Ramazan ayına sayılı günler kala uzmanlardan uyarılar geliyor. Özellikle şeker hastalarının dikkati çekildi.
Abone olUzmanlar, önümüzdeki hafta başlayacak ramazan ayında yanlış beslenme alışkanlıkları nedeniyle bazı sağlık sorunlarının ortaya çıkabileceğini vurgulayarak, ağır ve yağlı yiyeceklerden kaçınılması, iftarda yavaş ve az miktarda yenilip birkaç saat sonra öğün takviyesi yapılması gerektiğini bildirdiler. İstanbul Üniversitesi (İÜ) İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Beslenme Uzmanı Diyetisyen Dr. Zeynep Koç, ramazanda orucun ardından bazı kişilerin ''gözleri dönmüş'' şekilde iftar sofrasına oturduklarını kaydetti. Bu durumun organizmanın anormalleşmesine neden olduğunu belirten Koç, özellikle kadınları ''orucu kilo verme fırsatı olarak algılamamaları'' konusunda uyardı ve ''Oruç kilo verdirmez, aldırır'' dedi. ''Ramazan süresince kızarmış, aşırı baharatlı, ağır ve yağlı gıdalardan uzak durulmasını'' öneren Koç, şunları söyledi: ''Oruç, sıvı gıdayla açılmalı. Çorba, çay ya da komposto olabilir. Özellikle çorba, hazım sistemini düzene sokması açısından idealdir. Bununla birlikte reçel, peynir ve 1-2 dilim ekmekten oluşan karbonhidrat ve proteinin dengede alındığı hafif bir öğün tercih edilmeli. Orucu hafif öğünle açtıktan sonra sofradan kalkarak hareket edilmeli. İftardan 2 saat sonra da pilav, etli sebze yemeği veya kuru baklagiller yenebilir. Meyve veya tatlı ise yemekten bir kaç sonra tüketilmeli. Sahura mutlaka kalkılmalı ve süt, komposto ile kahvaltılıklar tercih edilmeli. Yemeğin ardından hemen yatılmamalı. Sahurda aşırı yemek, mideyi ve karaciğeri yorarak çabuk kilo alımına neden olur.'' ''BÖBREK HASTALARI ORUÇ TUTMAMALI'' İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Nefroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meltem Pekpak da, böbrek yetersizliğinin en kesin tedavisinin bol su içilmesi olduğunu vurgulayarak, ''Böbrek hastaları kesinlikle oruç tutmamalı'' dedi. Böbrek yetersizliği olanların oruç tutmaları halinde yetersizliğin ilerlediğine işaret eden Prof. Dr. Pekpak, ''Ramazan ayında böbrek hastaları, iftar ile sahur arasındaki dönemde de su açıklarını kapatamıyor. Bu nedenle hastalığının farkında olmayan birçok kişi, ramazan sonrası böbrek yetersizliği nedeniyle doktora başvuruyor'' diye konuştu. Prof. Dr. Pekpak, ramazan boyunca yüksek tansiyonu olanların da beslenme alışkanlıklarını bozduklarını dile getirerek, ''Bu hastalarımız, özellikle sahurda tek ve büyük öğün yediklerinde tansiyonları kontrol edilemez hale geliyor, kalp yükü de artıyor'' dedi. Ramazan ayında hastanelerin acil servislerine en sık yüksek tansiyon ve kalbe aşırı yüklenme şikayetiyle başvurulduğunu ifade eden Prof. Dr. Pekpak, ''Yüksek tansiyonu olanlar, oruçlarını açtıklarında özellikle tuzsuz perhizlerine sadık kalsınlar. İftardan sonra beslenmelerini iki küçük öğüne yaysınlar ve besinleri yavaş çiğnesinler'' önerisinde bulundu. HASTALAR ISRAR EDERSE... Özel Acıbadem Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Nadir Kaya da, açlık ve aşırı yemeden kaynaklanan en önemli hastalıklardan birinin, mide asitinin yemek borusuna geri kaçtığı ''reflü'' olduğunu söyledi. Bundan dolayı