BIST 9.762
DOLAR 35,10
EURO 36,59
ALTIN 2.927,94
HABER /  GÜNCEL

Dikkat! Bu kitap insanlar için!

Şu Yılgın Kürtler adlı kitabının yazarı Mirkan Baran ile Kürt sorununun insani boyutunu ve Kürt sorununun nasıl çözülebileceğini konuştuk.

Abone ol

NESRİN YILMAZ
İNTERNETHABER-ANKARA Son zamanların en etkili gündemini Kürt sorunu oluşturuyor. Üzerine söylenmedik siyasi söylem kalmadı neredeyse. Yazar Mirkan Baran, Kürt sorununun insani boyutunu anlattığı kitabı "Şu Yılgın Kürtler"i İnternethaber'e anlattı.

363426.jpg 

GERÇEĞİN NE KADARINA DAYANABİLECEĞİNİZİ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?

Bu kitabı alanlar Kürt sorununa dair ne okuyacaklar?

"Gerçeğin ne kadarını “yazabildim” ondan tam emin değilim lakin kitabın içeriğine şöyle bir göz attığımızda karşımıza “Kürt Sorununun” dünü, bugünü ve yarını üzerine geniş yelpazede bir arşiv çalışması çıkmaktadır. “Şu Yılgın Kürtler” adlı “insani” çalışma, çeşitli kaynaklardan hazırlanan kısa bir Kürt tarihinin ardından, Kürt sorunu üzerine kapsamlı raporları, araştırmaları, tespitleri ve analizleri de içermektedir. Çalışmayı okuyacaklara sesleniyorum, gerçeğin ne kadarına dayanabileceğinizi hiç düşündünüz mü? Buna hazır olsunlar."

KÜRT SORUNU NE ZAMAN BAŞLADI BİLMİYORUZ

Türkiye ne zamandır Kürt sorunuyla yaşıyor, sorunun kökenine inersek neyle karşılaşırız?

"İşin açıkçası, siyasi anlamda, Kürt sorunun ne zaman başladığına dair net bir tarih vermek zor, lakin halk içerisinde bilinen anlamıyla “Kürt Sorununun”, Cumhuriyet tarihi dönemi içerisinde düşünürsek, Kurtuluş Savaşı’nın sona ermesinin hemen akabinde başladığını söylemek mümkün. Çünkü uzun ve zorlu mücadeleler sonucunda beraber kazanılan Kurtuluş Savaşının ardından, sadece Türk Ulusu temeline dayanan yeni bir devlet inşa edilmeye çalışılmıştır. Asıl hata burada yapılmıştır. Ötekileştirmeye dayanan ve diğerinin varlığını inkâr üzerine kurulu bu hareket, beraberinde günümüze kadar süregelen bu soruna zemin hazırlamıştır. Sonuçta ne mi olmuştur? Anadolu’da, Türkler Orta Asya’dan gelmeden çok önce yaşayan Kürtleri, Türkleştirme politikası, asimile politikası tutmamış, sonuçta ne Kürtler Türk olmuştur, ne de Türkler mutlu."

TÜM MESELE SİYASET

Kürt sorunu nasıl bir noktada, bu sorunun bu kadar görünür olmasının suçlusu kim, siyasiler mi?

"Yeryüzündeki çoğu ülkeyi gezerken toplumları ve hükümetleri uzun süre gözlemleme ve araştırma imkânı bulan biri olarak şunu ifade edebilirim ki “Elbette ki sadece Kürt sorununun değil, yeryüzünde mevcut çoğu sorunun müsebbibi siyasilerdir”. Ünlü düşünür Seneca’nın “Siyasileri öldürün, halklar zaten anlaşır” sözü oldukça manidardır. Gürcüsünden Ermenisine, Amerikalısından İranlısına kadar benim henüz düşünce ve hayata bakış açısı nedeniyle “düşman kesildiğim, ölmesini istediğim, kin güttüğüm” biri olmadı… Yaygın bir İngilizce tabirle ifade etmek gerekirse “it’s all about the politics” yani “tüm mesele siyaset”! Ağır bir ifade olduğunu düşünmüyorum lakin şunu ifade edebilirim; Çoğu siyasetçi için amaç “hortumun ucunu tutmaktır, su nasıl nereye akar pek umurlarında değildir”. Var olmak için, diğerini ötekileştirmek gibi basit ve acınası bir yola başvururlar. Farkındasınızdır siz de; yeryüzündeki çoğu siyasetçi “şiddet, kan ve ölümlerden” beslenir."

