Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, salgın nedeniyle Mart ayından itibaren yaşanan süreci değerlendirerek, bela ve musibetler karşısında ibret, tedbir, tevekkül ve dua ekseninde bir bilinç oluşturmaya gayret ettiklerini söyledi.
Abone olDiyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, il müftüleriyle online istişare toplantısı gerçekleştirdi. Diyanet İşleri Başkanlığı üst düzey yöneticilerin de katıldığı toplantıda konuşan Erbaş, Giresun’da meydana gelen sel felaketinden dolayı geçmiş olsun ve başsağlığı dileklerini iletti. Covid-19 salgını nedeniyle Mart ayından itibaren yaşanan süreci değerlendiren Erbaş, “Bu dönemde çok zor kararlar aldık. 16 Mart tarihinde almak zorunda olduğumuz bir kararla camilerimizde bir süreliğine cemaatle ibadet yapmaya ara vermek durumunda kaldık. Yaşadığımız süreci doğru anlama ve sağduyulu bir yaklaşımı ortaya koyma açısından milletimize rehberlik etme noktasında gayret sarf ettik” dedi.
Erbaş, bu süreçte gösterdikleri özveri ve gayret için tüm müftülere teşekkür ederek, “Bu süreçte sağlık personeli dışında fedakarane toplumla en fazla iç içe olan bizim hocalarımız oldu. İnşallah bu yaptıklarımız manevi olarak amel defterimize karşılığı yazılır. Milletimizin gönlündeki, kalbindeki yerimizin de daha da artmasına vesile olmuştur” diye konuştu.
Tarih boyunca insanlığın pek çok zorluk, sıkıntı, afet ve musibetle karşılaştığını hatırlatan Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bu süreçte milletin yaşadığı bu musibet karşısında en doğru tavrı almasına rehberlik etmeye çalıştıklarını söyledi. Erbaş, ibret, tedbir, tevekkül ve dua olmak üzere dört temel ilke ve yaklaşıma dikkat çektiklerini dile getirerek, “Başta televizyonlar ve medya araçları olmak üzere her vesileyle söylediğim gibi yaşananlara varoluşun ana prensiplerini dikkate alarak ibretle bakılması ve tefekkür edilmesi gerekmektedir. Zira doğru okunduğunda kâinattaki olumlu ya da olumsuz her hadisenin önemli gerçeklere işaret ettiği görülecektir. Bu meyanda küresel boyutta dünyanın yaşadığı salgın, insanın sorumlulukları ve Allah’la, tabiatla, bilimle, ahlakla, hukukla ilişkisi açısından hayati mesajlar içermektedir” şeklinde konuştu.
“İlahi kanunlara aykırı hareket etmek, küresel felaketlere kapı aralayan vahim bir hatadır”
“Bela ve musibetler açısından insana düşen öncelikli görev elbette tedbirli olmak, elinden gelen her türlü önlemi alarak sorumlu davranmaktır” diyen Erbaş, şöyle devam etti:
“Zorluk ve kolaylığı, üzüntü ve sevinci, hastalık ve sağlığı bir bütün olarak ele alıp asla umutsuzluğa kapılmadan, ayakta durabilecek bir inanca ve dirence sahip olmaktır. Bu açıdan milletimize rehberliği bizler yapacağız. Biliyoruz ki hayatımız, Rabbimizin bu dünya için koyduğu ilahi kanunlar ki, sünnetullah diyoruz bu kanunlara, çerçevesinde akıp gitmektedir. Bu tabii yasalara aykırı hareket etmek, yüce Allah’ın yeryüzüne bahşettiği eşsiz ve mükemmel sisteme muhalefet etmek demektir ki, bu da küresel felaketlere kapı aralayan vahim bir hatadır. Bu bakımdan dünyaya emanet ve sorumluluk bilinciyle yaklaşarak gücümüzün yettiği hususlarda üzerimize düşeni harfiyen yapmak ve gerekli tedbirleri almak tartışılmaz bir zarurettir.”