yemek borusunun altında yaralar meydana geldiğini anlatan Prof. Dr. Kaya, sonucunda ise göğüs kemiğinin arkasında yanma, ağza acı su gelmesi, bulantı ve kusma gibi bulguların ortaya çıktığını bildirdi. Prof. Dr. Kaya, reflü hastalarına ilaç tedavisiyle birlikte sık ve az yemelerini tavsiye ettiklerini belirterek, ''Ramazanda ise sahura kalkılıyor ve hemen yatılıyor. Bu nedenle reflü hastalığı oruç tutmaya uygun değil'' diye konuştu. Ülserli hastalar için de orucun risk olduğuna işaret eden Prof. Dr. Kaya, ''Uzun süre aç kalınmasından dolayı midede aşırı derecede asit olacağından ülser hastaları için de oruç tutmak çok uygun değil'' dedi. Nedeni belli olmayan ''İrritabl bağırsak sendromu'' yaşayanları da uyaran Prof. Dr. Kaya, bu tür hastaların bol miktarda sıvı almaları ve sebze-meyve ağırlıklı beslenmeleri gerektiğini vurguladı. Prof. Dr. Nadir Kaya, söz konusu hastalıkları olup da oruç tutmakta ısrar edenlerin ise mutlaka doktorlarına başvurması ve ilaçlarını sahur ile iftara yayarak almalarının önemine değindi. DİYABET HASTALARI... Metropolitan Florence Nightingale Hastanesi Endokrinoloji, Diyabet ve Metabolizma Bölümü Şefi Doç. Dr. Selçuk Can da, insülin iğnesi kullanan, hamile olan, kan şekeri normalin altına düşen ve 65 yaşın üzerindeki şeker hastalarının oruç tutamayacağını söyledi. Ramazan öncesi şeker hastalarının tam bir muayeneden geçmesi gerektiğini belirten Doç. Dr. Can, kan şekeri 140'ın altında olan ve insülin kullanmayan ikinci tip şeker hastalarının ise oruç tutabileceklerini bildirdi. Bazı kişilerin sahura kalkmadan oruç tuttuklarını ifade eden Doç. Dr. Can, şeker hastalarının mutlaka sahura kalkması gerektiğini vurguladı. Ramazanda kandaki şeker düzeyinin ilk günlerde düştüğünü anlatan Doç. Dr. Selçuk Can, şunları kaydetti: ''Ancak, ikinci haftadan sonra kan şekeri 40 ile 80 puan arasında yükselir. İftarda tüketilen yiyeceklerin hem kalorisi çoktur, hem de miktarı fazla çeşitten dolayı artmıştır. Bu durum kilo artışına sebep olur. İftarda tıka basa yemek, pankreasa şeker yüklemesi yapmak gibidir. Pankreas yorulur ve kan şekeri artar. Bu sorunlar nedeniyle şeker hastaları, ramazan öncesi mutlaka kan şekerlerini ölçtürüp sağlık kontrollerini yaptırmalıdırlar.'' VKV Amerikan Hastanesi'nden Uzman Diyetisyen Dilara Koçak da, ramazan ayında yemeklerin yavaş yenilmesi, iyi çiğnenmesi, bol su içilmesi ve posalı besinlerin tercih edilmesi gerektiğini söyledi. Kabızlık sorunu bulunanlara oruç dışı zamanlarda kepekli yiyecekler yemeleri, bol sıvı almaları, sebze ve meyve ağırlıklı beslenmelerini öneren Koçak, iftar ve sahurdan sonra ''açığı kapatmak'' amacıyla fazla ve sık aralıklarla içilen sigaranın da kandaki oksijen oranını düşürdüğünü bildirdi. ''PSİKOLOJİYİ RAHATLATICI ETKİ YAPAR'' Haydarpa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Klinik Şefi Dr. Mecit Çalışkan da, ramazan ayında sadece oruç ibadetinin değil, diğer ibadetlerin de en üst seviyede yaşandığına işaret etti. Oruç tutmanın inanç meselesi olduğunu ve kişinin bu görevi yerine getirmesinin psikolojisi üzerinde rahatlatıcı etki yaptığını kaydeden Dr. Çalışkan, ''Bu ayda, birbirimize karşı daha saygılı ve toleranslı olmalıyız'' dedi.