DİKKAT BU KİTAP İNSANLAR İÇİNDİR

Kitabınızın "siyasi değil insani" olduğunu belirtiyorsunuz daha en başında. Kitapta duygusal örnekler de var, insanlara bu gerçeği anlatırken duygulandırmayı da amaçladınız?

Evet, henüz ilk sayfada “Dikkat bu kitap insanlar içindir” diye çok kısa bir uyarı cümlesi var! Bu kitap insanlar içindir! “İnsan” denilen varlık ancak “duygularıyla” anlamlı olur! Şöyle düşündüğümüzde insan sadece et ve kemiğin kombinasyonundan oluşan, basit bir “bedensel” varlık değildir, onun bir de “erdemli bir varlık” olmasını sağlayan “ruhsal” bir yani vardır. “İnsani” duygularından arınmış bir canlıyı insan olarak nitelendirmek ne kadar mantıklıdır sizce? Eminim ki okurlarımız, ne demek istediğimi çalışmanın içinde yer alan “Kürt Sorunu Nedir” adlı bölümü okuduktan sonra daha iyi anlayacaklardır! Tabii ki, çalışmayı neden “insani” boyutuyla ele aldığımın haklılığı ya da haksızlığı vicdan sahiplerinin kanaatidir. Çünkü çalışmanın ilk satırını yazmaya başlarken, “siyasi olanın insani olamayacağı” düşüncesiyle hareket ettim."

CESUR VE İNSANİ DUYGULAR TAŞIYAN SİYASİLER ÇÖZÜM GETİREBİLİR

Kürt sorunu siyasi yaklaşımla çözülemez mi demek istiyorsunuz?

"Bilindiği üzere yeni bir çözüm süreci içerisindeyiz. Kürt sorunu yakın tarihimizde de birçok kez çözüm sürecine girmişti, fakat “oy kaygısı nedeniyle” atılan adımlar bir nevi samimiyet testine dönüştü ve bu testi başarıyla geçen kişi, kurum, kuruluş sayısı da yok denecek kadar az… Kürt sorununun çözümü “bir samimiyet testidir”. Şu anki çözüm sürecinde, mevcut iktidarın başa geldiği günden bu yana çözüm yolunda bir takım adımların atıldığı yadsınamaz bir gerçek ve bu adımlar şimdiye kadar cumhuriyet tarihi boyunca hiçbir hükümetin atamadığı cesur adımlar! Bu nedenle, mühim olan “şahıslar ya da hükümetler” değil, aslolan “samimi, tutarlı ve cesur adımların” atılabilmesidir! Yani hükümetlerin, samimiyet testiyle karşılaştıklarında gösterdikleri tepkidir. Tek bir örnekle özetlemek gerekirse, İngiltere eski başbakanı Tony Blair’in bir sözünü hatırlatmakta fayda görüyorum; “tek bir askerimin ölmemesi için gerekirse şeytanla bile pazarlığa otururum”. Her ne kadar siyasilere pek güvenmesek de, şunu da eklemek gerekir ki, mühür sahibi onlar oldukları için, değil sadece Kürt sorununun, tüm mevcut sorunların çözümü de yine “samimi, cesur ve insani duygular taşıyan” siyasiler eliyle olacaktır."

BATI'NIN KAN DEĞİRMENİNE SU TAŞINIYOR

Kitaba göre, Kürt-Türk sorununu dışarıdan bir güç idare ediyor, kim bu, amacı ne?

"Genel itibariyle etnik kökeni ve düşünsel temelleri Avrupa kıtasına ve kültürüne dayanan Batı Medeniyetinin, Ortadoğu’da “Kardeş kanına, iç savaşlara, iç karışıklıklara” bilinçli bir şekilde yol açtığını ve bundan yüzyıllardır nemalandığını biliyoruz! Araştırıldığında görülecektir ki, bir zamanlar Batı’nın “müttefiki ve dostu olduğu” ülkelerin “sonları” hep hazin olmuştur. Bu nedenle Türkiye’nin de aynı sona maruz kalabilme ihtimalini düşünmek bile ürkütücü! Türkiye’de böyle bir kargaşa ortamı çıkarılmak istenirse, hiç şüphesiz, öncelikle Kürt-Türk çatışması çıkartılması yoluna gidilecektir. Yazılı ve görsel medyada veyahut sosyal ağlarda “Anadolu halkı” bilerek ya da bilmeyerek “olası bir Türk-Kürt çatışmasına, ötekileştirmeye” yol açarak sizce de bu sayede Batı’nın belki de çok yakın bir zamanda uygulamaya koyacağı bir planın daha rahatlıkla ve ivedilikle uygulanmasına zemin hazırlamıyorlar mı? Batı’nın bu “kan değirmenine” su taşımıyorlar mı?

