Dindarları asıl şimdi mağdur ettiler
Bir tenis maçı gibi izliyoruz olan bitenleri.Başımız bir o tarafa bir bu tarafa dönüyor. Ellerine devlet mekanizmasının en ağır silahlarını geçirmiş iki grup, bu gücü insafsızca bir birine karşı kullanıyorlar.
Bir tenis maçı gibi izliyoruz olan bitenleri.
Başımız bir o tarafa bir bu tarafa dönüyor.
Ellerine devlet mekanizmasının en ağır silahlarını geçirmiş iki grup, bu gücü insafsızca bir birine karşı kullanıyor.
Vurabildikleri kadar vuruyorlar, kırabildikleri kadar kırıyorlar.
Hem de hepimizin iştirakçisi olduğumuz Anayasa’daki o “Hukuk Devleti” ibaresini tersyüz ede ede… Basın özgürlüğünü, temel hürriyetleri deşe deşe…
***
İnanın bu savaşta en çok dindar insanları utandırdılar.
Onları mahcup ettiler.
Onları karaladılar.
Muhafazakar insanların “Biz iktidar olursak, her şey nasıl düzelecek göreceksiniz” tezlerini ayakları altına aldılar.
Vicdan terazilerine olan güveni boşa çıkardılar.
Halk arasındaki “En azından namaz kalıyor. Dürüst olur, yalan söylemez”, “Abdestli insandır, güvenilir olur” şeklindeki inanışları tartışılır hale getirdiler.
Sevgi ve barış dilini kendi değerlerinin merkezine oturtmuş bir dini, nefret dilinin – linç kültürünün esiri ettiler.
***
Hani devlet içindeki derin yapılar temizleniyordu,
Faili meçhuller ortaya çıkarılıyordu,
Eski Türkiye geride kalmıştı,
Onlar koalisyon hükümetlerinin basiretsizliğiydi,
Başbakanı asmışlardı,
basını susturmuşlardı,
medya darbesi yapmışlardı,
Sevr paranoyaları vardı,
Her olayda ülkenin bölünmesinden korkup, paranoyalara ve üst akıllara sığınıyorlardı…
Şimdi ne farkınız kaldı Allah aşkına.
Hrant Dink, Muhsin Yazıcıoğlu gibi ortaya çıkarılamayan suikastlar, Uludere gibi faili bulunamayan toplu kıyımlar, hukuk ihlalleriyle amacı içeriği altüst olmuş siyasi davalar, medyanın linç ettiği insanlar, özel hayatı tarumar eden gizli dinlemeler, yolsuzluk iddiaları, kutuplaştırılan toplum…
Tam da o şikâyet ettiğiniz, yerdiğiniz güruhların silueti çökmedi mi üzerinize.
***
Evet, yakın siyasi tarihimizde mütedeyyin insanlara haksızlıklar yapılmıştı.
İktidara gelmelerinin, yönetime katılmalarının, sosyal hayatlarını inandıkları değerlerle yaşamalarının önü hukuk ve ahlak dışı yollarla kesilmişti.
Ama sizin yola çıkış mottonuz zaten bu tür haksızlıkları önlemek değil miydi?
İslam dininin vicdanı; yenilgileri kazanıma dönüştürmenin yanı sıra bunları tüm kesimlerle eşit ve adil bir şekilde paylaşmayı da kapsamıyor muydu?
Kutuplaştırarak ve sürekli korkulacak bir özne yaratmaktan nemalanarak iktidarda kalmayı, seçmenden oy devşirmeyi de meşru kılıyor muydu?
***
Emin olun,
Cemaat ve iktidar arasında yaşanan bu iktidar şehveti, ileride en çok dindar insanlara zarar verecek.
Onların hayatlarıını altüst edecek.
Çünkü bir intikam modası başlatıldı. Gücü ele geçirenin diğerlerini alaşağı ettiği ve kendi düşünce dünyasını egemen kıldığı bir gelenek yaratıldı.
Herkes de bu tehlikenin farkında.
Göreceksiniz bu endişeyle; iktidarı devam ettirmenin ve ona sahip olmanın yolları gittikçe daha fazla ahlak ve hukuk sahasının sınırlarını ihlal edecek.
İktidar savaşı daha da çirkinleşecek.
Bu da Yeni Türkiye’nin hepimize sunduğu bir hediye olacak.