“İnsanoğlu sahip olduğu bütün imkân ve yeteneklere rağmen temelde aciz ve zayıf bir varlıktır”
Erbaş, musibetler karşısında mümince tavrın bir ilkesinin de tevekkül ve ilahi iradeye teslimiyet olduğuna vurgu yaparak, “Bir yandan tedbir alırken, diğer yandan takdire rıza göstermektir. İsyan ve taşkınlık değil, iman ve sekinet ile olaya yaklaşmaktır. Bugün bir kez daha ortaya çıkmıştır ki insanoğlu sahip olduğu bütün imkân ve yeteneklere rağmen temelde aciz ve zayıf bir varlıktır. Dolayısıyla en güvenli sığınak olan Cenab-ı Hakk'ın eşsiz kudretine, ilim ve hikmetine olan inancı bir an bile yitirmeden ona dayanıp güvenmek ve ondan yardım dilemek hayata dair büyük bir motivasyon sağlayacaktır ki bu konuda bütün insanlığa rehberlik yapacak olanlar da bizleriz” diye konuştu.
Erbaş, etken ve sonuçlar ne olursa olsun yaşanılan hiçbir olayın insanın “yeryüzü imtihanı”ndan ayrı düşünülemeyeceğine dikkati çekerek, “İnsanın karşısına çıkan her türlü sıkıntı, zorluk, acı, yokluk, dert ve musibet bu imtihanın birer parçasıdır. Bütün tedbirlere rağmen insanoğlu musibete maruz kalabilir. Bu yüzden aslolan karşılaşılan olaylara soğukkanlı ve metanetli şekilde yaklaşmak ve zorlukların üstesinden nasıl gelinebileceğine odaklanmaktır” ifadelerini kullandı.
“Küresel boyutta yaşadığımız sorunlarda insanoğlunun sorumluluk bilincini ihmal etmesinin önemli bir payı var”
Yaşanan bela ve musibetlerde insanın yanlış davranış ve tutumlarının payı olup olmadığının muhasebesini yapmanın da ihmal edilemez bir sorumluluk olduğunun altını çizen Erbaş, şunları söyledi:
“Musibetlerin meydana gelmesinde kimi zaman insanların da kusurlarının bulunduğunu Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de bizlere anlatıyor. 'Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizin yaptığı işler yüzündendir. Allah yaptıklarınızın çoğunu affediyor' ayetini daha fazla insana ulaştırmamız gerekiyor. Bu ellerimizle yaptığımız işlerin iyi işler olması gerekiyor. Nitekim bugün küresel boyutta yaşadığımız sorunlarda insanoğlunun zaaflarının, ihtiraslarının, sorumluluk bilincini ihmal etmesinin önemli bir payı vardır. Mesela küresel bir çevre sorunu olarak havanın, suyun, toprağın kirletilmesi, başta insan olmak üzere her bir canlısıyla tüm gezegenimizi etkileyecek büyüklükte bir meseledir. Sözü edilen bu olumsuz tablo, esasında insanoğlunun hatalarının bir sonucudur. Bu da insan-çevre ilişkisini başta sorumluluk bilinci olmak üzere emanet, güzel ahlak ve salih amel bağlamında yeniden gözden geçirmenin elzem olduğu sonucunu ortaya koymaktadır. Aksi takdirde yaşanacak çevresel krizlerin, küresel musibetlerin, yaşadığımız dünyayı topyekûn kaos ve kargaşaya sürüklemesi kaçınılmazdır. O halde insanın başına gelen her şeyde bir imtihan boyutunun varlığını göz ardı etmeden yaşanan hadiseleri özeleştiri ve nefis muhasebesi çerçevesinde değerlendirmek, daha güvenli ve güzel bir gelecek inşa edebilmemizin yolunu açacaktır.”
Erbaş, musibetleri göğüslerken her müminin asla unutmaması gereken önemli bir ilke ve imkanın da dua olduğunu ifade ederek, “Esasen tedbir ve tevekkül de fiili dua mesabesindedir. Sözlü dua ise müminin en güçlü dayanağı, en büyük korunağı, en etkili devasıdır. Âlemlerin rabbi olan Allah’a iltica etmek anlamına gelen dua, bizim için büyük bir imkân ve nimettir” dedi.
