Doğu ve Günaydoğu'da 'mele' denilen toplumun dini kanaat öderlerinin Diyanet kadrosuna alınma planını nasıl okumalı?
Abone olOktay Sağlam
İNTERNETHABER.COM- Devlet kış aylarını askeri sahada boş geçirmediği gibi, sivil alanda da meydanı örgütün inisiyatifine kaptırmak istemiyor.
AK Parti'nin müslüman Kürtler üzerindeki tekelini kırma adına PKK ve çevresindeki hareket, büyük bir çaba içerisinde. Doğu ve Güneydoğu'nun tapusunu kendisinde gören terör örgütü, her türlü argümanın kendi elinin altında olmasını istiyor. Din unsuru da yöredeki iktidar savaşlarının en önemli parçalarından biri...
KARDEŞLİĞİN ÖNEMLİ PAYDASI DİN
PKK kendisine soğuk bakan dindan Kürt vatandaşları kendi şemsiyesi altında toplama peşinde. Bölgede AK Parti ile seçmen arasındaki en kuvvetli bağ "İslam" olduğu kuşkusuz. Kardeşlik mesajlarının dayandığı nokta din kardeşliği. "Irkçı ve aşırı milliyetçi" söylemlere fren vazifesi gören din, sorunun çözümüne giden yolda "her şey" olmasa da "önemli" bir aktör. İşte bu yapının sarsılması yönünde seçim öncesi başlayan süreci farkeden devlet, karşı hamle yapıyor.
"MELE" HAMLESİ
Diyanet, doğu ve güneydoğu illerine yönelik yeni bir proje başlatıyor. Doğu ve güneydoğu illerinde toplumda sözü geçen, saygınlığı olan "mele" denilen kişilerin sınavda başarılı olmaları kaydıyla, sözleşmeli imam hatip olarak Diyanet İşleri kadrosuna alınacak.
ÖZERKLİĞİN ALTINI DOLDURMAK
Alternatif cuma namazları, Kürtçe vaazlar, BDP'lilerin dini terimleri dillerinden düşürmemeleri tesadüf olamaz. Seçimden önce hız kazanan bu çabaları sadece oy avcılığı ile açıklamak elbette yeterli değil. Çok önceden hazırlandığı belli olan ve 14 Temmuz'da ilan edilen "demokratik özerklik" projesinin altını dolduran unsurların birer parçası aslında.
DİNİ KÜRT ULUS BİLİNCİNE UYARLAMAK
PKK ve onun destekçilerine göre dayatılan din, "merkezi iktidarın sömürü aracından" başka birşey değil. Muhafazakar izlerin silinip, "Kürt ulus bilincinin filizlenip boy atmasına imkan verecek bir din anlayışı" hedefleniyor. Dolayısıyla örgütün kontrolünde gelişen din açılımı bu çerçeveden okunmalı.
PKK'DAN "DİN GELECEKSE ONU DA BİZ GETİRİRİZ" DÜŞÜNCESİ
Zamanın Ankara Valisi Nevzat Tandoğan'ın "Komünizm gelecekse onu da biz getiririz" anlayışı ile Kandil'in "din açılımı" arasında aslında benzerlik var. "Halk için en iyisini büyükler bilir" anlayışının PKK versiyonu olarak okunabilir. Özerklik taslağı ve KCK anayasası incelendiğinde bu düşünce yapısı çok daha net ortaya çıkıyor.
ZERDÜŞT HABERLERİNDE FARKEDİLMEYEN TEHLİKE
Muhafazakar kesimde Zerdüştlükle ilgili haberlerin patlama yapması da bu savaşın birer parçası. Ancak burada bir tehlike karşımıza çıkıyor. Taraflar arasındaki nefreti ve düşmanlığı din üzerinden yapmak tehlikeli sonuçlara yol açabilir. Cinayet işlemek için Zerdüşt olmaya gerek var mı? sorusu sorulabilir. Dine mesafeli duran Kürt seçmeni bu tür söylemlerin birleştirmekten ziyade ayrıştırma tehlikesi de söz konusu. Teröre karşı her kesimi içine alan "evrensel bir dil" kullanılması en faydalı yol olacaktır.