Dini suiistimal etmenin zirve noktasındayız…
Dini, dindarlığı, Kur’an-ı Kerim’i bir aldatmaca olarak kullananlar da suçlu kullandıranlar da suçlu…
Maalesef dini ve dindarlığı çıkarlarımıza alet etmede son hızla mesafe alıyoruz. Bunun sonu nereye gider bilmiyorum ama bugün geldiğimiz nokta son derece irrite edici.
Tartışmalar daha geçtiğimiz haftadan başladı. İki medya patronunun evlatlarının nikahı için Boğaz’ın incisi niteliğinde olan ve tarihi bir eser olan Çırağan Sarayı’nın denize bakan kısmına prefabrik bir bahçe hazırlandı.
Normal şartlar altında Boğaz’da yer alan tarihi eser niteliğindeki yapılara bir çivi bile çakılmasına izin verilmezken Çırağan Sarayı’nın eşsiz güzelliğini alt üst eden bir garabete göz yumulması bütün İstanbulluların tepkisini çektiği gibi vicdanlara derin bir sızı bıraktı.
Tam bu garabete yanarken, eyvah ederken asıl garabeti henüz yaşamadığımızı nereden bilebilirdik ki…
Türkiye’nin en zengin iki ailesinin düğünü olarak yapılan merasimde her şey büyük şatafat içinde hazırlanmıştı. Yemek menüsünden tutun da gelin hanımın gelinliğine varıncaya kadar her şey en pahalısı ve en gösterişlisinden seçilmişti.
İsrafın üst boyutlarda yaşandığı bir düğün merasimi icra ediliyordu.
Düğüne gelen insanlar ile düğün konseptinin din ve dindarlıkla çok fazla alakalı olduklarını sanmıyorum. Giyilen kıyafetler ve düğünün işleyiş tarzından bunu çok rahatlıkla görebiliyoruz.
Aslında olay sadece bunlardan ibaret olsa gülüp geçerdim ama birden bütün bu şatafat ve israf ortamına uymayacak şekilde Kur’an-ı Kerim tilavetine başlandı.
Düğüne ve davetlilere baktığınızda “ne alaka!” denilecek bir manzaraydı ortaya çıkan…
Peki, bu “ne alaka!” denilecek olay niçin yapılmıştı?
Düğün sahipleri acaba silahla tehdit mi edilmişti?
Bütün bu şatafat ve israf ortamında kutsal kitabın terennüm edilmesi kimin fikriydi?
Zannımca bu garabetin tek bir izahı var:
Düğüne nikâh şahidi olarak katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın varlığı…
En azından 'Cumuhurbaşkanımızın varlığı sebebi ile seküler insanların organiasyonu esnasında Allah lafzının bütün davetlilere mecburen dinletiliyor olmasının ümit edici bir tarafı da olabilir' şeklinde yorum yapacak olanlarda çıkacaktır.
Lakin bu yorum öyle zannediyorum ki sadece hamasi bir tavırdan ibaret kalacaktır.
Dolayısı ile bu durumun izahı sadece; Cumhurbaşkanının gözüne girme gayreti…
Eğer amaç Allah rızası olsaydı her şeyden önce böylesine şatafatlı ve israfın üst düzeyde yaşandığı bir organizasyon yapılmazdı.
Buraya harcanan yüzbinlerce, belki de milyonlarca paranın onda biri ile fakirler sevindirilebilir veya bir hayır kurumuna bağış yapılabilirdi.
Ama maksat birilerine “dindar gözükmek”, bir yerlere mesaj vermek olunca ortaya işte böyle maşeri vicdanın isyan ettiği garip bir tablo çıkıyor.
Meselenin bir de tarihi boyutu var. Sanat, mimar, miras, kültür boyutu var. Her geçen gün İslam, tarih ve kültür dokumuzdan uzaklaşmanın tezahürünü müşahede ediyoruz.
Çırağan Sarayı'na yapılan işlem tam anlamıyla görgüsüzlüktür. Başka hiçbir ülkede bunun örneğini göremeyiz.
Kültür Bakanlığı bu duruma nasıl onay verir?
“Maşeri vicdanın isyan ettiği” diyorum çünkü sosyal medya ortamlarında bu duruma yapılan yorumlar vicdanların isyan ettiğinin bir göstergesi.
Sosyal medyada olayla ilgili yapılan binlerce yoruma yer verecek değilim ama sadece iki twiti sizinle paylaşmak istiyorum:
“Tam bir Suudi Arabistan şatafatı… İçeriği zengin gösteriş düşkünlüğü ve zevksizlik. Bunun yanı sıra dindar görünme riyakârlığı. İslami usule göre düğün yaptık göz boyaması. Tam bir arabesk kültürü”
"Keşke prefabrik yapı ile sözde kış bahçesi yapılmış Çırağan Sarayını bu şekilde göreceğime yanmış olduğunu görseydim daha iyiydi..!"
Bu ve benzeri binlerce tepki yapılan işin ne kadar saçma olduğunu gösteriyor.
Bu saçmalığı yapanlar kadar bu saçmalığın yapılmasına yol açanlar da suçlu.
Dini, dindarlığı, Kur’an-ı Kerim’i bir aldatmaca olarak kullananlar da suçlu kullandıranlar da suçlu…
Bu tarz hareketleri yapanlar kadar yapılmasına prim verenler de suçlu…
Maalesef din ve dindarlığı çıkarlarımıza alet etmede son hızla yol almaya devam ediyoruz…
Dini ve mirasımızı suiistimal etmenin zirve noktalarındayız…
Allah sonumuzu hayreylesin…