Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğr. Üyesi Prof. Dr. Siren Sezer, ağrı kesicilerin ani ya da kronik böbrek yetmezliği yapabileceğini belirtti.
Abone ol33’üncü Ulusal Nefroloji, Hipertansiyon, Diyaliz ve Transplantasyon Kongresi’nde konuşan Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Siren Sezer, mide ilaçları ve ağrı kesicilerin ani ya da kronik böbrek yetmezliğine yol açma riskinden söz etti. Sezer, ağrı kesicilerin de rahatlıkla alınmayan ilaç listesine alınması gerektiğini söyledi.
İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Nefroloji Bilim Dalı Öğr. Üyesi Prof. Dr. Aydın Türkmen, kadavra bağışının artması için STK çalıştığını söyledi. Toplumun bu konuda hala duyarsız olduğunu da belirten Türkmen, "Nedense bu konuda toplumu bir türlü ivmelendiremiyoruz. Bu bir kültür meselesi ilkokul ve liseden itibaren bu kültürü yerleştirmek lazım. Uzun süreli bir şey bu durum. Ektik tartışmalar da var. İran modeli gibi bir durum mesela devlet kendisi fakir insanlardan böbrek alıp zengin hastalara veriyor. Bu çok hoş bir şey değil. Bir organı ticaret metası olarak görmek hoş değildir" dedi.
MİDE İLAÇLARI VE AĞRI KESİCİLERDE BÖBREK YETMEZLİĞİ RİSKİ
Türk Nefroloji Derneği Genel Sekreteri ve Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğr. Üyesi Prof. Dr. Siren Sezer, sağlıklı beslenme için Akdeniz tipi diyeti önerdiklerini belirtti. Bu tip beslenmeyle kilo kontrolünün daha kolay olduğunu belirten Prof. Dr. Sezer, "Mide ilaçları uzun yıllar kullanımı böbrek yetmezliği riskini artırdığı gözlendi. Bu açıdan midem yanıyor bir ilaç alayım yıllarca kullanayım demeden uzmanlara danışmanları gerekiyor. Ağrı kesicileri aylarca yıllarca kullanan özellikle bayan hastaları biliyoruz. Ağrı kesiciler ani ya da kronik böbrek yetmezliği yapabilir. Ağrı kesicilerin de rahatlıkla alınmayan ilaç listesine alınması lazım" ifadelerini kaydetti.
TUZ TÜKETİMİ OBEZİTE İLE İLİŞKİLİ
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Ana Bilim Dalı Öğr. Üyesi Prof. Dr. Bülent Altun ise tuz tüketimi ve yaşam tarzıyla ilgili bilgiler verdi. Obezite ile tuz tüketimi arasındaki ilişkiye değinen Prof. Dr. Altun, "Hipoertansiyonu tedavi ederken yaşam tarzı önemlidir. Nefrologlar olarak tuzu önemle vurgularız. Tuz kan basıncını yükseltmenin dışında kalp ve böbreğe zararlarının olduğunu biliyoruz. Tuz tüketimi yüksek Türkiye’de. Obezite ile tuz arasında ciddi ilişkiler kuruluyor. Tuzun yoğun tüketilmesi kilo artışı ve karın etrafında yağın artışına neden oluyor. Dolayısıyla tuzu kısarken bir anlamda kilo alma riskimizi azaltmış oluyoruz" diye konuştu.
Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğr. Üyesi Prof. Dr. Bülent Tokgöz yılda en az bir defa nefroloji muayenesinden geçmek gerektiği uyarısında bulundu. Diyabeti olan insanlarda aşama aşama böbrek yetmezliğinin ortaya çıktığını belirten Tokgöz, idrarda protein kaçağı başladığı zaman işin sonunun diyalize kadar vardığını ifade etti.
HASTA ÖZELİ, UZMAN KAMUYU TERCİH EDİYOR
Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğr. Üyesi Prof. Dr. H. Zeki Tonbul, nefrolojiyle ilgili güncel bilgiler verdi. Böbrek yetmezliğinde temel tedavinin hala hemodiyaliz olduğunu belirten Prof. Dr. Tonbul, diyalize giremediği için ölen hastanın olmadığını belirtti.
Nefrologların yüzde 90’ının kamuda çalışması nedeniyle özel merkezlerdeki hastaları nefrologların tedavi edemediğine de değinen Prof. Dr. Tonbul konuşmasını şöyle sürdürdü:
"61 bin böbrek hastası var, bunun 57 bini hemodiyaliz 4 bini periton diyalizi ile tedavi görüyor. Türkiye diyaliz tedavisi konusunda son 20 yılda büyük gelişme sağladı. Diyalize giremediği için ölen hasta yoktur. Diyaliz hizmetleri batı standardında olup kalitelidir. Diyaliz hastalarının yüzde 70’i özel merkezlerde tedavi görmektedir. Buna karşılık nefrologların yüzde 90’ı kamuda çalışmaktadır. O yüzden özel merkezlerdeki hastaları nefrologlar tedavi edemiyor. Ağırlıklı olarak sertifikalı diyaliz hekimi ve hemşireler aracılığıyla yürütülüyor"
2015 verilerini de paylaşan Prof. Dr. Tonbul böbrek sorunları nedeniyle ölüm oranlarının yüksek olduğunu vurgulayarak şöyle konuştu:
"2015 yılında alınan verilerek göre 849 diyaliz merkezi bulunmaktadır. Bunun yüzde 40’ı özel sektördedir. Kamudaki diyaliz merkezleri ise ilçelerde ve daha küçüktür. Hemodiyaliz hasta sayısı 2014 sonunda 55 bin iken 2015 sonunda 57 bine ulaşmış. Yüzde 56 ile ağırlıklı olarak erkek hastalardır. 16 bin cihaz, 3 bine yakın sertifikalı hekim 10 bine yakın sertifikalı hemşire mevcuttur.
2015 yılında hemodiyalize 9 bin 600 yeni hasta başladı. Periton diyalizine ise bin hasta başladı. Her iki hastadan birisi diyabete bağlı böbrek yetmezliği sorunuyla karşı karşıya. Hastaların yüzde 43’ü 65 yaş üstü hastalardır. Yeni diyalize başlayan hastaların yarıya yakını acil diyalize bağlananlardır. Ölüm oranları hala yüksektir. 2015 yılında ölen hasta sayısı 6 bin 500" dedi.