Dini istismar etmenin yeni adı: Tuğçe Işınsu mu?
Bir tane de “kitabınızı okudum namaza başladım” diyen yok, Kitabınızı okudum daha iyi bir Müslüman oldum diyen yok, Kitabınızı okudum Allah’ı buldum diyen yok.
Bugünlerde gerek sosyal medyada gerek yazılı ve görsel medyada gerekse kitap dünyasında fırtına gibi esen yeni bir isim var: Tuğçe Işınsu.
Kendisini “Spiritüel Danışman” olarak lanse eden Işınsu’nun yeni kitabı şu anda Türkiye’de en çok satanlar listesinin en tepesinde yer alıyor!
Tuğçe Işınsu’nun gerek kullandığı “Spiritüel Danışman” gerekse kitaplarının isimleri olan El-Vedud, El Cami, Ol Der ve Olur kelimelerine baktığınızda karşınızda dini hassasiyeti olan bir insan bekliyorsunuz ister istemez.
Lakin gelin görün ki Işınsu’nun gerek görüntü gerekse yaşam tarzının din ile uzaktan yakından alakası yok. Gayet dekolte giysilerle çıktığı programlarda ve sosyal medyada yayınladığı fotoğraflarda dini hassasiyeti görmek mümkün değil.
Ancak buna rağmen Işınsu gerek kitaplarında gerekse televizyon programlarında dini argümanları bol miktarda kullanmaktan çekinmiyor.
Anlattıklarına baktığınız zaman sanki karşınızda bir “şeyh” veya “evliya” var sanıyorsunuz ama görüntü bunun tam tersini söylüyor.
Ama bir dakika sayın okuyucu…
Yapılmak istenen tam da bu olmasın…
Dini istismar etmenin yeni yolu bu olmasın…
Evet, bence olay tam da bu…
Tuğçe Işınsu, sanki adeta dini istismar etmenin yeni adı anlayacağınız.
Daha öncesinde zaten ekran hocaları, sözde tarikat liderleri, Süslüman kadınlar ile iyice softalaştırılan İslami yaşam tarzına sanki bir darbe daha Tuğçe Işınsu üzerinden indirilmek isteniyor.
Verilmek istenen mesaj şu:
Müslüman olabilirsin ama dekolte de giyinebilirsin…
Müslüman olabilirsin ama mini etek de giyinebilirsin…
Bir de Işınsu üzerinden dini kavramların içinin boşaltılması olayı var ki işte orası tam bir fecaat…
Zengin mi olmak istiyorsun, al sana el-Gani esması…
Güzel mi olmak istiyorsun, al sana el Cemil esması…
Âşık olmak mı istiyorsun, al sana el Vedud esması…
Bolluk, bereket mi istiyorsun al sana Kur’an’dan bir ayet…
Her şey ama her şey maddiyata indirgenmiş durumda.
Sanki Kur’an-ı Kerim bir zenginleşme, para, mal, mülk sahibi olma aracı.
Ahiret yok, namaz yok, ibadet yok…
Amel yok, oruç yok, hesap yok…
Sadece bu dünya için yaşa…
Oh ne ala…
Tam da milletin arayıp da bulamadığı şey.
Zaten Işınsu’ya yazılan mesajlardan da bunu görebiliyorsunuz.
Kitabınızı okudum iş sahibi oldum…
Kitabınızı okudum zengin oldum…
Kitabınızı okudum âşık oldum…
Kitabınızı okudum para kazandım…
Bir tane de “kitabınızı okudum namaza başladım” diyen yok,
Kitabınızı okudum daha iyi bir Müslüman oldum diyen yok,
Kitabınızı okudum Allah’ı buldum diyen yok.
Varsa yoksa para, iş, aşk, zenginlik…
Geçmişten günümüze gelen tarihsel sürece ait bir olgudur kültür.
Öğrenme yoluyla kazanılır ve nesiller varisleridir. İnançlar, gelenekler, normlar, değerler, düşünce biçimleri şeklinde öğeleri olan manevi bir hassasiyettir.
Kültürü görmek istediğimizde toplumun bütününe nazar ederek; örf, adet, ahlaki değer, aile hukuku, sanat, güzellik, kardeşlik, dayanışma, diriliş gibi birçok soyut olarak şahsiyeti tamamlayan bir kimlik ile karşılaşırız.
Bir Müslüman, yayıncı ve kültür insanı olarak beni en çok üzen şey ise Işınsu’nun kitabının en çok satanlarda zirvede olması.
Yayın ve kültür dünyamız Işınsu’nun kitaplarına kaldıysa vay halimize.
Anlı şanlı şairlerimiz, romancılarımız demek ki bir Işınsu etmiyor.
Dünya klasikleri, best seller kitaplar bir Işınsu kadar rağbet görmüyor.
Toplum olarak dibe vurduğumuzun en bariz göstergelerinden birisidir bu.
Hatta dibe vurmak bile hafif kalır, çukura düştüğümüzün en net resmidir bu tablo…
Eh bize de “hayırlı olsun” demekten başka bir şey kalmıyor...