ARŞİV NİTELİĞİNDE DEV BİR İNSANİ ÇALIŞMA

Kitapta birçok köşe yazısı var, arşivlerden yararlanmışsınız, bu anlatımın amacı ne?

"Hemen hemen Cumhuriyet’in kuruluşundan beri Türkiye’de konuşulan en temel sorun “Kürt Sorunudur”. Üzerinde bir asırdır konuşulan, tartışılan, araştırmalar haberler yapılan, kitaplar, makaleler yazılan bir sorun(!) üzerine kapsamlı bir “araştırma” yapmayı daha uygun gördüm. Okuma ve araştırma alanında bir türlü gelişmiş ülkeler seviyesine yaklaşamayan ülkemiz insanı, Kürt sorununun dünü, bugünü ve yarını hakkında “her şeyi tüm çıplaklığıyla bilsin” istedim. “Öz” odaklı bu araştırmalarım sırasında, okurlarımın, sağcı - solcu, Kürtçü- Türkçü, yerli –yabancı çok çeşitli kaynaklardan onlarca kitap, makale okuyacağına, “üşenmeyip” ve sadece bu kitabı okumalarının yeterli olabileceğini düşündüm. Bu çalışmayı bu amaçla “arşiv niteliğinde dev bir insani çalışma” olarak hazırladım."

KALBİNDE ÖNYARGININ ZERRESİNİ TAŞIYAN BU ÇALIŞMADAN UZAK DURSUN

Kitabı okuyan birinin Kürt sorununa bakışı değişecek mi, bunu amaçladınız mı kitabı yazarken? Çözüm için bir öneriniz var mı?

"Daha önceki ifadelerimde de belirttiğim üzere, adına ne derseniz deyin Kürt sorununun çözümü bir “samimiyet testidir”. Günübirlik korkak politikalar, seçim yatırımları, oy kaygıları dışında atılacak her samimi adım Kürtler tarafından elbette takdirle karşılanacaktır. Şunu samimiyetle ifade edebilirim ki; Kürt milleti tarihi boyunca hiçbir zaman “nankör” olmamıştır! Kendisine bir adım “barış” yolu atana, koşar adımlarla gitmiştir. Yaşatılan bu kadar zulüm, ölümden sonra, Kürt halkının kırılan gönül telleri onarılmalıdır. Batıda insanların okumaya cesaret edemediklerini, Kürtler Doğu’da bir asra yakın yaşamışlardır, azalarak da olsa hala yaşamaktadırlar."

"Cumhuriyetin kuruluşundan 2000’li yıllara kadar Kürtlerin varlığı, dili, kültürü inkâr edilmiştir. Bu yadsınamaz “acı bir gerçektir” ve arkasında onulmaz yaralar bırakmıştır. Kürt Sorununun neden bu hale geldiğini, tüm detaylarıyla merak edenler “üşenmeyip” bu çalışmaya insani duygularla, tüm önyargılarından sıyrılarak göz atarlarsa, sanırım “Kürtleri anlamak ve empati kurabilmek” mümkün olacaktır. Öyle ki “birbirlerini anlamaya başlayan bu iki kadim halk” tarih boyunca süregelen bu “bin yıllık kardeşliği” koruyabileceklerdir. Lakin önce “gerçeklerle” yüzleşmek gerektiği kanaatindeyim. Sözlerimi bitirirken, “insani” duygular taşıyabilen tüm okurlara tekrar sormak istiyorum, “Gerçeğin ne kadarına dayanabilirsiniz?” Hiç merak ettiniz mi? Şayet gerçekten merak ediyorsanız, sizleri en kısa zamanda Şu Yılgın Kürtler’i (Kürtlerin “Makûs Talihinin Tarihi’ni) okumaya davet ediyorum! Bu arada son bir uyarı “Dikkat! Siyasi değil “insani” bir çalışmadır; barışın kitabıdır ve “insanlar” içindir; Kalbinde ve zihninde “önyargının” zerresini taşıyan, bu çalışmadan uzak dursun."