Aydın Doğan, Fatih Altaylı'ya yakındı. Doğan Sabah'ın okuyucuları kandırdığını söyledi. Doğan, Dinç Bilgin ve Turgay Cineri'nde kendisine şimdi ihanet ettiklerin söylüyor.
Abone olFatih Altaylı'nın Sabah Gazetesi Ekonomi Müdürü Yavuz Semerci ile yaptığı kavgada yeni gelişmeler yaşandı. Altaylı, Aydın Doğan'ın Sabah gazetesine olan büyük tepkisini sütununda yayınladı.
Doğan, Altaylı'nın "Röportaj yapmam halkın önünde tartışalım" adlı yazısında, Sabah'ta verilen haberlerin çarpıtıldığını ve okuyucunun kandırıldığını söyledi. Aydın Doğan, Dinç Bilgin ve Turgay Ciner'e de adeta patladı. İşte, Doğan'ın olay yaratacak açıklamaları Altaylı'nın köşesinde şöyle verildi....
SABAH Gazetesi’nin Ekonomi Müdürü Yavuz Semerci dün köşesinde bir öneri yaptı.
‘Altaylı Turgay Ciner’le, ben de Aydın Doğan’la birer röportaj yapalım.’
Açıkçası bu öneri çok da içime sinmedi.
Nedeni basit. Ben her zaman ‘doğruları’ yazdım, hiçbir zaman aldığım bilgileri ‘çarpıtmadım’. Fakat ne yazık ki Yavuz Semerci, TMSF Başkanı’nın benim tüm yazdıklarımı teyit eden sözlerini bile ‘Altaylı çarpıtmış’ başlığıyla verdi.
Yine de önerisini değerlendirdim. Aydın Doğan’ı aradım. Biraz tepkiliydi.
‘İki üç gündür Sabah’ta çıkan yazıların hepsi çarpıtılmış, saptırılmış yazılar. Gerçekleri yazmıyorlar. Okuyucuyu aldatmaya çalışıyorlar’ dedi ki, ben de kendimle ilgili bölümlerinden bu durumun farkındaydım.
Ve ekledi:
‘Hep bir teraneden bahsediyorlar. Doğan Grubu, Sabah’ı almak istiyor. Tekel olmak istiyor. Bunların tamamı yalan, uydurma. Sabah’ı almayı hiç düşünmedim; bırak düşünmeyi, aklımın köşesinden bile geçirmedim. Dinç Bilgin ve çevresi, Sabah Gazetesi’ni bana satmak için çok uğraştılar. Ama ben istemedim. Bunun doğru olmadığını söyledim. Bugün Turgay Ciner’in de çevresinde olanlar ve Dinç Bilgin buna yalan diyebilir mi? Demediler mi, getirmediler mi? Benim o dönemde yaptığım, mesleki dayanışma çerçevesinde Sabah’ın yaşamasına yardımcı olmaktı. Meslek ahlakı içinde onlara zor günlerinde yardım ettim. Gazete yayınlanabilsin diye káğıt paralarını ödedim. Maaş ödemelerine destek verdim. Kendilerine o dönemde verdiğim paraların 5.5 milyon dolarını hálá ödemediler. İsteseydim Sabah’ı o gün alırdım. İsteseydim Sabah’ı ben kiralardım. Dinç Bilgin bunların hepsini biliyor. Bana gazeteyi almam için söyledikleri hálá dün gibi hatırımda. Ama ben yapmadım. Doğru bulmadım. Ben o zor günlerde Sabah’a yardım ettim; ama görüyorum ki, merhametten maraz doğdu.’
Aydın Doğan bunları söyleyince sordum:
‘Peki Aydın Bey, Sabah’ı almak için bir teklif verdiniz. Niye verdiniz? Vermeseniz bugün daha rahat olmaz mıydınız?’
