Beşiktaş'ta eleştirilen 'Çarşı' grubuna Rıdvan Dilmen destek verdi. Peki ama neden?
Abone olRıdvan Dilmen NTV'den Adnan Bostancıoğlu'nun sorularına cevap verdi ve çarşı grubuna destek verdi.
Acayip bir sezon yaşıyoruz. 13. haftanın sonunda beşinciyle küme düşme hattı arasında 5 puan var. Geçen sene sözkonusu fark 11 puanmış. Ligin gidişatındaki bu tuhaflığı neye bağlıyorsun?
İki örnek vereyim. Biri, Vestel Manisa. Ligin henüz 13. haftasındayız. Bu takım üstüste dört maç kaybetti ama hâlâ ligin ikincisi! Diğer örnek, Ankaragücü ve Rize. Geçen hafta, ligin son maçını oynuyor olsalardı, 14 puanlı Rize’nin galip gelmesi halinde 15 puanlı Ankaragücü sondan üçüncü olup küme düşecekti. O Ankaragücü 18 puanla bu hafta ligin altıncısı.
Geçen seneki heyecan var ama kalite yok. Bence bunun en temel nedeni, yabancıların verimsizliği... Artık her takımda beş-altı yabancı oyuncu var. Bunlar beklenen verimden uzaklar. Bakalım Beşiktaş’a... Kleberson, Ricardinho, Delgado, Nobre, Runje... Beşiktaş hiçbirinden yararlanamadı. Aynı şey Fenerbahçe için de geçerli. Stoperler henüz iyi değil. Kezman’dan yararlanılamadı. Aurelio zaten yok. Sadece Appiah yeni yeni toparlanıyor. Diğer takımlardan da örnek verebilirim. Sonuç olarak yabancı oyuncuların kalitesi ya da verimsizliği de diyebiliriz, ligin de kalitesini düşürüyor.
Beşiktaş tribünü sonunda patladı. Bu takım bir türlü dikiş tutturamıyor. İki senedir iyi oynadığı maçların sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Beşiktaş’ın sorunu ne?
Hakikaten Beşiktaş’ın durumu çok zor bir bulmaca gibi. Ben kendimin iyi bir futbol adamı olduğumu düşünüyorum. Ama Beşiktaş’a baktığımda, orasından giriyorum, burasından çıkıyorum, çözemiyorum. Aslında hüzün verici tablo, takımın iyi oynamaması değil, ümit vermemesi. Şimdi bu hafta Fenerbahçe’yi yense -ki Kadıköy’de hep iyi sonuçlar almıştır, fikstür avantajı da olduğundan ilk yarıyı lider bitirebilir. Yani, puan olarak ortada büyük bir sorun yok. Ama dediğim gibi, gelecek için ümit vermiyor.
Takım, düz oyunculardan kurulu. Yaratıcı oyuncu sıkıntısı var. İşte Sivas maçı. Sivas cezasahasını ablukaya aldılar ama pozisyon yok. Demek ki, kapalı savunmayı açacak yaratıcı oyuncu yok. Orta sahada Kleberson, alternatifi Mehmet Sedef, ayrıca Serdar ve Koray’la oynuyor. Belki bu oyuncular top rakipteyken fena değiller –gerçi bir kaç haftadır o işi de iyi yapamıyorlar, ama takımı hücuma çıkaramıyorlar. Hata yanlış yerde aranıyor. Beşiktaş’ın orta sahasına iki tane Appiah bulması lazım. Dört hafta sonra devre arası. Beşiktaş’ın ne yapıp edip, hem ofansif hem defansif yönü güçlü iki oyuncu bulması lazım.
Beşiktaş tribünü futbolcular üzerinde çok fazla baskı oluşturduğu için eleştiriliyor. Şu meşhur “Kartal gol gol gol!” tezahüratı falan. Futbolculuk yıllarından bilirsin. Taraftarın bu tür tezahüratı futbolcuyu olumsuz etkiler mi?