“Musibetler karşısında ibret, tedbir, tevekkül ve dua ekseninde bir bilinç oluşturmaya gayret ettik”
Bugün herkese düşen görevin insanlığın maruz kaldığı salgını birlik ve beraberlik ruhuyla bertaraf etmek için azim, sabır ve sebatla mücadele etmek olduğunu belirten Erbaş, “Yaşanan musibetten doğru dersler çıkarmaktır. Tevekkül ile takdire rıza gösterirken, alınan bütün kararlara ve tedbirlere hakkıyla riayet etmektir. Dua, tevbe, tesbihat ve tefekkürle maneviyatımızı güçlendirmektir. Birbirimize karşı duyarlı ve anlayışlı olmaktır” diye konuştu.
Erbaş, bela ve musibetler karşısında ibret, tedbir, tevekkül ve dua ekseninde bir bilinç oluşturmaya gayret ettiklerini ifade ederek, “Bahsettiğim bu boyutu çok önemli bulduğumu ifade etmeliyim. Zira söz konusu hususları ihmal ettiğimizde özellikle genç nesillerin zihinlerinde bela ve musibetleri anlama ve anlamlandırma noktasında eksikliklerin olması gibi bir risk olacaktır” ifadelerini kullandı.
“Teşkilatımız milletimizin maddi-manevi her türlü ihtiyacını karşılamak için seferber oldu”
Salgınla mücadele sürecinin başından bugüne kadar geçen süreçte illerde yürütülen hizmetleri değerlendiren Erbaş, “Bu süreçte gördük ki her zaman olduğu gibi teşkilatımız milletimizin en zor zamanlarında en yakınında oldu. Milletimizin maddi-manevi her türlü ihtiyacını karşılamak için seferber oldu. Bu toplum için Diyanet İşleri Başkanlığımızın, camilerimizin ve hocalarımızın ne kadar önemli bir kıymet olduğu açıkça bir kez daha görüldü. Hocalarımızın bir kısmı yorulmuş ve yıpranmış olabilir. Dolayısıyla personelimizin moral, motivasyon ve heyecanını canlı tutmamız gerekiyor. Bu noktada biraz özel gayret göstermemiz gerekiyor” şeklinde konuştu.
“İrşad hizmetleri dijital ortamlar üzerinden yürütülmeye çalışıldı”
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, salgın sürecinin özellikle irşad hizmetlerini çok etkilediğini belirterek şunları söyledi:
“Mevcut şartlarda irşad hizmetleri dijital ortamlar üzerinden yürütülmeye çalışıldı. Bu noktada da şu hususu özellikle ifade etmek isterim; özellikle irşad hizmetleri için dijital platformları daha etkin, güçlü, planlı ve profesyonel kullanmamız gerekiyor. İlimiz bünyesinde yapılan bu tür çalışmaları takip etmemiz gerekiyor. Zira dijital ortamlar üzerinden söylediğimiz her söz kalıcı olmaktadır. Dolayısıyla bu alandaki irşat hizmetleri çok daha büyük bir hassasiyet gerektirmektedir. Bu bağlamda çok güzel çalışmalar olduğu gibi zaman zaman özensiz ve gelişigüzel uygulamalar da olabilmektedir. Bunun için sosyal medya ve dijital platformlar üzerinden yapılacak irşad hizmetleri ile ilgili müftülüklerimize gönderilen talimata riayet edilmesi gerekiyor. Sosyal medya ve dijital platformlar üzerinden yapılacak hizmetleri takip ve koordine etmek için bir komisyon da oluşturalım.”
