Diyarbakır'da kamuoyunun en büyük temennisi çekilme sürecinin herhangi bir çatışma yaşanmadan hayata geçirilmesi. Demokratik Kitle Örgütleri süreci kurdukları ortak komisyonla takibe almış durumda. BBC Türkçe'den Mahmut Hamsici'nin izlenimleri.
Abone ol"Abdullah Öcalan'ın çağrısıyla 1999'da geri çekilme süreci başladı.
Biz de eş zamanlı olarak 8 PKK'lıdan oluşan ilk barış grubu olarak Türkiye sınırına geçtik. Ama Türkiye tarafında sorgulanırken öğrendik ki operasyonlar başlamış."
Yıllar boyunca PKK'nın dağ kadrosunda yer alan, bugünse Demokratik Toplum Kongresi (DTK) daimi meclis üyesi olan Seydi Fırat 'travma olarak' tarif ettiği 1999'daki geri çekilme sürecini bu sözlerle özetliyor.
DTK'nın Diyarbakır'daki merkezinde, içerideki odalarda Nuçe TV'den BDP'li Gülten Kışanak'ın geri çekilme sürecine dair açıklamaları izlenirken Fırat'la 1999'daki süreci konuşuyoruz.
Fırat, o dönem Kandil Dağı'ndaymış.
PKK lideri Öcalan'ın o süreçte örgütün barış konusunda samimi olduğunu göstermek amacıyla bir grup PKK'lının Türkiye'ye geçerek teslim olmasını istediğini, bunun üzerine oluşturulan grupta yer aldığını söylüyor.
Fırat, Türkiye sınırını geçip teslim olduktan Şemdinli'de sorgulanması sırasında komutanların kendi aralarındaki konuşmalarından operasyonların başladığını öğrenmiş.
Mahkemeye sevk edildikten sonra 15 yıl ceza alan, ceza infaz yasasındaki değişiklik nedeniyle 5,5 yıl hapis yatmasının ardından, sivil alanda barış çalışmaları içinde yer aldığını belirtiyor Fırat.
'Bu kez durum farklı'
Fırat o dönem bir barış fırsatının kaçtığını, sadece PKK çevresinde değil, Kürt toplumunun genelinde operasyonların bir travma yarattığını belirttikten "Ama" diyor ve ekliyor: "Bu kez durum farklı!"
Bu farklılığın nedenini şu sözlerle açıklıyor: "O dönem devletin bu sürece yönelik bir politikası ve bir siyasi irade yoktu. Ordu bu işi halleder anlayışı hâkimdi. Bugün ayrıca Türkiye'ye çözümsüzlüğün Türkiye'ye vereceği zarar, çok daha geniş kesimler içinde hissediliyor. Türkiye'de olduğu kadar bölgesel ve uluslararası düzlemde durum da farklı."
İşte bu yüzden Fırat bugün başlaması öngörülen çekilme sürecinde benzer bir çatışma durumunun yaşanmayacağına inandığını söylüyor.
Temkinli olduğunu da ekliyor.
Bu temkinliliğin Kürt toplumunun bazı kesimlerinde içinde çok yüksek olduğunu da söylüyor.
Ama yine tekrar ediyor: "Bu kez durum farklı"
Bu kez durum farklı anlayışı Diyarbakır sokaklarında da hâkim.
Ama diğer yandan bölge halkının hatırı sayılır bir kesiminde, 1999'da yaşananlar ve AKP hükümetine yönelik samimiyet sorgulamaları nedeniyle belli bir tedirginlik de yok değil.
Diyarbakır sokaklarında sohbet ettiğim hemen hemen herkes aynı cümleyi kuruyor: "1999'daki gibi olmasın!"
Hem olası bir askeri saldırıdan, hem koruculardan, hem de mayınlardan yana şüpheler dile getiriliyor.
AKP İl Başkanı: 'Silahlı çekilme çatışma ihtimalini de kuvvetlendiriyor'
Diyarbakır'da görüştüğümüz siyasilerinde AKP Diyarbakır İl Başkanı Aydın Altaç çekilme sürecinde herhangi bir saldırı yaşanmayacağına inandığını belirtiyor: "Tedirgin değilim. Hükümetin kararlı tavrı ortada. Örgütün lideri olduğunu beyan eden Öcalan'ın bu konudaki tavrı ortada. Böylesi bir eylemi yapacak olanlar halk nezdinde mahkûm edilecektir."
Altaç bununla birlikte 'silahsız çekilmenin önemli' olduğunu belirtiyor ve silahsız çekilme durumda çatışma ihtimalinin olmayacağını söylüyor: "Sayın Başbakanımız bu insanların dışarıya silahsız çıkmaları gerektiğini dile getirdi. Silahlı çıktığı zaman, o grubun içinden birileri askere, vatandaşa, koruyucuya silah sıkarsa bu süreç yine baltalanmış olacak. Bunun önleme adına silahsız çıkmaları istendi. Korucuların, askerlerin silahsız çıkacak olanlara bir operasyon yapacaklarına imkân vermiyorum. En kötü ihtimalle askerler silahsız insanları öldürme yöntemini seçmez, onları yakalar ve ilgili makamlara teslim eder. Ama bu, en kötü ihtimal."
