BIST 9.916
DOLAR 35,05
EURO 36,29
ALTIN 2.912,84
HABER /  GÜNCEL

Diyanet’ten Soma hutbesi

Soma’da yaşanan maden faciası, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Cuma hutbesine konu edildi. Kader ve ecel kavramlarının vurgulandığı hut...

Abone ol

Soma’da yaşanan maden faciası, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Cuma hutbesine konu edildi. Kader ve ecel kavramlarının vurgulandığı hutbede, "Bilhassa insan sağlığı ve hayatı açısından risk oluşturacak işlerde, hiçbir şekilde tedbirsizlik zaafı içine düşmezler. Zira kader ve ecel, insanoğlunun ihmal ve sorumluluklarını asla ortadan kaldırmaz" ifadelerine yer verildi.
“Müminler Tek Vücuttur” başlıklı hutbede, “Milletimizin yüreği, Soma’da, maden faciasında hayatını kaybeden evlatları için yanıyor. Yüzlerce insanımız, çocuklarına ekmek getirmek için girdiği kara toprağın bağrında can verdi. Bu defa ateş, düştüğü yeri de yaktı, düşmediği yeri de. Çünkü ateş, bütün memleketin bağrına düştü. Hayatını kaybeden kardeşlerimize Cenab-ı Hak’tan sonsuz rahmet diliyoruz. Mekânları cennet olsun! Rabbim, onları şehitler zümresine dâhil eylesin! Kederli ailelerine,
annelerine, babalarına, eşlerine, yakınlarına ve topyekûn milletimize sabr-ı cemil, metanet ve dayanma gücü bahşetsin” denildi.
Hutbede şu ifadelere yer verildi:
“Dünya ölümlü dünya. Ölüm bir şekilde geliyor ve insanı buluyor. Ölümün yaşı yok. Rabbimiz, Kur’an-ı Azimüşşan’da ölüm veya benzeri zor durumlar karşısında sabredenler için ‘Allah sabredenlerle beraberdir’ buyuruyor. Sabır, müminin gönlünü teskin eden Rabbani bir sırdır. Böyle zamanlarda sabra ve duaya sığınmalıyız. Rabbimize ‘Üzerimize sabır yağdır Rabbim’ diyerek el açmalıyız. Müminler, bir musibetle karşı karşıya kaldıklarında ‘İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn/Biz Allah’a aidiz ve O’na döneceğiz’ derler. Bunu da Rabbimiz öğretiyor bize. Dönüşümüz Allah’adır. İnsanın ebediyet yurdu orasıdır. Oraya çoluk çocuğunun rızkını ararken gidenler, toza toprağa bulansalar bile yüzleri ak giderler. Soma’da, Zonguldak’ta ya da başka bir yerde yerin yüzlerce metre altına inerek rızkını arayan madenci kardeşlerimizi, oralarda sahur ve iftar yaparken görmüşüzdür. Onlar ne mübarek kardeşlerimizdir. Onlar bize emeğin, alın terinin ve helal rızık peşinde koşmanın ne mübarek bir şey olduğunu öğretirler. Onlar şimdi Rabbimizin misafiridirler. Onlar şimdi Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’e komşuluk yapacaklardır. Onlar için yüreklerimiz yanıyor elbette. Nasıl yanmasın ki? Anne yüreği nasıl teselli edilebilir ki? Gene de Rabbimize sığınarak teselli bulmalıyız. Hamdolsun ki bu gibi hallerde Rabbimize sığınmamızı sağlayan iman gibi bir hazinemiz var. Hamdolsun ki ölümü, yok olmak değil, sonsuzluk olarak öğreten bir inancımız var

76 MİLYONUN BÜTÜNLEŞMESİ GEREKEN GÜNLER
Böyle zamanlarda mümin kardeşliğinin gereği, acıları paylaşmaktır. Vefat edenlere rahmet dualarında bulunmak, geride kalanlara sabır niyaz etmektir. Memleketimizin her tarafından Soma’da can veren kardeşlerimize, Yasinler, Tebarekeler, Fatihalar, İhlaslar, Hatimler göndermeliyiz. Bugünler, millet olarak acıları paylaşma, yaraları sarma günleridir. Gönüllere kor düşmüştür. Seher vakitlerinde ellerimizi Rabbimize açıp “Gönüllere, peygamberlerin gönlüne lütfettiğin sekineti ver Rabbimiz!” diye yalvarmalıyız. Bugünler, mümin kardeşliğinin sevgide, diğerkamlıkta, fedakârlıkta, yardımlaşmada, dayanışmada imtihan günleridir. Bugünler, Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in “Müminler, tek vücut gibidirler” fermanı gereğince millet olarak 76 milyonun bütünleşmesi gereken günlerdir.

KADER VE ECEL, İNSANOĞLUNUN İHMAL VE SORUMLULUKLARINI ORTADAN KALDIRMAZ
Bir de müminler, bu tür acı hadiselerden ders ve ibret alırlar. Görev ve mesuliyetlerinin tam manasıyla idrakine ererler. Bilhassa insan sağlığı ve hayatı açısından risk oluşturacak işlerde, hiçbir şekilde tedbirsizlik zaafı içine düşmezler. Zira kader ve ecel, insanoğlunun ihmal ve sorumluluklarını asla ortadan kaldırmaz. Takdir, insanoğlunun tedbir sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in ifadesiyle müminler, yaptıkları her türlü işi “en güzel ve en sağlam” şekilde yaparlar. Sonra da Allah’a tevekkül ederler”.
(İHA)