Dijital çağda din ve dindarlar…
Aysever ve Mengü kendiliğinden laflar edecek kadar akıllı insanlar değil aslında. Onlar kendilerine verilen sufleyi yüksek dille seslendiriyorlar sadece.
Öyle görülüyor ki dünya yeni bir çağa doğru hızla yol alıyor. Yaşadığımız günler gelecek olan dijital çağın (dijital uygarlık) ayak sesleri veya hazırlıkları.
Bu yeni dünyada ise dine ve dindarlara alan bırakmamak için çalışmalar yapılıyor.
Yaşadığımız ve idrak ettiğimiz bu günler din ve kültürden uzaklaşmanın değil tam tersi din ve kültüre sahip çıkma zamanları.
Koronavirüs bahane edilerek yeni bir çağın hazırlıkları yapılıyor.
Bu yeni dünya (dijital uygarlık) tamamen dijital yaşam üzerine kurulu. İnsanların evine kapandığı -veya kapatıldığı- bu yeni çağda her türlü ihtiyaç dijital ve sanal dünya üzerinde saptanacak.
Eğitimden alışverişe, sağlıktan sosyal yaşama varıncaya kadar her türlü ihtiyaç evden temin edilecek.
Tüketim üzerine kurgulanmış bu yeni çağda, din ve dindarlara ise yer yok.
Dini, sosyal hayattan çıkarıp dinsiz bir toplum oluşturmak istiyorlar.
Kabe’nin kapatılması, Cuma namazlarının iptal edilmesi, cemaat namazlarının kılınamaması yeni dijital dünyanın gerekleri arasında.
Son günlerde küstah bir karikatürist tarafından çizgisi yapılmış ve Enver Aysever’in aynı küstahlıkla karikatür paylaşımı ile başlayıp, umre üzerinden müslümanlara yönelik nefret dilini ve Nevşin Mengü’nün “İşimiz duya kaldıysa…” twitini ve odatv’nin Sağlık Bakanı Fahrettin Koca hakkında yaptığı aşağılayıcı haberi bu yeni dünya düzeni üzerinden okumak gerekiyor.
Ne Enver Aysever ne Nevşin Mengü ne de umre ibadetini yerine getiren müslümanlara yönelik nefret dili amaçsız ve gayesiz değil. Aysever ve Mengü bağlı bulunduğu küresel güçlerin kendilerine verdikleri yeni rollerini oynuyorlar.
Yoksa Aysever ve Mengü kendiliğinden laflar edecek kadar akıllı insanlar değil aslında. Onlar kendilerine verilen sufleyi yüksek dille seslendiriyorlar sadece.
Yapılmak istenen ise gayet açık: Dini ve dindarları getirilmeye çalışılan yeni dijital çağın (dijital uygarlık) dışında tutmak.
Bugünlerde yapılan her şey bunun bir provası.
Ulaşılmak istenen maksat ise Kabe’nin kapalı olmasına, Mescid-i Nebevi, Mesvid-i Aksa’nın kapalı olmasına, Cuma namazlarının kılınmamasına, cemaatle namaz kılınmamasına Müslümanları alıştırmak.
Bu zikretmiş olduklarımı fariza (ritüel) ve maneviyat merkezli okumak icap eder. Sadece mekânsal olarak değil.
Sadece İslam dini mi?
Hayır, dijital çağın dinsizlik projesinden Hristiyanlık da diğer dinler de nasibini alacak. Vatikan’da ayin yapılmasını engelleyen zihniyet ile Kabe’yi kapatan zihniyet aynı.
Hepsi bir noktada kurgulanıyor ve işbirlikçileri vasıtasıyla sahneye sürülüyor.
Kabe’nin kapalı kalmasından ve Vatikan’da ayin yapılmamasından daha kötü olan şey ise bütün bunların sıradanlaştırılması ve normalleştirilmesi. Bu başarıldığında ise Kabe’nin açılması, Cuma namazlarının kılınması, cemaatle namaz kılınması gibi bir dert de olmayacak.
Alışacağız veya alıştırılacağız dinsizliğe!
Sadece din mi üzerinde oynana oyun?
Hayır…
Kültür, örf ve ananeler de yeni dijital çağdan nasibini alacak.
Akraba ziyareti, arkadaş ziyaretleri, sohbet ortamları, sosyalleşme ortamları olmayacak artık yeni dünyada.
Herkes evinden karşılayacak ihtiyaçlarını.
Bir bilgisayar, bir telefon ve internet yeterli olacak.
Her türlü ihtiyaç internetten karşılanacak.
Bir sonraki hedef ise aile olacak!
Evliliğin olmadığı, çocuğun olmadığı, herkesin tek başına yaşadığı, gayri meşru ilişkilerin tavan yaptığı, kimsenin kimseye bağlı olmadığı bir dünyanın temelleri atılıyor şu an…
Peki, yapılması gereken ne?
Bize dayatılan dinsiz ve kültürsüz dijital çağ karşısında ne yapmamız gerekiyor?
Bize dayatılan bu büyük değişime karşı ne yapmamız gerekiyor?
Onlarda bir sonraki yazımda inşallah…