Bugün değil ama 28 Şubat'ta bu uyarıyı yapan onlarca cami imamı vardı. İşte bugün bu iddialar Çetin Doğan'a soruldu.
Abone ol28 Şubat'ta Batı Çalışma Grubu, camileri takibe almış Cuma hutbeleri için personel görevlendirilmiş! İşte tüm bu iddialar Ankara'da görülen 28 Şubat davasında tutuklu sanık emekli Orgeneral Çetin Doğan'a soruldu. Doğan, MİT Yasası'nı örnek gösterdi, kurumların kendi istihbarat faaliyetlerini sürdürebileceğini hatırlattı, imamların fişlendiği iddialarını reddetti!
28 Şubat davası sanığı emekli Orgeneral Çetin Doğan, Batı Çalışma Grubuna (BÇG) ilişkin, "meşru 54. hükümetin talimatlarına dayandıklarını" ifade ederek, "Ben kendiliğimden 'BÇG'yi kuralım' demedim. Genelkurmay İkinci Başkanı da 'Arkadaşlar böyle bir şey kuralım' demedi" dedi.
28 Şubat davası sanığı emekli Orgeneral Çetin Doğan, Batı Çalışma Grubuna (BÇG) ilişkin, "meşru 54. hükümetin talimatlarına dayandıklarını" ifade ederek, "Ben kendiliğimden 'BÇG'yi kuralım' demedim. Genelkurmay İkinci Başkanı da 'Arkadaşlar böyle bir şey kuralım' demedi" dedi.
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmanın öğleden sonraki oturumunda söz alan Doğan, "Sabahleyin savunmamı yaparken, 'Kusursuz cinayet olmaz' dedikten sonra 'Kusursuz darbe olmaz' dedim. Arkadaşlarım dikkatimi çekti. Aslında kastım 'Nasıl kusursuz cinayet olmazsa kusursuz darbe komplosu da olmaz' demekti. Bu açıklamanın kayda geçmesini istedim" diye konuştu.
Daha sonra Doğan'ın çapraz sorgusuna geçildi. Doğan'a yöneltilen sorulardan öne çıkanlar ve yanıtları, özetle şöyle:
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi Üyesi Hakan Oruç: "7 Nisan 1997 tarihli "İrtica Konusunda Alınacak Tedbirler" başlıklı belge Genelkurmay Başkanlığınca gönderilmiş, belgenin orijinal ve tıpkı çekim olup olmadığı belirlenememiş. Çevik Bir, bu toplantıyı (belgeye ilişkin) hatırladığını, Orgeneral Doğan Güreş ile ilgili kısmı kısmen hatırladığını söyledi. Sanık Metin Yaşar Yükselen ve Cengiz Koşal'ın ifadeleri de var. Bu belgenin sahteliğini iddia ettiniz. Sahteyse nasıl oluşturulmuş olabilir? Genelkurmay'da böyle bir durum olabilir mi? Müşteki Tamer Tatar'ın ibraz ettiği belge Genelkurmay'da olmamasına rağmen bu belgenin olduğu bildirilebilir mi?"
Çetin Doğan: "Bu belge Genelkurmay Başkanlığınca gönderilmiş değildir. Eğer savcılık yazısını okursanız konu daha iyi anlaşılır. Genelkurmay'ın cevabında savcılığın yazısına atıfta bulunulmuştur."
Genelkurmay'ın yazısını okuyan Oruç: "Benim anladığım belgenin ve tutanakların bir suretinin Genelkurmay'da olduğudur."
Doğan: "Bizde imzasız belgelere ne işlem yapılacağını gösteren yönergeler vardır. İmzasız belge en fazla bir yıl muhafaza edilir, sonra tutanakla imha edilir. Aradan 15 yıl geçtikten sonra belge çıkması... Genelkurmay'da köstebek olabileceğini ifade ettim. Genelkurmay karargahında çok fazla toplantı olmuştur. 15 yıl önce yapılan bir toplantının tarihini bilen bir yiğit de ortada yoktur."
"BEN BÇG'Yİ KURALIM DEMEDİM"
Oruç: "10 Nisan 1997 tarihli BÇG'nin kurulmasına dair sizin imzanızı taşıyan belge var. BÇG'nin 28 Şubat kararları sonucunda kurulduğunu söylediniz. MGK, sadece tavsiye niteliğinde kararlar alır. Aslında hükümet bile MGK kararına dayanarak talimat veremez. Bunun ancak Meclis tarafından kanuna dönüştürülmesi gerekir. Bu karar doğrultusunda hükümetten veya Başbakanlıktan Genelkurmay'da bir çalışma grubu kurulması yönünde talimat geldi mi?"