“Diyanet TV ve radyolarımızın büyük bir imkân olduğunu daha yakından gördük”
Salgın sürecinde Diyanet TV ve radyolarının öneminin bir kere daha fark edildiğini belirten Erbaş, “Diyanet televizyonumuzun ve radyolarımızın büyük bir imkân olduğunu daha yakından gördük. Pek çok hizmetimizi ve özellikle irşat faaliyetimizi medya araçlarımız üzerinden yaptık. Dolayısıyla başta Diyanet Televizyonumuz olmak üzere yayınlarımızın milletimize tanıtılması çok daha hayati ve önemli hale gelmiştir. Bu çalışmaları hızlandırmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“Muhatap kitlemizi muhafaza etmek ve daha da artırmak zorundayız”
Erbaş, salgınla mücadele sürecinde tedbirler kapsamında yürütülen hizmetlerle ilgili uyarılarda bulunarak şöyle konuştu:
“Başta cami cemaatimiz olmak üzere, Kur’an kursları, aile, gençlik ve manevi rehberlik alanlarındaki muhatap kitlemizi muhafaza etmek ve hatta daha da artırmak için gayret göstermek zorundayız. Elbette salgın kurallarından taviz vermeden bu çalışmaları yapabilmenin yollarını bulmak zorundayız. Mesela sosyal medya üzerinden ve diğer tüm imkanlarımızla cuma namazının ve söz konusu hizmetlerimizin önemine dair çalışmalar yapmalıyız. Aynı şekilde cemaatimiz ve muhatap kitlemizle, hocalarımız telefon vb yollarla iletişimini devam ettirmesini önemsiyorum. Camilerde maske, seccade ve diğer kurallara uyma noktasında büyük oranda bir uyum ve düzen bulunmakla beraber zaman zaman hocalarımızı zora sokan sıkıntılı durumların olabildiği de bir gerçektir. Mülki idarelerle işbirliği içerisinde yaşanan ve yaşanması muhtemel sıkıntılara karşı hassasiyetimiz devam etmelidir. Cuma namazları ve diğer durumlarla muhtemel sorunları Valilerin de inisiyatifiyle yerinde ve zamanında çözmeye özen göstermeliyiz.”
“Kur’an kurslarında gerekli tedbirler alınarak yüz yüze eğitime kısmi olarak geçildi”
Erbaş, Başkanlık olarak eğitimlerin bir kısmını online olarak yaptıklarını anımsatarak, “15 Haziran tarihi itibarıyla hafızlık eğitiminin verildiği yatılı Kur’an kurslarında gerekli tedbirler alınarak yüz yüze eğitime kısmi olarak geçildi. Dolayısıyla tüm alanlarıyla yaygın din eğitimi faaliyetlerimiz büyük bir dikkat ve hassasiyet gerektirmektedir. Başta temizlik olmak üzere tüm tedbirlerin alınması, öğrenci ve velilerle iletişim ve diğer konular titizlikle takip edilmelidir” ifadelerini kullandı.
Erbaş, bu sürecin uzaktan eğitim konusunda güçlü bir altyapının gerekliliğini ortaya koyduğunu da belirterek, ivedilikle bu alanı daha güçlü ve etkin hale getireceklerini söyledi. Türkiye Diyanet Vakfı olarak bu yıl Vekâlet Yoluyla Kurban Kesim Programı kapsamında 554 bin hisse kurban kestiklerini dile getiren Erbaş, “Bu sene salgın olmasına rağmen 75 ülkeye ulaştık elhamdülillah. Milletimizin sevgisini, muhabbetini götürdük. Sadece kurban eti dağıtmak değil bizim amacımız, milletimizin büyüklüğünü göstermektir. Veren el alan elden üstündür. Biz Allah indinde bu üstünlüğü elde etmeye çalışıyoruz” diye konuştu.
Erbaş, “Cami ve İlim” konusuyla Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nı, “Peygamberimiz ve Çocuk” konusuyla da Mevlid-i Nebi Haftası’nı icra edeceklerini belirtti. Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nda ayrıca "Ayasofya Cami-i Şerifi Sempozyumu” başlıklı ulusal düzeyde bir sempozyum düzenleyeceklerini de hatırlatan Erbaş, “Ayasofya’nın yeniden camii olarak açılması elhamdülillah 86 yıllık bir hasretinin tamamlanmasına vesile oldu. Güzel bir açılış gerçekleştirdik hamdolsun. Bu açılış dünyada büyük yankı uyandırdı. Ülkemizde mutluluk uyandırdı” şeklinde konuştu.
“Kariye Camii ile ilgili toplantı yapacağız”
Erbaş, ayrıca İstanbul Fatih’teki Kariye Camii'nin yeniden ibadete açılmasına ilişkin önümüzdeki Cuma günü İstanbul'da Kültür ve Turizm Bakanlığı ve İstanbul Valiliği ile bir toplantı yapacaklarını kaydetti.