25 Nisan 1953’de keşfedilen DNA, 50 yaşında. 50. yılında DNA sayesinde insanın gen haritası çözüldü.
Abone olJames Watson ve Francis Crick tarafından kaleme alınmış, kısa fakat dikkate değer bir makale “Nature” dergisinde 25 Nisan 1953’te yayımlandı. Modern zamanların en önemli makalelerinden olan bu yazı, tüm yaşayan hücresel organizmalarının kalıtımsal materyellerini kapsayan kimyasal yapıyı, (Deoxyribose Nucleic Acid), ortaya çıkardığını iddia ediyordu. DNA'ya giden 94 yıllık serüven "Çifte sarmal" olarak tanımlanan bu yapı, kısa zamanda bilim dünyasında bir “ikon”a dönüştü; “çifte sarmal” kendini kopyalayarak genetik dokusunu bir sonraki kuşağına taşıyor. Watson ve Crick’in makalesi, yazarları tek bir deney yapmadan yayımlanmıştı. Halbuki, makaleye ilham veren deneyler ise daha önce King’s College Medical Research Council Biophysics Strand Laboratuvarı’ndan üç bilimadamı tarafından yapılmıştı. King’s College’deki deneyleri yürütenler; X-ışınları ile DNA’yı ilk inceleyenlerden Dr. Maurice Wilkins, King’s College’e yeni katılmış olan genç bilimkadını Dr. Rosalind Franklin, ve onlarla ortak çalışan bir doktora öğrencisi. Bu grup da aynı zamanlarda araştırmalarını yayımlamalarına karşın, DNA’nın yapısıyla ilgili kesin bir model geliştiremediği için gözden kaybolmuşlardı. 1962’de Wilkins Nobel ödülünü, Watson ve Crick ile paylaşmıştı. Franklin ise genç yaşta talihsizce öldüğü için ödülüne kavuşamamıştı. Buluşun aslan payının Cambridge’li Watson ve Crick’e çıkması ise King’s College ve Cambridge arasında rekabet yaratmıştı. 1970’lerin başında, ilk çıkarılan genom, 5400 bazlı bir bakteriye aitti, bu bile yıllar sürmüştü. 1980’lerde ise bilimadamları 3 milyar bazlı insan genomunu çıkarmak üzere çalışmalara başladılar. International Human Genome Sequencing Consortium şemsiyesi altında yapılan bu çalışmalar sonucunda 2001’de insanoğlunun gen haritası, şuanki sıralama teknolojisini aşan bir iki aralık dışında, çıkarıldı. DNA biyolojik olduğu kadar ruhsal birçok özelliğimizi de belirliyor. Gen haritası yardımı ile, kalıtımsal hastalıklar ortaya çıkarılabilir. 1986 yılında, gen haritası kullanılarak ortaya çıkarılan hastalıklardan ilki “kronik granulomatous”tu. Bundan sonra yüzlerce genetik hastalık gen haritaları takip edilerek ortaya çıkarıldı. Aslında gen haritaları ile hastalıkların köküne inilmesi o kadar da kolay değil. Çünkü genetik bozukluklardan kaynaklandığı kadar, birçok hastalık, çoklu gen bozukluklarının birlikte etkisi yada çevre etmenlerinden de kaynaklanıyor. Ancak gen haritası, kalp ve şeker hastalığı gibi kimi hastalıkları deşifre edilmesini sağladı. Gen haritası sayesinde hastalıkların tedavisinde kullanılan insulin ve büyüme hormonu gibi proteinlerin üretildi. Genentech firması 1977’de ilk insan geni klonlamasını büyüme hormonunu bulunduran somatostatin üzerine yaptı. Sonraki yıl insulin genini bulan firma, 1982’de tıp tarihinin ilk DNA kombinasyonlu ilacı piyasaya sürüldü. DNA daha sonra adli tıp konusunda da kullanılmaya başlandı. 1980’lerin ortalarında, suçluların ortaya çıkarılmasında Alec Jeffreys DNA-parmakizi metodunu geliştirdi. DNA babalık testlerinde ve kurbanların kimliklerinin belirlenmesinde kullanılmaya başlandı. Bugünlerde DNA artık sadece bir tıp terimi değil; DNA gelecekte hukuk, sigortacılık, klonlama ve diğer alanlarda da kullanılacak. Watson ve Crick 28 Şubat 1953'te Cambridge'de Eagle Pub'a girer ve açıklarlar: "Arkadaşlar, yaşamın kaynağını bulduk". 50. yılında gen teknolojisi her ne kadar sağlıksız genleri yenileriyle değiştirerek tedavi etme konusunda yeterli olmasada, önümüzdeki yıllarda genetik tıp özellikle kanser tedavisinde çok daha fazla kullanılacak.