Peki silahlı çıkarlarsa?
Altaç'ın görüşü şöyle: "Grubun silahlı olması çatışma ihtimalini de kuvvetlendiriyor. Bu tür ihtimalleri ortadan kaldıracak davranışların sergilenmesi gerekiyor."
Korucuların durumu
İnsan Hakları Derneği (İHD) koruculara dikkat çekiyor.
Bölgedeki demokratik kitle örgütleri çatışma ihtimali karşısında yaşananlara anında müdahale etmek için harekete geçerek 'Süreci İzleme Komisyonu' kurmuş durumda.
Öncelikle İHD (İnsan Hakları Derneği), bölgedeki tüm şubelerinin yöneticilerinde oluşan bir komisyon kurmuş.
Ayrıca İHD'nin girişimiyle aralarında MAZLUMDER Diyarbakır Şubesi, KESK Diyarbakır Şubeler Platformu, Diyarbakır Tabip Odası, GÜNSİAD (Güneydoğu Sanayici ve İşadamları Derneği), Barış Anneleri İnisiyatifi'nin bulunduğu bir komisyon oluşturulmuş.
Çekilme sürecindeki olası sorunları ve komisyonun işlevini İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici'yle derneğin kentteki merkezinde konuşuyoruz.
Bilici 1999'da askeri operasyonların gerçekleşmesi dışında, korucuların da çekilen PKK'lılara saldırdığını ayrıca mayınların da birçok can aldığını söylüyor.
Bilici'nin bu seferki çekilmeyle ilgili en önemli kaygılarından biri de korucularla ilgili: "Bölgede beş, altı bin PKK'lı var ama 90 bin korucu bulunuyor. Bu insanlar uyuşturucu ticaretine, silah
ticaretine bulaşmış, eli silahlı, hukuk tanımayan insanlar. Boşaltılan köyler, meralar bunların elinde. Devlet başına bela almış durumda. Bu insanların silahsızlandırılmaları gerekli."
Savaş sürecinden beslenen aktörler olduğunu belirten Bilici "Ben uzun yıllar eğitim görmüş bir öğretmen olarak 1900 lira maaş alıyorum. Korucular sadece ellerinde silah olduğu için 5000 Lira maaş alıyor. Savaşın bitmesi işlerine gelmez. Devlet bu sorunu çözmeli. Bölgede silahlı kuvvetler dışında eli silahlı kimse olmamalı!"
Süreci izleyecek komisyonların görevini şu şekilde tarif ediyor Bilici: "Ola ki bir sıkıntı olursa anında müdahale edeceğiz. Hemen valilikleri arayacağız, kamuoyunu bilgilendireceğiz ve sürece zarar verecek olanları teşhir edeceğiz." Diyarbakır'daki siyasi kamuoyunda çekilme sürecinde PKK'lıların da saldırıda bulunabileceğin düşünen hareketler yok değil.
'PKK da tabanına söz geçirmeli'
Kamuoyunda Hizbullah'ın partisi olarak tanımlanan Hüda-Par'ın Genel Başkanı Hüseyin Yılmaz hem devletin hem de PKK'nın tabanına hakim olması gerektiğini belirtiyor.
Yılmaz Dicle Üniversitesi'de yaşanan çatışmaları hatırlatıyor ve şöyle konuşuyor: "PKK bazı eylemlerde, 'biz tabanımıza söz geçiremiyoruz' diyor. Dicle Üniversitesi'ndeki olaylarda da aynı şeyi yaptılar. Abdullah Öcalan'ın 'olaylar dursun' açıklamasından sonra dahi bıçaklamalar oldu. Onlarla görüştüğümüzde 'tabana söz dinletemiyoruz' dediler. Söz dinlemiyorsa tasfiye edeceksin. Söz dinletemiyorsan demek ki sen de tasvip ediyorsun."
Süreçle ilgili umutsuz olmadıklarını belirten Yılmaz, "Ama MHP'nin yaptığı tarzda endişelerimizi dile getirmiyoruz. Süreci takip ediyoruz. Ne devletin ne de PKK'nin halka zarar verecek bir harekette bulunmasını kabul etmeyiz."
Peki olur da çekilme sürecinde tekrar çatışmalar yaşanırsa bunun sonucu ne olur?
Diyarbakır sokaklarında bu soruyu sorduklarımız cevap vermeden önce bir yutkunuyor.
Hemen hemen herkes "eskisinden de kötü olur herşey" diyor.
Ne kadar kötü olabilir?
Seyid Fırat gibi cevap verenler hiç az değil: "Düşünmek dahi istemiyorum!"