Diyanet Başkanı Mehmet Görmez, Ekşi Sözlük'teki Hz. Muhammed hakkındaki hakaretleri kastederek uyarılarda bulundu.
Abone olDiyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, "Diyanet İşleri Başkanlığı her türlü vesayete kapalı olmak zorundadır. Hiçbir vesayete açık olmayacak şekilde kendi ürettiği doğru dini bilgiyi halkla özgür bir şekilde paylaşan, en azından idari bakımdan olmasa bile dini ve ilmi bakımdan özerk olmalı" dedi.
Görmez, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Ankara Büyükşehir Belediyesi Gençlik Parkı Sosyal Tesisleri'nde gazetecilere verilen iftarın ardından konuşma yaptı.
Ramazan ayının, öncesinde yaşanan gerginlikleri alıp götürdüğünü ve huzur içerisinde bir ramazan yaşandığını söyleyen Görmez, "Millet olarak ramazanın sevincini, huzurunu yaşarken bizimle aynı inanca, aynı kültüre, aynı tarihe sahip etrafımızdaki Müslüman kardeşlerimizin Irak'ta, Suriye'de, Mısır'da aynı aynı sevinci yaşamıyor olmaları hepimiz için büyük bir hüzün" diye konuştu.
Myanmar'da, Çin'de ve Kerkük'te de sıkıntıların yaşandığına işaret eden Görmez, bu sıkıntıların varlığının Müslümanlar için büyük bir hüzün sebebi olduğunu dile getirdi.
Yüzyılın başında fay hatlarıyla oynanması ve sonrasında gerçekleşen sömürge ve işgaller nedeniyle yeni nesillerin yaralı bilinçle yetiştiğini belirten Görmez, tüm bu gelişmeleri sadece din üzerinden, İslamiyet ve İslam anlayışı üzerinden izah etmenin doğru olmayacağını bildirdi.
-"Yeni bir dile ihtiyacımız var"-
Yaşanan bazı çatışmaları kuşak farkı olarak izah edilmeye çalışmasının da yanlış olacağını anlatan Görmez, şunları söyledi:
"Bizim cami içinde, hutbelerimizde, vaazlarımızda kullandığımız dil, bugünün gençlerini kuşatamıyor ve onların dilini anlayabilmek, onlarla iletişim kurabilmek için yeni bir dile ihtiyacımız var. Bu yeni dili bulmak için de büyük bir çaba içerisindeyiz. Bu hakikaten ciddi bir sorun. Zannetmeyin ki bu sadece Diyanet'in sorunu, bence bütün eğitimcilerin, tüm akademik dünyanın, üniversitelerin, her birimizin sorunu. Bizim yeni kuşakların dilini ve üslubunu anlamak, onlarla yeni bir iletişim kurabilmek, onlarla yeni bir dil oluşturmak için daha büyük çabalara gayretlere ihtiyacımız var diye düşünüyorum."
Diyanet olarak Türkiye'de bütün inanç kesimlerinin özgürce kendi inançlarını yaşamaları kendi güzellikleri değerlerini gönül rahatlığıyla paylaşabilecek bir ortama sahip olmaları için büyük bir çaba içerisinde olduklarını aktaran Görmez, buna büyük önem verdiklerini söyledi. Görmez, şöyle devam etti:
"Burada herhangi bir inanç grubunu tek başına kastetmiyorum. Ortak tarihimizin en büyük emaneti olarak gördüğüm gayrimüslim dini azınlıklar dahil, Türkiye'deki bütün inanç kesimleri kendi tarihleriyle ve kültürleriyle var olan bütün değerleriyle birlikte hiçbir ötekileştirme yaşamadan özgürce bu topraklarda kendilerini ifade etme hakkına sahip olduklarını her zaman söyledik ve bundan sonra da söylemeye devam edeceğiz."
Görmez, yüzyıl öncesine bakıldığında Batı'nın hiçbir başkentinde farklı inanç ve farklı mabetleri bir arada görmekte zorlanılacağını 5-6 asır öncesinde Türkiye'de farklı dinlerin, inançların bir arada yaşadığını ve bunun bir ahlak ve hukuk temeline oturtulduğunu vurguladı.
Görmez, "Bu son derece büyük ve önemli bir tecrübedir. Bu önemli tecrübeyi cumhuriyet dönemimizde zaman zaman güncellemeyişimiz, daha güncel hale getirmekte zorlanmamızı ben şahsen anlamakta zorluk çekiyorum. Onun için her inanç grubu üstelik hiçbir teolojik tartışmaya girmeden herhangi bir inanç grubu kendisini nasıl tanımlıyorsa kendisini nasıl kabul ediyorsa elbette doğruları ve yanlışları olacaktır" değerlendirmesini yaptı.