Doğan: "Genelkurmay Başkanı her hafta Cumhurbaşkanı ve Başbakan ile rutin görüşmeler yapardı. Görüşmelerden döndükten sonra karargahın amiri durumundaki ikinci başkana, bir talimat varsa iletirdi. Bu emir gelmemiş olsa bile bunu takip eden MGK'nın üyesi durumunda olan Sayın Genelkurmay Başkanının alınan kararlardan ve karar sonucu hükümetten elde ettiği bilgilerden karargahı haberdar etmemesi söz konusu olamazdı. Ben kendiliğimden "BÇG'yi kuralım" demedim. Genelkurmay İkinci Başkanı da "Arkadaşlar böyle bir şey kuralım" demedi."
Oruç: "Genelkurmay Başkanlığı da bir kamu kurumu. Bu durumda, her kamu kurumu, mesela bir gazetede veya bir yerde MGK'nın karar aldığını duyduğunda, kendi başına politika belirleyerek, buna göre bir çalışma yapabilir mi?"
Doğan: "Bizim dayandığımız doğrudan doğruya meşru 54. hükümetin verdiği talimattır. Emirler, her yerde hem yazılı hem şifahi verilir. "Ben böyle bir şey hazırladım" diye göstermiştir. Böyle bir konuda MGK'da Genelkurmay Başkanının bilgilendirilmemesi, Başbakanın, her türlü iç ve dış tehdide karşı hazırlıktan sorumlu Genelkurmay Başkanını haberdar etmemesi söz konusu mudur, bu takdirinize bağlı."
"HUTBE VE VAAZLARIN TAKİBİ"
Oruç: "Sizin imzaladığınız "Laiklik Aleyhtarı Faaliyetler" adlı belge var. Belgede MİT'ten gelen bilgiler doğrultusunda camilerde laiklik karşıtı hutbe ve vaazlar verildiği aktarılıyor ve garnizon komutanlıklarından hutbe ve vaazların personel görevlendirilerek takip edilmesi isteniyor. MİT istihbarat toplamaya yetkili bir kuruluş. Ancak garnizon komutanlıklarının böyle bir yetkisi olduğunu düşünmüyorum. BÇG'nin de dini otorite olmadığını biliyoruz. Hutbe ve vaazları kamu görevlilerinin verdiğini düşündüğümüzde, bunların ancak mahkeme kararıyla dinlenmesi mümkün. Bu kanunsuz şekilde mi yapılıyordu, yoksa bir görevli gidip not mu alıyordu?"
Doğan: "MİT Yasası'nın 5. maddesinde "Diğer kurum ve kuruluşlar kendi görevleri alanında istihbarat yapmaya devam edeceklerdir ve sorumludurlar" yazar. Silahlı Kuvvetler, kendi görev alanlarına ilişkin konularda istihbarat yapma hakkına sahiptir. Bu çerçevede TSK ve devlet aleyhine kalkışma, söylem, propaganda ortaya çıktığı zaman bu rapor edilir. Amacımız bütün imamları suçlayarak bir şey yapmak değil. 'Bölgenizde bu tür olaylar olduğuna ilişkin bilgi varsa araştırın' diyoruz. Bu emrin yazılmasına neden olan camiye giden vatandaşların ihbar mektuplarıdır. Bunun irticayla mücadele açısından yararlı olduğunu söylüyoruz. Bunun atılı suçla nasıl ilişkilendirildiğini anlamadım."
Oruç: "On binlerce camideki her şeyin kayda alınmasını isteyen bir talep var. Eğer bu talebin askeri husus olduğunu, davayla ilgili olmadığını söylüyorsanız, bir şey demiyor, başka soruya geçiyorum."
Doğan: "Bütün vaazların sorgulanmasını istememiz söz konusu değil. Zaten bu tür vaazların dedikodusu yapılan yerler ortadadır. Bunlarla ilgili yürüteceklerdir. Yoksa "Bu imam iyidir, bu imam kötüdür" diye bir fişleme söz konusu değil. Mütedeyyin insanları rahatsız edecek bir şey yoktur. İrticaya yönelik vaaz verdiği zaman çok kişi hocayla münakaşa etmiştir. Bu tür olaylar garnizon içinde duyulmuştur. Namlı hocalar..."