‘Kırk kere mi söyleyeceğim. Bedava gitmesin diye verdim. Birilerine peşkeş çekilmesin, milletin parası tahsil edilebilsin diye verdim. Kendi adıma da vermedim. Medyaya yatırım yapmak isteyen çok ortaklı bir konsorsiyum adına verdim. Ben yine de bize verilsin demiyorum. Kime verilirse verilsin. Turgay Ciner’e verilsin. Ama peşkeş çekilmesin. Değerine verilsin. Turgay Ciner, malın değerine eşit, hatta yakın, devletin alacağını heba etmeyecek bir para versin alsın, hakkıyla, gerçek medya patronu olsun.’
‘Ama siz teklif verince konu medya savaşı olarak algılanıyor’ dedim.
‘Benim medya savaşım falan yoktur. Bunların sorunu aslında benimle değil, devletle. Devlete, halka borçları var, ödemek istemiyorlar. Ödeyin deyince kızıyorlar. Ortada bir medya savaşı falan da yok. Sen TMSF Başkanı ile konuşup bir yazı yazıyorsun, onlar bir savaş başlatmak istiyor. Ben sadece kamu alacağının tahsiline yardımcı olmaya çalışıyorum. Benim gazetelerimde yazılan hiçbir habere yalan diyemezler. Bütün millet şunu bilmeli: Sabah Grubu bu yıl sadece reklamdan, en az 200 milyon dolar gelir elde etti. Malın sahibinin devlete 1 milyar dolar borcu var. Peki elde ettiği bu gelire karşın ne ödedi? Sadece 2 milyon dolar. Allah aşkına söyle, bu hangi hakkaniyete, hangi vicdana sığar? Bu hızla devletin alacağı 500 yılda tahsil edilir. Yanlış mı hesaplıyorum? Beni üzen, milletin parasının hesabını sorması gereken gazeteci arkadaşlarımın, işin aslına bakmadan ‘Aydın Doğan Sabah’ı almak istiyor’ diye uydurma bir nedenin arkasına sığınmasıdır.’
‘Peki Aydın Bey, herhalde gördünüz; Yavuz Semerci’nin röportaj teklifi var. Ne diyorsunuz?’
‘Gördüm. Beni röportaja davet eden bu arkadaş daha önce de böyle yazılar yazmıştı. Cevabımı sütununda yayınlayacağı sözü vermişti. Ama ben cevabımı gönderince onu çarpıtarak, anlaşılmaz hale getirerek yayınlamıştı. Şimdi ben onunla nasıl röportaj yapayım.’
‘Yani yanıtınız hayır mı olacak?’
‘Yoo, ben hiçbir şeyden kaçmam. Ben daha iyi teklif sunuyorum. Ben diyorum ki, bırakın tek taraflı röportajı. İstiyorlarsa Gazeteciler Cemiyeti’nin salonunda, istiyorlarsa tarafsız bir televizyonda halkın gözü önünde tartışalım. Öyle onların dediği gibi konu limiti falan da koymayalım. Limitsiz tartışalım. Ben tek başıma geleyim. Onlar ikisi birden gelsinler. Devlete 1 milyar dolar borçlu mal sahibi Dinç Bilgin ve kiracısı Turgay Ciner beraber gelsinler. Hatta istiyorlarsa bu konuları yazan, bu konulara hákim yazar arkadaşlarını da yanlarına alsınlar. Hatta istiyorlarsa bu tartışmayı Yavuz Semerci’nin yönetmesine de razıyım. Hodri meydan diyorum. Son bir defa tartışalım. Kamuoyu doğruları öğrensin. Herkes yerini bilsin. Ondan sonra bu tartışmaları keselim. Tabii tartışmaları keselim derken ben kalkıp sana veya diğer arkadaşlarıma doğruları, bildiklerinizi yazmayın diyemem. Hangi konuda dedim ki bu konuda diyeyim. Ama kavga havası bitsin. Herkes her şeyi bilsin. Kimse suyu bulandırıp balık avlamaya kalkışmasın. Sular temizlensin, berraklaşsın. Her şeyi herkes netçe görsün.’
Yavuz Semerci kardeşim. Aydın Doğan’ın teklifi bu.
Halka açık, çarpıtılmayacak, bölünmeyecek bir tartışma.
Meraklısı varsa, naklen de yayınlar.
Ne dersiniz?..
YAZI:Fatih Altaylı