İnançlarla ilgili doğru ve yanlışların akademisyenler tarafından ilmi platformlarda tartışılması gerektiğine vurgu yapan Görmez, şunları belirtti:
"O kendisini nasıl tanımlıyorsa içinde inancın gereklerini yerine getirmek için toplandığı mekanlara ne ad veriyorsa oradaki hususları nasıl adlandırıyorsa öylece değerlendirilir ve onun söylediği muteberdir, değerlidir. Bunun üzerinden bir teolojik tartışma başlatmak, birbirimizi tanımlamaya kalkışmamız, daha açıkça ifade edeyim: Bu ülkede bırakalım Sünni vatandaşımız kendi Sünniliğini yaşasın Alevi vatandaşımız kendi Aleviliğini yaşasın. Varsa bir ateist dostumuz arkadaşımız o da kendi değerlerini, kendi arayışını kendisi temellendirsin. Bunun üzerinden bir teolojik tartışma başlatarak birbirimizi üzmemiz doğru değildir."
-Sanal ortam uyarısı-
Son dönemlerde sanal ortamda bir din savaşı başlatılmasını çok tehlikeli bulduğunu söyleyen Görmez, bu mecraların bilgi bakımından başlı başına büyük sorunlar içerdiğini ve tüm dünyanın bunu ciddiyetle ele alması gerektiğini bildirdi. Görmez, "Sanal ortamda da olsa karşısında, görmüyor olabilir ama milyonlarca insanın değerleri, inancı var. Bunu dikkate alarak sanal ortamda da olsa eline klavyeyi alan herhangi bir insan karşısındaki bütün insanların yüce bildiği değerleri, kutsal bildiği değerleri dikkate alarak, o kelimeleri yazacak. Aksi takdirde gerçekten çok büyük yanlışlar ortaya çıkar" görüşünü dile getirdi.
-"Diyanet İşleri Başkanlığı her türlü vesayete kapalı olmak zorundadır"-
Görmez, kendi araştırmalarına göre, Diyanet İşleri Başkanlığının varlığını halkın yüzde 80-90'ının kabul ettiğini anlatan Görmez, camileri, Kur'an kurslarını ve müftülük binalarını halkın yaptığını hatırlattı. Görmez, şunları kaydetti:
"Dünyada bir kamu kurumu olup sivil halkla doğrudan bu kadar güçlü irtibatları olan başka bir kurumun varlığın şahsen bilmiyorum ben. Ama bu şekilde yoluna devam etmesi de mümkün değildir. Diyanet İşleri Başkanlığının dini ve ilmi bakımdan özerk bir kamu tüzel kişiliğine kavuşması yeni anayasa tartışmalarında çok önem kazanıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı her türlü vesayete kapalı olmak zorundadır. Hiçbir vesayete açık olmayacak şekilde kendi ürettiği doğru dini bilgiyi halkla özgür bir şekilde paylaşan, en azından idari bakımdan olmasa bile dini ve ilmi bakımdan özerk olmalı. Tıpkı üniversitelerde akademik müesseselerde olduğu gibi. Bu şu ana kadar özerk hareket etmiyor anlamına gelmez. Sadece altını çizmek istediğim husus, bu önemli hususun şahıslara idarelere yönetimlere bağlı kalmayarak, her türlü vesayete kapalı olarak daha özerk bir kuruluş olarak yoluna devam etmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum."
"Her medya organının artık bir din danışmanına ihtiyacı olduğunu düşünüyorum" ifadesini kullanan Görmez, medya kuruluşlarında hava durumu, spor, emlak gibi konularda danışman ya da uzman bulunduğunu hatırlattı. Görmez, "Ama din gibi ciddi bir konunun uzmanlarının medya içerisinde olmamasının ben bir eksiklik olduğunu düşünüyorum" ifadesine kullandı.
Dünyanın önde gelen yayın organlarında dini temsilcilerin bulunduğunu söyleyen Görmez, bir üniversitenin kendilerine "medya ve din" başlığı altında bir seminer programı düzenleme teklifinde bulunduğunu ve teklifi kabul ettiklerini bildirdi.
Görmez, iftar ve sahur programlarının önümüzdeki yıllarda sadece duygulara değil akla da hitap edebilen programlara dönüşmesi amacıyla ortak bir çalışma yapmayı düşündüklerini kaydetti.