BIST 10.025
DOLAR 35,16
EURO 36,68
ALTIN 2.956,54
HABER /  GÜNCEL

Diyanet'ten sakatlar için hutbe

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan Cuma hutbelerinin bu haftaki konusu sakatlarla ilgiliydi.

Abone ol

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan ve her toplumda engelli veya özürlü diye tanımlanan insanların bulunmasının doğal olduğunun anlatıldığı hutbe, bugün tüm camilerde okundu. Engelliliğin doğuştan olabileceği gibi, sonradan da ortaya çıkabileceğinin belirtildiği hutbede, "Günümüzde iş ve trafik kazaları, sigara ve alkol kullanımı gibi çeşitli sebeplerle engelli sayısı çoğalmaktadır. Bu yüzden her geçen gün, engelliler için zorunlu olan eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine olan ihtiyaç daha da artmaktadır. Özürlü kardeşlerimizin yaşadığı zorluklar sadece kendileriyle sınırlı değildir. Bu durum, anne, baba ve kardeşler başta olmak üzere, bütün yakınlarını etkilemekte, onları üzüntü ve stres içinde yaşamaya mahkum etmektedir. İnanır ve biliriz ki, hastalık ceza değildir. İnsanın olduğu her yerde hastalık, dert, sıkıntı ve musibetlerin bulunması doğaldır. Belki de kişinin sabır ve tahammüle yönelik gerçek cevheri, bu imtihan ve denemeden sonra ortaya çıkacaktır. Bir ata sözünde, 'Altın ateşte, insan mihnette (sıkıntı anında) belli olur' denilmiştir. Hepimiz her an bir imtihan ile karşı karşıyayız. Sağlıklı günlerimiz olabileceği gibi, sıkıntılı ve zahmetli günlerimiz de olacaktır" denildi. Kur'an'dan çeşitli ayetlerle örnekler verildiği hutbede, "Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Ey Peygamber, sabredenleri müjdele. Peygamberimiz (s.a.v) de bu hususu, 'Mü'mine isabet eden her yorgunluk, hastalık, üzüntü, sıkıntı ve hatta ayağına batıp rahatsız eden diken bile eğer Allah yolunda çalışıyorsa, günahlarına kefaret olur' buyurmuştur. Toplum bir bütündür. Peygamberimiz Hadis-i Şeriflerinde, 'Birbirlerine merhamet etmede, birbirlerini sevmede ve dayanışmada mü'minleri bir beden gibi görürsün. O bedenin uzuvlarından biri rahatsızlandığında diğer organları da aynı rahatsızlığı hissederler' buyurmuştur. Bu itibarla engellileri topluma kazandırmak için elimizden geleni yapmalıyız. Engellileri topluma kazandırmanın üç basamağı bulunmaktadır. Birincisi, ağır bir stres ve yük altında bulunan ailelerin sıkıntılarının hafifletilmesi. İkincisi, engellinin de yaşama hakkının olduğu, ayrıca diğer sosyal imkanlardan da yararlanması gerektiği bilincinin geliştirilmesi. Üçüncüsü, engellilerin yetenek ve becerilerinin geliştirilerek, toplumsal üretime katkıda bulunmalarının sağlanmasıdır. Özürlülüğü bir talihsizlik kabul ederek bu insanlarımızı toplum dışı bırakmak yerine, onların da bakım, eğitim ve düzenli bir hayat hakları olduğu unutulmayarak onlara gerekli hizmeti vermek gerekir. Bu bilincin, toplumun her kesimince benimsenmesi ve desteklenmesi çok önemlidir" ifadelerine yer verildi. Hutbe, şu sözlerle sona erdi: "Engelliler konusunda aile ve okul başta olmak üzere, bütün kurumlar kendilerine düşen görev ve sorumluluğu yerine getirmelidirler. Bu amaçla kurulan vakıf, dernek, eğitim, sağlık ve rehabilitasyon merkezlerine maddi manevi açıdan ve özellikle araç ve gereç yönünden yardımcı olmak, dini ve insani bir görevdir. Engellilerimiz, beceri ve kabiliyetlerine göre iş imkanı sağlanarak topluma kazandırılmalıdır. Daha da önemlisi, sevgi ve ilgiye muhtaç, bu insanlar sık sık ziyaret edilerek, kendilerine manevi destek verilmelidir. Unutmamak gerekir ki, onların da dünyanın nimetlerinden ve güzelliklerinden yararlanmaya hakları vardır."