BIST 9.420
DOLAR 34,39
EURO 36,25
ALTIN 2.838,18
HABER /  GÜNCEL

Diyarbakır saldırısından Erdoğan sorumlu!

Şerafettin Elçi, 13 şehidin verilmesiyle ilgili olarak, Başbakan BDP'yi tersleyince siyaset dışı unsurların devreye girdiğini söyledi.

Abone ol

BDP'nin desteklediği bağımsız milletvekili Şerafettin Elçi, PKK'nın son dönemde artan şiddet olaylarından hükümeti sorumlu tuttu. Artan şiddet olaylarını 'Meşru demokratik siyasetin tıkanmasına' bağlayan Elçi, Başbakan Erdoğan'a da yüklendi:

"Başbakan BDP'yi tersleyince siyaset dışı unsurlar devreye girdi"

Milliyet'ten Aslı Aydıntaşbaş'a konuşan Şerafettin Elçi, 'Bu gergin ortamda bir söz söylemek de anlamsız. Duygular hakim' diye söze başlıyor Şerafettin Elçi. BDP listesinden Diyarbakır milletvekili seçilen Elçi, aslında BDP'li değil. Yıllar boyu hem devletin baskıcı tutumu, hem de PKK'nın sunduğu silahlı mücadele seçeneğine tek başına karşı çıktı. Ama günün birinde Türkiye'nin değiştiğini, Kürt sorununun demokratik çözüm aşamasına geldiğini düşündüğü için Meclis'e girmeye karar verdi.

Verdi de ne oldu? Türkiye seçimden bir kaç hafta sonra Kürt meselesinde gerisin geri sarmış durumda.

Bir kaç hafta önce Ahmet Türk'le birlikte Çankaya Köşkü'ne davet edilen Elçi, dün adeta pes etmiş gibiydi. 'Başbakan elinin tersiyle bizleri itti. Meşru demokratik siyaset ortamı tıkanınca siyaset dışı unsurlar devreye girdi...'

"BİZİ ELİNİN TERSİYLE İTTİ"

"Sayın Başbakan bize karşı çok anlayışssız hareket etti. Bizi önemsemedi, ciddiye almadı. Çok yakın bir arkadaşıyla bir süre önce kendisine haber gönderdim ve milli iradeye rağmen oraya gelen vekilin (Hatip Dicle yerine seçilen Ak Parti Diyarbakır vekili Oya Eronat'ı kast ediyor) yemin etmemesini rica ettim. Bölge kaynıyor. Patlayacak bomba gibi. Bu ortamda yemin etsek insan içine çıkamazdık. Sayın Başbakan devlet adamı sorumluluğuyla olaylara önünü alsın istedik. Kendisinden bir jest rica ettik. Ama hayır dedi, gelip yemin etsinler dedi ve bizi elinin tersiyle itti."

YEMİN KRİZİYLE 13 ŞEHİDİN ALAKASI VAR MI?

Diyarbakır’da gençler yolumuzu kesip yemin edip parlamentoya girerseniz kendimizi yakarız diyorlar. Bu bayan yemin etmeseydi kriz kısa zamanda çözülebilir ve anayasada ufak bir rötüşla hallolurdu. Meşru siyaset kanalları açık kalmış olurdu. Başbakan bizi elinin tersiye itti. Zafer kazanmanın gururuyla kimseyi takmayan, umursamayana, bizleri tersleyen ve gerekirse MHP’yle anayasa yapmayı planlayan bir anlayışa girdi. Bizlerin siyasetçi olarak etkisi kalmadı.

BDP'nin 13 şehit haberinin geldiği saatlerde Diyarbakır'da son dakikada kaleme alındığı hissi veren bir bildiriyle demokratik özerklik ilan etmesi, herhalde  siyaset tarihimizin en vahim halkla ilişkiler facialarından biriydi. En hafif tabiriyle diyelim.

ÖZERKLİK İLANI HEM GEREKSİZ HEM DE...

Özerklik ilanının talihsiz bir zamanlamayla yapıldığı günlerdir yazılıp çiziliyor. Gerçekten de 30 yıldır adım atmamış Kürt hareketi, 13 askerin öldüğü anı seçmek yerine bir kaç gün daha bekleyemez miydi bu konuyu gündeme getirmek için?

Ama bir sıkıntı daha var. Özerklik, tanım itibariyle bir ülkenin kendi sınırları içindeki bir bölgeyle yaptığı özel bir akittir. Merkezi hükümet ile yetki ve yönetim konularında varılan ikili bir anlaşmadır. İlla ki iki taraflıdır.
Yanlış anlaşılmasın. Ben Güneydoğu'da daha özerk bir yapıya geçilmesine karşı değilim. Bu tartışılabilir, genel bir kamu reformu ya da özel bir uygulamayla hayata geçirilebilir. Daha da ötesinde, Kürtler de her millet gibi kendi kaderlerini tayin hakkına sahiptir ve günün birinde bunu kollektif olarak kullanmayı seçerlerse, hukuken ve vicdanen kimse karşılarında duramaz.

Ancak bütün bunlar ciddi hukuki ve siyasi süreçleri gerektirir. Kosova'dan Osetya'ya ve Tibet'e kadar örnekleri var. Bu konular parlamentoda tartışılır ve ortak kararla anayasaya yansır.

Ama 30-40 kişinin iki konferans yapıp basın açıklaması yapmasıyle özerklik ilan edilemez. Bunu dünyada örneği de yok, ciddiyeti de. Çünkü tek taraflı özerklik, tek taraflı evlilik gibi bir şey.