimsel Sosyalizmi esas alan bir parti ile milliyetçiliği esas alan bir parti kıyası yaparsak nerelerde ayrışıyorsunuz?
Doğu Perinçek: Şuradan... Amerika’ya tavır aldığınız ve Türk vatanını, miliyetçiliği savunduğunuz zaman kürde karşı saygılı ve eşitlikçi olmak zorundasınız. Bakın Türk milliyetçiliği büyük bir milliyetçiliktir. Yani imparatorluk geleneğinden gelidği için hakları bir arada tutma geleneği vardır. Bu ta Hunlardan, Göktürlerden beri gelir. Selçuklular, Osmanlılar.. dikkat ederseniz bu imparatorluklar bünyesindeki hakları bir arada tutarlar. Hatat hristiyanları. İmparatorluk kültürü de bunu gerektirir. Buradan MHP’ye geleyim. MHP dar bir milliyetçilik değil de, imparatorluk geleneğinden gelen büyük millet milliyetçiliği, hoşgorülü bir tavrı benimsediği için kendisini çok önemli şekilde değiştirdi.
Kürtlerin kolektif, kültürel ve demokratik haklarının kabulü bağlamında partinizin MHP’den farklı olarak kabul ve ret ölçüleri neler?
Doğu Perinçek: Geçmişte çok büyük ayrılıklarımız vardı. Ama şimdi bir yerde buluştuk. O yer neresi. O da Türkiye bu gün Amerika ve İsrail merkezli tehditlerle karşı karşıya. O tehditlere tavır aldığımız zaman beraber oluyoruz. Şimdi bu Kuzey Suriye’deki ve Kuzey Irak’taki kürtler için geçerli. Onlar Amerika ve İsraile tavır aldığı zaman beraber oluyoruz, kardeş oluyoruz. Ortak davalar ve ortak gelecekler oluyor.
Amerika, NATO ve Atlantik Bloku’na karşı söyleminiz elbette çok net. Belli bir hatta karşısınız. Oysa partinizde çok sayıda general var. Türkiye’de NATO görevi yapmadan general olmanın imkansızlığını biliyoruz. Elbette şart değil. Sizin için bu bir avantaj mı çelişki mi?
Doğu Perinçek: Bakın bunların hepsi Amerika ve NATO’nun hapse attığı genaraller. Türkiyenin son 3-5 yılına bakalım, NATO ve Amerika binlerce Türk Ordusu subay ve generalini hapse attı. Türk Ordusu NATO’ya isyan eden bir ordu olduğu için hapse atıldı. 2008’den başlayarak, Ergenekon, Balyoz süreçlerinden beri. NATO’da gladyosunu ezen bir tek Türkiye var. 15-16 Temmuzda devlet içindeki gladyo darbe yapmaya kalktı ve Türkiye onu ezdi. Bakın bun ne İngiltere ne Almanya, ne Fransa, ne Hollanda bunu yapabildi. Hiçbir NATO ülkesi bunu yapamadı. Neden? Çünkü Türkiye NATO içindeki mazlum. NATO içindeki ülkelere bakalım hepsi emperyalist kapitalist ülkeler. Belki Yunanistan falan hariç. Türkiye NATO’ya benzemeyen bir ülke. Ben Türkiyemizin bağımsızlığını istiyorum, refahın, zenginleşmesini istiyorum. Türikye’nin Amerika sistemi içinde güvenliğine kavuşması, bağımsız, egemen ve zengin olması mümkün değil.-