Valla “Kartal gol gol” tezahüratı altında ben oynasam o topu yerim! Olumlu etkiler beni. Olumsuz olan, işler kötü gittiğinde taraftarın protestosudur. Aslında daha önceki yılların sıkıntısını yaşıyor oyuncular. İşte, Çağdaş, Adem, Youla gibi oyuncular bu nedenle gittiler. Şimdilerde Runje, kısmen Baki Mercimek... Şunu söyleyeyim. Fenerbahçe maçı, Beşiktaş’ın geleceğini çok etkileyecek. Bir yanıyla yönetim ve Tigana için, oyuncular için bulunmaz nimet. Tabii kazanırlarsa... Yok yenilirlerse, göreceksiniz, Beşiktaş’ta üç-dört oyuncu bir sonraki hafta, “kasığım çekti” falan deyip İnönü’ye çıkmak istemeyecek. “Kartal gol gol” iyi de Runje’yi ıslıkladığın zaman bundan sadece Runje etkilenmiyor. Daha kötüsü o genç oyuncular sorumluluk almak istemiyor. Nitekim Sivas maçında 1-0’dan sonra Beşiktaş takımı hiç yapmadığı kadar pas hatası yaptı. Şimdi ikimiz aynı takımdayız, top bende... Sen Adnan olarak hemen arkanı dönüyorsun... Ya da rakibin yanından boş alana kaçacağına arkasına saklanıyorsun. Top bana gelmesin diyorsun. Asıl tehlikeli olan bu. Burada iş Beşiktaş taraftarına düşüyor. Gördüğümüz kadarıyla yönetim, teknik kadro fazla bir şey yapmıyor. Yani, oyuncuyu rahatlatacak bir şey yapılmıyor. Tiyatroya mı götürüsün, oyuncuyla konuşur musun, ceza mı verirsin, sever misin... Bu kararsızlık içinde ‘git-gel’ler var yönetimde. Ali Gültiken’in daha fazla hamle yapması lazım, Koray’ın, İbrahim Üzülmez’in daha fazla hamle yapması lazım. Ama asıl hamleyi taraftarın yapması lazım. Çarşı grubunu eleştirenlerin Çarşı grubu gibi davranması gerektiğini düşünüyorum. Çarşı’ya baktığınızda, yüzde doksan yapıcı bir tutum içinde. Beşiktaş’ın Beşiktaşlıdan başka dostu var mı? Beşiktaş’ın durumuna Beşiktaşlılardan başka üzülen var mı? Ben Beşiktaşlı değilim ama şunu biliyorum; o çocukların, yani genç oyuncuların taraftara ihtiyacı var. Severek kazanmanız gerekirken siz yuhalayarak kaybediyorsunuz onları...
Fenerbahçe’yi yenen, Beşiktaş’a kök söktüren Sakarya, Galatasaray’dan fark yedi. Galatasaray’ın kadrosu ile ilgili çelişkili yaklaşımlar var. Kimileri transfer yapılmadığı için zayıf bir kadro olarak değerlendiriyor. Sen ne düşünüyorsun?
Benim ölçülerime göre Galatasaray’ın kadrosu en iyi kadro. Bir kere en önemli avantajı aynı kadro ve aynı teknik adamla devam ediyor olmaları. İkincisi... Şöyle bir örnek vereyim: Bu hafta yapılan oyuncu değişiklikleri... Okan Buruk, İnamoto, Ümit Karan çıktı. Biri Japon milli takımının oyuncusu, diğer ikisi bizim A milli takımın oyuncuları. Giren Oyuncular, Hakan Şükür, Hasan Şaş ve Ayhan. Şu oyuncu değişiklikleri bile Galatasaray’ın kadrosunun ne kadar iyi olduğunu gösteriyor.
Zico’nun enteresan bir iddiası var: Fenerbahçe yavaş futbol oynamalı diyor. Ne dersin?
Ben bunu dünyada hiç bir teknik direktörden duymadım, Zico’dan başka... Yani inanılmaz geldi bana. Bence çok saçma. Özellikle Türkiye ligi dengesiz bir lig. Büyük takımlar tek kale oynuyorlar. Ama tek kale oynarken rakip takımlar neyi isterler? Sizin yavaş oynamanızı, ki böylece önlemlerini alabilsinler... Sen Türkiye’de yavaş oynarsan maçların Denizli maçı gibi olur. Ben bu teze kesinlikle karşıyım. Zaten dünyada da böyle bir futbol anlayışı kalmadı.
Kaynak: www.ntvspor.net